Perşembe Mayıs 2, 2024

KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU’DA NELER OLUYOR?

  Bölgemize ilişkin o kadar çok değerlendirme ve tahlil yapılıyor ki,  her gün yeni senaryo ve komplo teorileriyle uyanmaktayız. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistler kendi çıkarları doğrultusunda planlar yapmakta, dost ve düşmanlarını izledikleri siyasete göre belirlemektedirler. Zaman zaman taşeron örgütler oluşturarak taktikler ve politikalar üretmektedirler. Dinler arası savaşları kışkırtmakta böl- parçala -yönet politikasını çok muazzam işletmekte, uygulamakta ülkeleri, bölgeleri ve dünyayı yeniden düzenlemekte kendine uygun işbirlikçi faşist devletler vb. yönetimler oluşturmaktadırlar. Yaklaşık otuz yıldır ABD ve müttefik - emperyalist devletler uzun vadeli planlarını hayata geçirmek için her yolu denemekte ve mubah görmektedirler. 1980’lerde başlatılan ABD ve Avrupalı emperyalistlerin planları -projeleri Filistin ve Lübnan’ın işgaliyle başlatıldı. Ardından kâh Rus emperyalistleriyle yürütülen bölgede egemenlik sağlama dalaşı, Ürdün’ün, Mısır’ın devreye sokularak, Suriye’ye karşı özünde İsrail’in yanında yer alması ta,  o gün bizlere neler olacağına ışık tutuyordu. Kuveyt, Irak, Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Kürdistan, İran vb. ülkelerdeki gelişmeler bu planlamanın açık bir sonucudur. Planlayanlar başta dünya halklarının baş düşmanı Amerikan emperyalizmi, onun müttefiki olan AB emperyalistleri ve de Türkiye gibi yarı sömürge, sömürge işbirlikçi faşist devletlerdir. Buraya kadar anlaşılmayacak bir iey yoktur.

ABD, İngiliz, Fransız emperyalizmi ve İsrail faşist Siyonist devleti, bunlarla işbirliği yapan Ortadoğu’daki faşist devletler geleceğe yönelik stratejik planlarında bir adım geri atmamışlardır. Aksine böl, parçala,  yönet onlar için artık yetersiz geldiğinden sömürü ve daha fazla kar hırslarını yerine getirerek Ortadoğu’da taşeron örgütler kurmakta, terör ve katliam yetmezmiş gibi var olan bütün değerleri yıkıma uğratmak, paramparça etmektedir. Kendi kurduğu kukla -piyon -radikal İslami faşist örgütleri her türlü desteklemekte, en modern silahlarla donatmakta, Suriye’de, Irak’ta ve Kürdistan’da İslami faşist terörü estirerek hedefine ulaşmak istemektedir. Bunun en iyi örneği Amerikan başkanı OBAMA’NIN 5 milyar doların Suriye’deki muhaliflere aktarılması için Senatoya sunmasıdır. On yıllardır İsrail zulmü maddi, teknik, manevi, silah vb. şeklinde desteklenmektedir.  Filistin halkına ve Ortadoğu halklarına karşı İsrail Siyonist devleti Amerika ve Avrupalı emperyalist devletlerce her yönlü desteklenmektedir. Ortadoğu’da yaratılan her yeni kaosun ardından İsrail Siyonist devleti mazlum Filistin halklarına saldırmakta katliam, yıkım ve terör estirmekte Filistin ekonomisini yerle bir etmektedir. Her seferinde değişik ve yeni gündemlerle yapılan katliamları gizlemeyi hedeflemektedirler. Bugüne kadar görülmemiş katliam ve zulümler uygulatarak Ortadoğu ve Kürdistan halklarını kesintisiz teslim almak istemektedir. Başını ABD, Fransız ve İngilizlerin çektiği emperyalist kalkanla koruma altında tutulan Siyonist İsrail devleti ve işbirlikçi yarı-sömürge Mısır,  Ürdün ve Türkiye’nin faşist devletleriyle bu planını uygulatmakta verdiği görevleri harfiyen yerine getirmelerini istemektedir.

 Diğer tarafta kendi yarattığı piyon kukla ajan örgütleri "terörist vb." göstererek bu terör örgütlerine karşı savaş ilan ederek bölge ve dünya halklarını kandırmaktadır. Sözde "İslami terör örgütlerine" karşı Ortadoğu’da savaş ilan etmekte, buralarda "terörü yok edeceğini "söyleyerek "demokrasi, özgürlük ve refah getireceğinden" sahtekârca bahsetmektedir. Bir tarafta milyonlarca insanı yıkım, katliam, terör ve yurtlarından terki diyara eylemekte, diğer tarafta var olan bütün zenginlik kaynaklarına el koyup karına kar katmaktadır. Yıkım- tahribat ve getirdikleri felaketten hiç haberleri yokmuş gibi sözde "hümaniter yardımlardan "dem vurarak ne kadar ahlaksız ve rezilliklerini gizlemektedirler. Öyle ki bölgemizde var olan ulusal kurtuluş hareketlerini, ilerici -devrimci güçleri ya tamamen ezmek istemekte, ya da uzun vadeli hesaplarla devrim güçlerini ehlileştirerek zararsız reformist hareketler haline getirerek kendi belirledikleri düzen sınırlarına adapte ederek yasallaşma çalışmaları yapılmaktadır. Çizgisi net olmayan, akıma göre yelken açan popülist renksiz birçok aydın, entel vb. devrimci arkadaşımız ise gelişmelerin özüne bakmadan dört takla atarak  -fırsattan nasıl ihya olurum- misali projenin üzerine atlamaktadırlar. Daha net ifade edecek olursam; Bu Ortadoğu’da, İran’da, Asya’da, Türkiye’de, Latin Amerika’da ve Avrupa’nın birçok ülkelerinde böyle organize edildi, ediliyor ve gelecekte de edilmeye devam edecek. Kürdistan da bugün bu proje özellikle yürürlüğe konmak isteniyor. Emperyalist devletleri yıkım, kırım, katliam, felaketler fazla ilgilendirmiyor, onları asıl ilgilendiren kendi sermayeleri ve kar etmek için uygulamaya koydukları projelerinin gerçekleşmesi, nasıl gerçekleşirse gerçekleşmesidir.

 Gün gelir HAMAS’I kurarlar, gün gelir Müslüman kardeşleri kurarlar, gün gelir Taliban’ı, El-Kaide’yi kurarlar. Gün gelir AKP’yi kurup üç beş ay içinde iktidara getirerek, posası çıkanı bir köşeye atmayı ustaca becerir, “demokrasi yolunda özgürlükler getirmeye devam ederler”. Bugün ÖSO, İŞID gibi katil ve uyuşturucu müptelası serserilerden oluşan örgütleri yaratanlar silahlanmadan -askeri eğitimine, dinsel eğitimden örgütlenmeye kadar finanse edenler de başını Amerika’nın çektiği İngiliz ve Fransız emperyalistleridir. Her şey ortada biliniyor olmasına karşın, bu zalim -katil devletlere hala kurtarıcı gözüyle bakmak daha şimdiden;" ezilen dünya halklarını canavarın pençesine teslim ederek ‘’al nasıl paramparça edersen et" demek anlamı taşıyor.

O, nedenle iki sınıf savaşıyor. Egemen emperyalist devletler, işbirlikçileriyle,  onların kanlı sömürü çarkları arasında sömürülen işçi sınıfı ve diğer ezilen halklar arasında bir ölüm kalım savaşı sürmektedir. Artık iki yoldan birinin yanında olacağız, başka bir yol yoktur. Öyle menfaate, kariyere, türbinlere oynamaya, paçaya yapışma yok, bir yerlerden tutarak,"  gemisini kurtaran kaptan" modasına uyma, akıntıya kapılıp çizgisiz -renksiz kalmaya kimse gerçek manada değer vermedi vermez de. Herkes yolunu belirlemelidir. Bizim rengimiz -yolumuz açık ve net.

   Başta Amerikan emperyalizmi, müttefikleri, Siyonist İsrail devleti ve işbirlikçileri Bir taraftan IŞID ve benzeri faşist İslami ajan örgütler kuruyor, finanse ederek Suriye halklarına, Irak halklarına ve Kürdistan halklarına karşı katliam ve zulüm yaptırıyorlar. Öte yandan ezilen mazlum ulus ve halkları kışkırtarak birbirlerine karşı savaştırılıyorlar. Halkları birbirine kırdırmak için dinsel, ırksal, mezhepsel parçalara bölerek akıl almaz Bizans oyunları oynanmaktadır. Asya’da Afrika’da, özelliklede Ortadoğu’da Müslüman inançlı halkların arasına "fitne ve fesat "sokarak birbirine kırdırılmakta ve IŞID gibi ajan faşist örgütlerin devletleşme yolu açılmaktadır.  On yıllardır dostluk ve dayanışmayı sürdüren Filistin ve Kürdistan halklarının dayanışmasını kırmak aralarına "nifak tohumları" ekmek planları ve projeler piyasaya sürülmektedir. İsrail Siyonist faşist devleti Ortadoğu’da yarattıkları kaos ve karmaşadan yararlanmak için, önce  "kurulacak Kürdistan devletini tanıyacağını, yardım edeceğini " açıkladı. Çok zaman geçmeden Filistin devlet başkanı Abbas"  Kürdistan’ın devletleşmesine, bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasına "karşı olduğunu açıklayıverdi. Oyun tüm hızıyla devam ediyordu. İŞID Rojova’ya, Irak’a ve Suriye’ye akıl almaz vahşet saldırılarını sürdürüyor. Musul ve birçok kenti ele geçirerek Halifelik ilan ediyor. Çoluk -çocuk kadın -kız, yaşlı genç demeden akıl almaz vahşet, katliam yapıyor, yapmaya da devam ediyor. Başta Amerika olmak üzere Ortadoğu’ya "demokrasi ve özgürlük getirmek isteyenler İŞID denen kanlı ajan katil örgütün vahşeti karşısında ölü sessizliğine büründüler, bürünüyorlar. Avrupa’nın sokaklarında toplanan binlerce uyuşturucu bağımlısı serseri, psikopat özenle seçilerek toplanıp önce Türkiye’ye, ardından Ortadoğu’nun diğer ülkelerine dağıtıldılar. İŞID gibi ajan örgütün sosyal tabanı bunlardan oluşmaktadır. Efendiler bu serseri sosyal tabanı kolaylıkla her yöne kanalize edebiliyor, yönlendirebiliyor.

   Kürdistan halkıyla Filistin halkları kardeştir. Filistin’in bağımsızlığı için Kürdistanlı nice yiğit devrimci arkadaşımız, yoldaşımız İsrail Siyonist faşist devletine karşı direnişte canlarını severek feda ettiler. Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimcilerin Filistin halkını haklı kavgasında kanları birbirine karışarak kandaş, candaş oldular. Bu candaşlığı yoldaşlığı Amerikan emperyalizmi, emperyalist devletler, İsrail Siyonizm’i ve Türkiye gibi işbirlikçi faşist diktatörlükler bozamadı. Bugün de, yarın da bozamayacaklardır.

Sonuç olarak; Irak da Suriye’de, Rojova’da,  Türkiye’de başta Amerikan emperyalizmine, emperyalizme ve onların işbirlikçi faşist devlet yönetimlerine karşı kararlı bir şekilde özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi yürütülmeden devrimci duruş gösterilemez. Amerikancı faşist dinci, İslamcı katliama ve arkalarında her yönlü destek veren kukla işbirlikçi devletlere karşı çıkmadan, mücadelemizin hedefine koymadan Filistin’i savunamayız. Aynı zamanda İsrail Siyonizm’inin Filistin’de estirdiği Amerikancı faşist teröre karşı çıkmadan Kürdistan’da, Irak’ta ve Suriye’de mazlum halkları savunamayız. Türkiye’de Faşist diktatörlüğün Türkiye halklarına ve Kürdistan’da Kürt ulusuna uyguladığı baskıya, zulme, katliama karşı çıkmadan Filistin, Rojova savunulamaz.  Irak’ta, Suriye’de Amerikan emperyalizmi ve Faşist Türk devletinin desteğinde sürdürülen Arap Alevilerin toplu katline, vahşetine karşı çıkmadan ve dinsel katliamlara karşı başkaldırmadan tutarlı devrimci olunamaz. Olsa olsa "dostlar beni pazarda görsün " olur ki, bu konuda solun mazisi pek temiz değil. Şovenliğiyle oldukça ünlüdür. Aydın, yazar ve akademisyenlerin mazileri de bu yönüyle pekte temiz sayılmaz. Hala da bunların ezici çoğunluğu Kemalizm’in, şovenizmin etkisi altındadır.

  Kesin kez dayatılmak istenen emperyalist projelere Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye halkları karşı çıkmalıdır. "Ya özgür vatan ya ölüm halkların şiarı olmalıdır. Aksi halde emperyalistlerin ve onların işbirlikçi faşist yönetimlerin modern köleleri olarak kalmayı, baskı ve sömürüyü kabullenmeyi kendimiz istemiş olacağız. Her şey ortada seçim sizlerin, bizlerin...

93163

KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU’DA NELER OLUYOR?

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar