Perşembe Mayıs 2, 2024

Madımak’tan Mercan’a, Koray’dan Dursun’a‏

Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamaya, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33lerin en küçüğü Koray Kaya… Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jaru Diyara, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17lerin en küçüğü Dursun Turgut..

Koray’ı tanıma şansım olmadı. Koray, o küçücük yaşında kocaman yüreğiyle Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmış ve Sivas’ta “Ateşte Semaha” durmuştu. Gerici, şeriatçı, insanlık düşmanları tarafından ve tüm dünyanın gözü önünde saatler süren bir ablukadan sonra ateşe verilen Madımak Otelinde yıldızlara doğru yürümüştü…

Ama Dursun’u tanıdım. İyi ki de tanımışım. O oldukça alçak gönüllü, saygılı, öğrenmeye aç, gözüpek, girişken ve asla yorulmayan bir genç sosyalist, gerçek bir Pir Sultan dostuydu. Pir Sultan’ın inancı ve direnciyle dolu yüreğini her geçen gün öğrenerek bilince dönüştürüyordu.

2004 yılındaki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği kongresinde Genel Yönetim Kurulu (GYK) listesinde yer alması için önce epeyce ikna etmeye çalışmış ve sonrasında da Genel Yönetim Kuruluna girmesine katkı sağlamıştım. Yıllardır Dursun’un ve Ökkeş’in Mercanlarda 17 Kızıl Karanfil ile birlikte yıldızlaşmasını yazmak istedim. Ancak bir türlü ne Dursun’u, ne de Ökkeş’i, ne de yaşamlarını halklara adamış, inancın, kararlılığın ve özgürlüğün birer meşalesi olan 17 devrimci, sosyalisti yazmaya yüreğim elvermedi. Sözcükler hep yetersiz kaldı kağıt üzerinde. Hiçbir zaman ölümlerine inanasım gelmedi. Onlara ve yoldaşlarına ölümü konduramadım. Bugüne kadar özgürlük, adalet, eşitlik mücadelesinde yaşamını yitiren yüzlerce, binlerce insanın ölüm haberlerini duysam, okusam, bilsem de Ökkeş, Okan, Berna, Taylan, Dursun’u tanımıştım. İnsan tanıdıklarının, sevdiklerinin, değer verdiklerinin ölümlerine inanmak istemiyordu.. 

Haziranın ortasına doğru yaptığımız PSAKD İstanbul Şubeleri Eşgüdüm Kurulu toplantısında Banaz Pir Sultan Abdal Etkinlikleri, 2 Temmuzda İstanbul’da yapacağımız miting ve Sivas Madımak’taki 2 Temmuz anması ile ilgili bir dizi kararlar almıştık. Ve Dursun Turgut da bu işlerle ilgili bazı görevler üstlenmişti. Ama toplantıdan sonraki günlerde telefonlarıma bir türlü cevap verilmiyor ve yanıt alamıyordum. Sanırım 14 Haziran olmalıydı, telefonumu açtı ve “Abi özür dilerim. Ama özel bir iş için yurtdışına gittim. Birkaç gün içinde döneceğim. 2 Temmuz mitinginden kısa süre önce orada olacağım” deyip, bana “Hoşça kal yoldaş, yakında görüşmek üzere Erdal abi” demişti.

Nedendir bilmem, ama sanki o an bu “hoşça kal” ve “yakında görüşeceğiz” sözlerini, kendisini uzun bir süre ya da bir daha hiç göremeyeceğim gibi hissetmiş, bunu da bir iki arkadaşla paylaşmıştım. O yazın birlikte Dersim’e, Munzur Doğa ve Kültür Festivaline gidecektik. Festivali görmeyi çok istiyordu. O da benim gibi bir Dersim sevdalısıydı. Hatta O’nun sevdası daha ağrı basmış ki, benden  önce  yola düşmüş bile.. Bu telefon görüşmesinden birkaç gün sonra duyduk ki, Dursun festival tarihi gelmeden Munzur’un doruklarında yoldaşlarıyla halaya tutuşmuştu. Cafer Cangöz, Aydın Hanbayat, Okan Ünsal, Ali Rıza Sabur, Berna Saygılı Ünsal, Alaattin Ataş, Cemal Çakmak, Taylan Yıldız, Kenan Çakıcı, Binali Güler, İbrahim Akdeniz, Gülnaz Yıldız, Ahmet Perktaş, Çağdaş Can, Ersin Kantar ve illa da Ökkeş Karaoğlu…

Sevdaların yaşanmasına, sevmeye, sevilmeye, eşitlik, özgürlük, barış ve aydınlık içerside yaşamamıza izin verilmeyen bir coğrafyanın insanlarıydık. Ve binlerce çocuğumuz, gencimiz gibi Koray’ımız da, Dursun’umuz da sevdalarının peşindeyken aramızdan koparılıp alındılar. 16-17 Haziran gecesi yüzlerce yıldır özgürlük türkülerinin dinmediği Munzurlara, her sabah güneşin biraz daha  parlak doğduğu dağlara kapkara bir sis çökmüştü Mercan Dağlarına.. Özgürlük, eşitlik, adalet için bir araya gelen sosyalizme, insanlığa inanan, bu uğurda asla tereddüte düşmeden mücadele eden 17 kızıl karanfil sonsuzluğa yol aldılar..

Madımak Oteli katliamından bu yana 23 koca yıl geçti.

Mercan Dağları katliamından bu yana da 11 yıl.. 

Ne devletin  güvenlik güçlerinin desteğiyle gerici, şeriatçı faşistlerce yakılan Madımak Otelinde yanarak yıldızlaşan,  içlerinde 11 yaşındaki Koray’ın da olduğu 33 aydın, yazar, sanatçı, semahçı canı..

Ne savaş uçaklarının bombaları, kimyasal gazlarıyla Mercan vadisinde katledilen özgürlük savaşçısı 17’leri….

Ne de Koçgiri, Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, Ölüm oruçlarını, Gezi, Suruç ve Roboski’yi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!

Aradan yüzlerce yıl geçse de, ardılları bu özgürlük çiçeklerinin özlemlerini gerçekleştirmek, yarım bıraktıklarını tamamlamak, daha güzel bir dünya yaratmak için mücadeleyi yükseltecektir.

Yitirdiklerimizin isimlerini tek tek belleklerimize, yüreklerimize, beyinlerimize yazdık, yazacağız... Asla unutmayacağız.

Güneşin sofrasında halaya, ateşte semaha duranların yolu yolumuzdur. Yolumuzdan dönmeyeceğiz.

Erdal YILDIRIM

14 Haziran 2016  

48127

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Proletarya Köylünün Barbarlığı

Ah okuyucu ah...

Biz eski üretim ilişkilerine dayalı proletarya köylülerin zamanı tükendi.

Hiç birimizin cebinde yaramıza mehlem olacak ilaç yok. Vicdanlarına sığınmaktan başka.

Neyse bu işin felsefi yönü.

Keşkem karşımızda işin felsefi yönü olsaydı.

Stenbaldan girer markstan çıkar işin vicdansızlık yönünü şah mat eder bizde çıkardık kerametine değil mi ?

Lakin dediğim gibi karşımızda işin işin felsefi yönü yok.

Karşımızda üretim ilişkisi değişse de eski üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı  kurarlar çerçevesinde hareket eden insanlar var.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak Kürt ulusunun direnişine destek ver!

Sınıflar mücadelesi zamanın gidişini değiştirebilir ama mevcut koşullar, şartlar olgunlaşmadan devrimci sınıfların zamanı kendi lehlerine çevirmesinin mümkünü yoktur. Her toplumsal altüst oluş o günkü şart ve koşullardan ayrı değildir, birbirlerini tamamlarlar. Kısacası, kendiliğindenciliğe düşmeden, kendini veya düşmanı olduğundan çok abartmadan, içinde bulunduğumuz objektif ve sübjektif durumu iyi değerlendirmek gerekiyor.

Dişe diş dövüşülmeden kazanılmaz

Dünyada tüm savaşlar, sınıfların birbiriyle savaşıdır. Sınıflararası savaşım  gibi görülmeyenlerin gerisine bakıldığında ise, yine sınıflararası çelişmelerden doğdukları görülecektir.

Batının Sessizliği ve Devrimci Direniş Cephesi /Umut Munzur

Kürt Özgürlük Hareketini, oyalama ve aldatmaya dayalı sürdürülen tasfiyeci saldırı duvara toslamıştır. Başta Kürt gençliği olmak üzere bir bütün Kürt halkı AKP/Saray kliğinin saldırılarını hendek ve barikatlarla durdurmayı, ilan ettiği öz yönetimleri hayata geçirme pratiğini, büyük bedeller ödeyerek sürdürmektedir.  Devrimci direniş çizgisi, Kürt kasabalarını ve ilçelerini aylardır savunmaktadır.  Onbinlerce özel harekât, polis ve askerin tanklarla ve ağır silahlarla kuşatmaya aldığı Kürt kentleri muazzam bir direniş sergilemektedir.

ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ ԵՒ Ս. ԾՆՈՒՆԴ

YENİ  YILINIZ  KUTLU  OLSUN

SERSALA  WE  PİROZ  BE  2016

Katliam,acı ve gözyaşı ile dolu bir yılı geride bırakırken 2015 Kara bir yıl olarak tarihe geçti.Ortadoğu coğrafyasından hiç eksik olmayan savaş rüzgarları ivmesini her geçen gün artarak yükselirken faturasını ezilen halklar çok ağır koşullarda ödemektedir.

Müslüm Elma:Tüm dostların yeni kavga yılı kutlu olsun!

Sevgili Osman,

Göndermiş olduğunuz mektubu aldım. Çok sağolun. Ayrıca mektup yazmak konusunda rahat olun. Koşullarınız uygun olduğu anda yazarsınız.

Artık yeni bir yıla merhaba demenin ön günündeyiz. Bundan dolayı 2015 yılının bıraktığı izlerden bir demet sunarak sohbete giriş yapmak istiyorum. Bu notları başka arkadaşlara da yazdım.

Tarih komünistleri bekliyor

Dünya

Bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla giriyoruz. 

 Dünyamıza egemen olan kapitalist-emperyalist sistem, "köpeksiz köyde değneksiz dolaşıyor" gibi, yine topuyla, tüfeğiyle, savaş uçakları ve füzeleriyle ve tüm kanlı vahşetiyle, dünyamızda dolaşıp duruyor. Emperyalist burjuvazi; ne sermaye birikimine, ne hükümranlığa ne de insan ve doğayı katletmeye doymadığı gibi, kendi aralarında alabildiğine bir egemenlik çatışması da olanca hızıyla devam etmektedir.

Demirtaş'ın 'İhaneti'-Hüseyin Turhallı

Davutoğlu HDP Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Rusya'ya ziyaretini "ihanet" olarak değerlendirmiş.

Bu adamlar ya kafayı yemiş, yada kafayı yemişlere hitap ettiğini düşünüyor.

İhanet nedir?

Önce basit anlamıyla: Yapılan bir iyiliğe, hizmete ve fedakarlığa karşı bireyin karşıt konuma geçerek kötülük etmesidir.

Sahi 90 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin Demirtaş'ın dedesine, babasına ve çocuklarına ne tür bir iyilik yaptı da ihanet ediyor?

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir.

Yaşamınız İçinde Birgün de Olsa Halkın Yanında Yer Alın!

Bu başlık, sağ ve sol liberallere bir çağrıdır. Liberaller hiç bir zaman doğrunun yanında yer almadılar. Alır “gibi” yapıp, güçlünün yanında, egemenin yanında yer aldılar. Egemenlere karşıymışlar “gibi” yaptılar, izledikleri yol egemenleri, zalimleri güçlendiren yol oldu.

 “Demokrasi”den sıkca dem vurdular, “insan haklarından" söz ettiler, ama asla halkın haklı olduğunu, ne ağızlarına aldılar ne de kalemleri beyaz kağıtlara bunları yazabildi. Kendilerine yaşamları boyu siyasal niteliklerini veren; “yetmez ama evet” ile burjuva düzenin bekasından yana tavır aldılar. 

"İpler kimin elinde "2

Dünyadaki gelişmeleri dikkate aldığımızda  Asya kıtası ve Ortadoğu  proleter devrimlerine, ulusal kurtuluş hareketlerinin başarı elde etmesine,zaferle taçlanmasına, objektif şartların en uygun  olduğu alanlardır. Yanlızca objektif şartların değil ,aynı zamanda komünistlerin ve anti emperyalist , anti faşist hareketlerin örgütlü ve ciddi bir potansiyol güç oluşturduğuda bir gerçek.  Emperyalizmin karnının en yumuşak olduğu  bu alanlarda  yükselecek halk devrimlerinin  emperyalizme büyük darbeler vuracağı kesindir.

Sayfalar