Cumartesi Mayıs 18, 2024

Marx’tan Mao’ya Marksist Düşünce Diyalektiği

Bu kitap, polemiksel bir üslupla, esas olarak düşüncenin diyalektiğini ele almaktadır. Bu bağlamda, proletaryanın sınıf mücadelesinde teorinin maddi bir güç halini alması ve maddenin düşünceye, düşüncenin ise maddeye dünüşmesi nesnel gerçekliği tartışmasını devam ettirmektedir.

Düşüncenin nereden geldiği, ne olduğu ve maddeyle ilişkisinin nasıl olduğu gibi sorular, ilk filozoflardan bu yana tartışılan ve üzerinde düşünce üretilen bir konudur. Ozellikle

Yunanlı filozoflar bu konuya oldukca fazla kafa yormuşlardır.Ancak, Hegel’e gelene kadar diyalektiğin düşünme bilimine uygulanması, “ilkel” bir biçimde kalmıştır. Hegel ile birlikte diyalektik, düşünmenin en yüksek biçimi haline gelebilmiştir.

“Bir nehirde iki defa yıkanılmaz, her şey vardır ve yoktur,her şey akıcıdır, durmadan değişmektedir, durmadan yok olmaktadır”diyen Heraklitos’dan sonra, diyalektiği düşünceye gerçek anlamda uygulayan Hegel oldu. Ancak o da, onu kendi nesnelliğinden, esas olarak maddi kaynağından kopararak “İDE”ye, kainatta önceden var olan bir yaratıcı düşünceye bağlayarak, diyalektiğin ayaklarını havada, başını yerde bıraktı.

Düşünce diyalektiğindeki bu tersliği düzelten ve onu ayakları üsüune diken Marx oldu. Boylece, düşünce diyalektiğini tarihinde ilk kez niteliksel bir değişim meydana geldi.

Marx, düşünce diyalektiğine nesnel bir akış kazandırarak,Hegel’in idealist diyalektiğine materyalist bir öz vermiş oldu.Marx ve Engels’le başlayan diyalektiğin geliştirilmesi,

Lenin, Stalin ve Mao ile devam ettirildi.Bilimin geliştirilmesi ve ozellikle proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımın kesintisiz sürmesi, proletaryanın sınıf savaşımından edindiği deneyimlerin artması ve bunun teorileştirilmesi, materyalist diyalektiğin, bir başka söylemle, marksist düşünce diyalektiğinin geliştirilmesini de beraberinde getirdi.

Modern bilimlerin gelişmesi kapitalizmle ortaya çıktı. Toplumsal gelişmeleri, toplumun sahip olduğu maddi üretimden kaynaklı daha ileri götürecek düşüncelerin ortaya

çıkması ise proletaryanın burjuvaziye karşı verdiği sınıf savaşımının ürünu olarak doğdu.

“Bilinç maddeye, madde bilince dönüşebilir” önermesiyle,Mao, marksist düşünce diyalektiğini gelişmesini sağlayan ve marksist bilgi teorisini salt maddecilikle sınırlayan anlayışlara karşı da bir panzehir oluşturmuş oldu.

Bu kitap, Mao’ya getirilen bazı eleştiriler temelinde, Marx’tan Mao’ya, proletaryanın büyük öğretmenlerinin görüşlerine de başvurarak, ozellikle marksist düşünce diyalektiğinin incelenmesini içermektedir. Tartışma zemini uzerinde yükselen ve süren bu çalışmanın, Marksist felsefeyi ve marksist bilgi kuramını oğrenmek isteyen herkes için olduğu kadar, özellikle sınıf bilincli proletaryanın militan savaşcıları için yararlı olacağını umuyorum. Çünkü sınıf savaşımında ilerlemenin ve burjuvaziden siyasal iktidarı almanın yolu; marksist düşünce diyalektiğine sahip olmaktan geçiyor.

Son olarak, kitabın hazırlık aşamasında eleştiri ve önerileriyle katkıda bulunan yoldaşlarıma teşekkür ediyorum.

Şubat 2015

İÇİNDEKİLER

Önsöz ................................................................................... 9

I.                   BOLUM

DÜŞÜNCENİN MATERYALİST DİYALEKTİĞİ

Giriş ...............................................................................

Felsefenin Temel Sorusu Karşısında Marx’tan Mao’ya

Marksistler ........................................................

Marx’tan Mao’ya Düşüncenin Diyalektiği ..................

Çelişmeli Yönlerin Yer Değiştirmesi ...........................

Diyalektik Materyalist Felsefede Karşıtların Özdeşliği

Toplumsal Varlık ve Toplumsal Bilinç .........................

Doğru Fikirler Nereden Gelir ......................................

Uzlaşır Olan ve Uzlaşmaz Olan Çelişmeler ...............

Maoizmin Tarihsel Gelişiminin Ana Halkaları ........

II.                BOLUM

MATERYALİST YÖNTEMLE TEORİK ATILIM

Sınıflar ve Çelişmeler ....................................................

Marksizmin Sınıf Karakteri ........................................

Teori ve Komünist Partisi ............................................

İşçi Sınıfının Örgütlenme Zorunluluğu .....................

Teorinin Maddi Guç Olma Hali .................................

Dipnotlar ......................................................................

Kaynaklar ......................................................................

Dizin ...............................................................................

 

57665

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar