Pazar Mayıs 19, 2024

Koşullara Boyun Eğmek Değil, Değiştirmek Devrimciliktir!

"Bak Bill, İşte Kocakafa!”

İslamcı faşist devletin en büyük korkusu, kitlelerin direnme gücünü bütünüyle kıramamış olmasıdır. Onlar, kendi saltanatlarını rahat sürdürebilmek için, öncelikle kitleleri bütünüyle teslim alamk isterler. Teslim almanın ötesinde, bütünüyle sindirmek ve ezmek isterler. Kısa ve uzun vadeli taktikleri budur.

AKP faşist hükümeti, 14 yıldır, kitleleri teslim almanın mücadelesini veriyor ve son 6 yıldır ise, yoğun bir şekilde saldırıyor. Buna rağmen, kitleleri bütünüyle teslim alabilmiş değildir.

En büyük direniş ve mücadele, hiç kuşkusuz Kürt Ulusal Hareketi’nden gelmektedir. Kürtlerin ulusal direnişi, burjuva faşist hükümet için en büyük handikapı. Devlet, Kürt ulusuna yönelik savaşını; bir yandan Kürt düşmanlığını Türk kitleleri içinde derinleştirerek, ezilen halklar ve işçi sınıfı içinde kutuplaşmayı artırmak isterken, bir yandan da toplumsal sorunları; Türk-Kürt düşmanlığı eksenine sıkıştırmaya çalışıyor. Ancak, devlet, bütün bunlara rağmen, Kürt ulusal direnişi karşısında derin bir krizle karşı karşıya kalmış durumdadır.

Faşizm Kürt ulusal direnişini teslim alamadığı gibi, işçileri de teslim alabilmiş değildir. Burjuva gazete ve TV’lerinde yer almasada, hala irili ufaklı işçi direnişleri sürmektedir. Sadece 2015 yılı içinde günde ortalama üç işçi direnişi olmuştur.2 Toplamda ise 1116 işçi eylemi olmuştur. Bunun 31’i dayanışma eylemi olarak gerçekleşmiştir. 

2016 yılı da sessiz geçmemektedir. HES’lere karşı olsun, doğanın talanına karşı olsun, eylemlerde bir artış vardır. 

Artvin-Cerattepe Eylemi ve kitleselliği de dikate alınınca, faşizmin hala teslim alamadığı ve bu nedenle de oldukça tedirgin bir durumda olduğu açıktır. Cerattepe eylemi uzun süren bir eylemlik olmuştur. 21 haziran 2015’de başlayıp 2016 Şubat ayı içinde ise daha bir kitleselleşerek büyümüş ve devlet, kitlelerin karşısına asker ve polis gücüyle çıkmıştır. Kitleler, uzun bir direnişten sonra, devlete geri adım attırmıştır.

TC devleti, Kürt illerini karadan ve havadan bombalarken, Batı’da da kitlelerin “barışçı” protesto ve yürüyüşlerine TOMA ve Polis’le karşı koymaktadır.

Bu yılın 1 Mayıs’ın da hemen hemen bütün illerde işçiler sokaklara çıkmışlardır. Bütün baskı, tehdit ve korkutmalara karşın 1 Mayıs katılımları bir önceki yıla oranla düşük olmasına karşın, yine de işçi sınıfı açısından büyük bir başarı olmuştur.

Hükümetin çıkardığı “Kiralık İşçi Yasası”na karşı, bir çok büyük şehirlerde direnişler örgütlenmiştir. Başta DİSK, KESK gibi sendikalar olmak üzere bir çok kitle örgütü ortaklaşa protesto gösterileri düzenlemişlerdir. Protesto gösterilerine geniş katılım olmamasına karşın, bu bile, faşist diktatörlüğün tüm baskı ve katliamlarına karşın işçileri susturamadığının bir göstergesidir.

Bir çok madende eylemler sürmektedir. Ücretlerini alamayan Ermenek Cenne Madencilik işçileri işi durdurmuşlardır. Yine, 23 mayıs’ta AVON kozmetik’de işten atılan işçiler direnişlerini sürdürüyorlar. Zonguldak-Kilimli maden işçileri yer altında on gün açlık grevi eylemi yapmışlardır.

KESK’in 29 Mayıs’ta düzenlediği “Laik eğitim, laik yaşam ve iş güvencesi” mitingleri Antalya ve Diyarbakır’da gerçekleşirken, Van ve Trabzon’da ise yasaklanmıştır. Diyarbakır’daki mitinge binlerce işçi katılmıştır.

Kadınlar, hemen hemen hergün sokaktalar. Az ya da çok, ama mücadeleci ve islamcı faşist hükümetin kadınların haklarını gasp eden ve köleleştirici şeriat yasalarına karşı, , TOMA ve polis saldırılarına rağmen sokakarda seslerini yükseltiyorlar.

Mussolini ve Hitler’in kadınlarla ilgili sözlerini tekrarlayıp duran faşist RTE diktatörüne karşı kadınların tepkisi sokaklarda sürdü. İstanbul, Ankara ve Eskişehir gibi bir çok kente kadınlar RTE’nin kadınları aşağılayıcı sözlerine sert tepki verdiler. “Yarım” olan kadınlar değil, kadınları “yarım” görenlerin ırkçı-faşist olduklarını bir kere daha haykırdılar.

İslamcı faşist iktidar, işçi ve emekçilere karşı yoğun saldırılarda bulunmasına karşın, buna karşı verilen tepkiler yetersiz olmakla birlikte , bu durum, önümüzdeki süreçte ölü toprağın kitleler üzerinde kalakacağının da bir işaretidir. Çünkü, komünist ve devrimciler sindirilmeyi, işçi sınıfı ise tepkisizliği kabullenebilmiş değildir.

Devrimci militanlık, faşist saldırıların arttığı süreçte daha bir önem taşır. Bir yandan kitlelerin aydınlatılması ve örgütlenmesine hız verilirken, bir yandan devrimci eylemlerle faşist iktidarın çok yönlü yıpratılması taktikleri öne çıkar. 

Karşımızdaki güç, salt gerici şiddetle ayakta tutulan çürük bir zemin üzerinde durmaktadır. İşçilerin sömürüsü üzerine inşa edilmiş faşist devlet terörü, kaçınılmaz olarak karşısında kitlelerin devrimci şiddetin büyümesinin de nedeni olacaktır. 

Koşullara boyun eğmek değil, koşulları devrimci mücadelenin gelişmesi yönünde değiştirmenin politik taktiklerinin yaşma geçirilmesi sonuç alıcıdır. İşte o zaman “bak Bill işte kocakafa!” denebilecek koşullar yaratılmış olacaktır.

1 Mussolini’yi Alman askeri birliği içinde tanıyıp yakalayan bir italyan Partizan’ın sevinçle ve hayretle arkadaşına seslenişi. Partizanlar, Mussolini’ye “kocakafa” derlerdi. Kim bilir yakında birisi de; “’ananı da al git’ diyen diktatör bozuntusu buraya sinmiş” diyebilir.

2 Emek Çalışmaları Topluluğu, İstanbul, Nisan 2016

43107

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar