Pazar Mayıs 19, 2024

Korku çemberini kıracağız

Ülkemizde zulüm kol geziyor,toplu katliam,işkence,kadına , çocuğa tecavüz yasalarla resmileştiriliyor. Biz hala kör,sağır ve dilsiz yaşamayı tercih ediyoruz. Kaderciliğe boyun eğme,korkuyla uyuyup,hergün ölüm haberleriyle kalkmak günlük yaşamımızın sıradan bir parçası olmuş , acı olanı ölümleri kanıksamış gibiyiz. Şunu söylemeliyim ki,özgürlüğün ve demokrasinin en büyük düşmanı,faşizm tarafından yaşatıldığımız katliam ve zülümlere karşı sessiz kalmamızdır. Kendi özgürlüğümüzden vaz geçerek,kölece yaşamaya tercih etmemizdir. Bir insan , bir topluluk , bir ulus, bir sınıf, özelliklede toplumun yarıdan fazlasını oluşturan Kadınlar kendi özgürlüğüne,bağımsızlığına bireysel ve toplumsal haklarına sahip çıkmıyorsa zulme karşı baş kaldırmıyorsa ölüm sessizliğinde zulme boyun eğiyorsa köleliği kabüllenmiş demektir. Burda şu gerçekliği açıklamadan geçemeyeceğim;Yaşadığımız bugün ki ağır faşizm koşullarında kadınların korkmadan dik duruşu, haksızlığa , hukuksuzluğa, taciz ve tecavüze karşı başkaldırsı daha dinamik,daha kararlı,daha toplumsal ve dayanışmacı karekter taşıyor.

Bir daha postalların altında ezilmeyi,onursuzlaşmayı,insanlıkdan çıkarılmayı istemiyorsak faşizme karşı onurluca direneceğiz. Sokakları , yeri -göğü faşizme dar edeceğiz. Faşizmin anladığı dilden mücadelemizi yürütecek,ilerleteceğiz. Başka yolumuz da yoktur.

Ne acı birşey ; Faşist diktatörlük kendi kanununu, yasasını, kuralını dahi tanımadan açık bir şekilde sindirme, işkence, tutuklama ve katliam yapıyor . Başka ülkelerin topraklarını işgal ediyor . Demokrat ve ilerici milletvekillerini içeri atıyor, ölümle tehdit ediyor . Parlamento ahırı artık çalışmaz durumda . Faşist koalisyon en barbar planlar içerisinde. Ya biz ,ne durumdayız?Bu zulüm karşısında nasıl bir tavır takınıyoruz.. Nerde o militan , kararlı duruşlarımız,militan -savaşcı direnişlerimiz . Gerçekten biz sınıf mücadelesinin hangi tarafındayız ! Hani geçmişte yaşananları görmezden gelenleri yadırgardık.Bir avuçtuk, faşizmin postalları altında insanlık onurunu korumak için direniyor,mücadelemizi yürütüyor, gelecek güzel günleri yaşatmak için ölümlere koşuyor,bir lokma ekmeği ortakca paylaşıyorduk.

Peki, ne oldu da bize... böylesi bir duyarsızlık içerisinde kendimizi buluverdik.? Herşeyin güzelliğine küskün,nostaljik takılmalarla kendimizi avutur olduk.Hani , bir zamanlar devrim yapmaya,devrime önderlik etmeye ," büyük dağları (yaşlı ihtiyar misali) aşmayı , zorlukların üstesinden gelmeyi ,önümüze çıkan faşizmin tüm zulmünü yenmeyi" ağzımızdan düşürmüyorduk.

Gelinen aşamada bizler bugün bu sınıf kavgasının neresindeyiz. Yaşananların neresindeyiz.? Bazan diyorum ki,"at bütün geçmiş yaşanmışlıkları bir kenara geleceğe bak..." Bugün insanlık onurunu kıran , katliam ve zulmü yasal hale getiren açık faşist diktatörlüğe karşı biz hangi duruştayız. Bu duruşun neresindeyiz?Bu duruş bugün insanlığı,dostluğu,yoldaşlığı,kardeşliği belirliyor. Bu duruş düşmanla- dostu ayırmayı bize gösteriyor.

Şöyle bir geçmişe gidelim ;haksızlığa sessiz kalan,sağır,kör,dilsiz olan toplumlar ve bireyler şeriatın,faşizmin,emperyalizmin kölesi olmuş,katledilmiş,soykırıma uğramış,doğdukları topraklarından -yurtlarından zorla kovulmuş işgal , istila ve ilhaka uğrayarak onulması zor yıkımlara uğratılmıştır. Peki , bu felaketler bir kadermiydi,ezilen halklar, uluslar , kadınlar ve azınlıklar ilelebet bu zulmün cenderesinde yaşamak zorundamı?

Eğer, emperyalist gerici savaşlara , katliam, işgal ve soykırımlara sessiz kalıyorsan kılını oynatmıyorsan "bana ne diyorsan", kendi özgürlüğünü satıp,köleliğe razı oluyorsan sen benim kadeşim,yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü , senin tavrın net değil,renksizlik seni sarmış sarmalamış bu renksizlik içerisinde silikleşiyor,bitiyor,kendini diri diri mezara gömüyorsun.

Eğer ki,faşist devletin katliam,zulüm , işkence , tecavüz ve hertür ahlaksızlığına sessiz kalıyorsak,haklarımızı istemiyorsak,korumuyorsak, ülkemizin halk demokrasi, insan hakları ve bağımsızlığı için ürütülen mücadelenin bir yerinde olmuyorsak,kusura bakmayalım ama sen benim kardeşim , yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü, bugüne gelmemizde , açık faşizmin dörtnala kılıç sallamasında senin-benim ve bizlerin ölüm sessizliğinde uykuya yatmamızın payı büyüktür.

Eğer ki",demokrasi ve barış " adına , bu faşist iktidar güruha geçmişte güvenip destek verdiysen, açık faşist terörün her alanda kurumsallaşmasında "can kurtaran"rolünü üstlendiysen ve buğüne geldiysek suçun büyüğü senin soykırıma uğrayan kürt kardeşim. Tarihin de yaşadığın en ağır zulüm "geliyorum "demesini görmezden gelmendendir, . Seni girdabında boğmak isteyen faşist devlete ve onun koltuk değnekliğini yapan libarallere ve kendi içindeki faydacı,uzlaşmacı anlayışa fazla güvenmendedir.

Devlet erkinin özünü hükümetlerle,iktidarlarla eş anlamlı görüp yanılgılar içine düşmendedir. Çözümün esasını devletin özünü, niteliğini görmemende,iktidara gelen partilerde çözümü aramandadır.Yaşananolumlu ve olumsuz deneyimlerden herkesin ciddi dersler çıkarma zamanı geldi. Kürdistanın işgalci emperyalistlerden ve onların uşak faşist iktidarlarından kurtarılması, ulusal demokratik kürdistan esas alınmalı,izlenmesi gereken stratejik yol bu olmalıdır. Kürdistan ve kürdistan da yaşayan ezilen halkları kurtuluşa götürecek biricik yol budur.asıl görülmesi,Kürt ulusal kurtuluş hareketinin yüzünü dönmesi gereken yön ivedilikle bu yol olmalıdır.

Oysa ki,bu faşist devlet kökünden devrilmeden,halk iktidarı kurulmadan , halk demokrasisi oluşturmadan,bütün tekelci sermaye ve gerici emperyalist devletler kovulmadan ülkelerimizden gerçekten halkların zaferinden bahsedilemeyeceğini görmememiz gerekiyor. Bize sosyalizmin yolunu açacak olan birici yol emperyalizme ve faşist diktatörlüğe karşı tam bağımsızlık vede halklarımızın demokratik halk iktidarıdır. İkinci bi yol mümkün değil.

45747

Son Haberler

Sayfalar

Korku çemberini kıracağız

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar