Salı Mayıs 28, 2024

Korku çemberini kıracağız

Ülkemizde zulüm kol geziyor,toplu katliam,işkence,kadına , çocuğa tecavüz yasalarla resmileştiriliyor. Biz hala kör,sağır ve dilsiz yaşamayı tercih ediyoruz. Kaderciliğe boyun eğme,korkuyla uyuyup,hergün ölüm haberleriyle kalkmak günlük yaşamımızın sıradan bir parçası olmuş , acı olanı ölümleri kanıksamış gibiyiz. Şunu söylemeliyim ki,özgürlüğün ve demokrasinin en büyük düşmanı,faşizm tarafından yaşatıldığımız katliam ve zülümlere karşı sessiz kalmamızdır. Kendi özgürlüğümüzden vaz geçerek,kölece yaşamaya tercih etmemizdir. Bir insan , bir topluluk , bir ulus, bir sınıf, özelliklede toplumun yarıdan fazlasını oluşturan Kadınlar kendi özgürlüğüne,bağımsızlığına bireysel ve toplumsal haklarına sahip çıkmıyorsa zulme karşı baş kaldırmıyorsa ölüm sessizliğinde zulme boyun eğiyorsa köleliği kabüllenmiş demektir. Burda şu gerçekliği açıklamadan geçemeyeceğim;Yaşadığımız bugün ki ağır faşizm koşullarında kadınların korkmadan dik duruşu, haksızlığa , hukuksuzluğa, taciz ve tecavüze karşı başkaldırsı daha dinamik,daha kararlı,daha toplumsal ve dayanışmacı karekter taşıyor.

Bir daha postalların altında ezilmeyi,onursuzlaşmayı,insanlıkdan çıkarılmayı istemiyorsak faşizme karşı onurluca direneceğiz. Sokakları , yeri -göğü faşizme dar edeceğiz. Faşizmin anladığı dilden mücadelemizi yürütecek,ilerleteceğiz. Başka yolumuz da yoktur.

Ne acı birşey ; Faşist diktatörlük kendi kanununu, yasasını, kuralını dahi tanımadan açık bir şekilde sindirme, işkence, tutuklama ve katliam yapıyor . Başka ülkelerin topraklarını işgal ediyor . Demokrat ve ilerici milletvekillerini içeri atıyor, ölümle tehdit ediyor . Parlamento ahırı artık çalışmaz durumda . Faşist koalisyon en barbar planlar içerisinde. Ya biz ,ne durumdayız?Bu zulüm karşısında nasıl bir tavır takınıyoruz.. Nerde o militan , kararlı duruşlarımız,militan -savaşcı direnişlerimiz . Gerçekten biz sınıf mücadelesinin hangi tarafındayız ! Hani geçmişte yaşananları görmezden gelenleri yadırgardık.Bir avuçtuk, faşizmin postalları altında insanlık onurunu korumak için direniyor,mücadelemizi yürütüyor, gelecek güzel günleri yaşatmak için ölümlere koşuyor,bir lokma ekmeği ortakca paylaşıyorduk.

Peki, ne oldu da bize... böylesi bir duyarsızlık içerisinde kendimizi buluverdik.? Herşeyin güzelliğine küskün,nostaljik takılmalarla kendimizi avutur olduk.Hani , bir zamanlar devrim yapmaya,devrime önderlik etmeye ," büyük dağları (yaşlı ihtiyar misali) aşmayı , zorlukların üstesinden gelmeyi ,önümüze çıkan faşizmin tüm zulmünü yenmeyi" ağzımızdan düşürmüyorduk.

Gelinen aşamada bizler bugün bu sınıf kavgasının neresindeyiz. Yaşananların neresindeyiz.? Bazan diyorum ki,"at bütün geçmiş yaşanmışlıkları bir kenara geleceğe bak..." Bugün insanlık onurunu kıran , katliam ve zulmü yasal hale getiren açık faşist diktatörlüğe karşı biz hangi duruştayız. Bu duruşun neresindeyiz?Bu duruş bugün insanlığı,dostluğu,yoldaşlığı,kardeşliği belirliyor. Bu duruş düşmanla- dostu ayırmayı bize gösteriyor.

Şöyle bir geçmişe gidelim ;haksızlığa sessiz kalan,sağır,kör,dilsiz olan toplumlar ve bireyler şeriatın,faşizmin,emperyalizmin kölesi olmuş,katledilmiş,soykırıma uğramış,doğdukları topraklarından -yurtlarından zorla kovulmuş işgal , istila ve ilhaka uğrayarak onulması zor yıkımlara uğratılmıştır. Peki , bu felaketler bir kadermiydi,ezilen halklar, uluslar , kadınlar ve azınlıklar ilelebet bu zulmün cenderesinde yaşamak zorundamı?

Eğer, emperyalist gerici savaşlara , katliam, işgal ve soykırımlara sessiz kalıyorsan kılını oynatmıyorsan "bana ne diyorsan", kendi özgürlüğünü satıp,köleliğe razı oluyorsan sen benim kadeşim,yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü , senin tavrın net değil,renksizlik seni sarmış sarmalamış bu renksizlik içerisinde silikleşiyor,bitiyor,kendini diri diri mezara gömüyorsun.

Eğer ki,faşist devletin katliam,zulüm , işkence , tecavüz ve hertür ahlaksızlığına sessiz kalıyorsak,haklarımızı istemiyorsak,korumuyorsak, ülkemizin halk demokrasi, insan hakları ve bağımsızlığı için ürütülen mücadelenin bir yerinde olmuyorsak,kusura bakmayalım ama sen benim kardeşim , yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü, bugüne gelmemizde , açık faşizmin dörtnala kılıç sallamasında senin-benim ve bizlerin ölüm sessizliğinde uykuya yatmamızın payı büyüktür.

Eğer ki",demokrasi ve barış " adına , bu faşist iktidar güruha geçmişte güvenip destek verdiysen, açık faşist terörün her alanda kurumsallaşmasında "can kurtaran"rolünü üstlendiysen ve buğüne geldiysek suçun büyüğü senin soykırıma uğrayan kürt kardeşim. Tarihin de yaşadığın en ağır zulüm "geliyorum "demesini görmezden gelmendendir, . Seni girdabında boğmak isteyen faşist devlete ve onun koltuk değnekliğini yapan libarallere ve kendi içindeki faydacı,uzlaşmacı anlayışa fazla güvenmendedir.

Devlet erkinin özünü hükümetlerle,iktidarlarla eş anlamlı görüp yanılgılar içine düşmendedir. Çözümün esasını devletin özünü, niteliğini görmemende,iktidara gelen partilerde çözümü aramandadır.Yaşananolumlu ve olumsuz deneyimlerden herkesin ciddi dersler çıkarma zamanı geldi. Kürdistanın işgalci emperyalistlerden ve onların uşak faşist iktidarlarından kurtarılması, ulusal demokratik kürdistan esas alınmalı,izlenmesi gereken stratejik yol bu olmalıdır. Kürdistan ve kürdistan da yaşayan ezilen halkları kurtuluşa götürecek biricik yol budur.asıl görülmesi,Kürt ulusal kurtuluş hareketinin yüzünü dönmesi gereken yön ivedilikle bu yol olmalıdır.

Oysa ki,bu faşist devlet kökünden devrilmeden,halk iktidarı kurulmadan , halk demokrasisi oluşturmadan,bütün tekelci sermaye ve gerici emperyalist devletler kovulmadan ülkelerimizden gerçekten halkların zaferinden bahsedilemeyeceğini görmememiz gerekiyor. Bize sosyalizmin yolunu açacak olan birici yol emperyalizme ve faşist diktatörlüğe karşı tam bağımsızlık vede halklarımızın demokratik halk iktidarıdır. İkinci bi yol mümkün değil.

45783

Korku çemberini kıracağız

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar