Pazar Mayıs 5, 2024

Korktum:Muzaffer Oruçoğlu

Ehlibeytle birlikte Şii Arapların, Türkmenlerin Tanrısı kaçtı. Bütün Asur Tanrıları kaçtı. Eğer günah işlemiyorsam, sanırım dünya işlerine karışmayan bizim güzel Tanrımız Azda da kaçtı. Mezopotamya sisine büründü, Zerdüşti ve Sufi ışıltılar içinde çekilip gitti zaman ötesine. Ve en son, kaçmaz dediğim Melek Tavus da kaçtı. Dayanamadı şehirdeki vahşete. Cümle Ezidiler kaçtı. Yalnız kaldım. Korktum.

Yüzleri kapalı, kara bayraklı genç mücahit ordusu, kendince sapkınların, şeytana ve yanlış tanrılara tapanların şehirden kaçamayan güzel kadınlarını topladı. Toplananlar arasında, gülümseyişlerini gizleyen ama bana yönelik gülümseyişlerini kalbinin gamzesiyle ayan eden o güzel kadın da vardı. Boşalmış evleri aradılar. Altın, para, mücevher ne bulduysalar götürdüler. İnanamadım gözlerime. Korktum. Bana öyle geliyor ki, IŞİD İslam ordusunun imamları, devşirme mücahitlerine güvenmiyorlar; çalmasınlar diye Enfal Sûresi'nin birinci ayetini anımsatıyorlar sık sık: "Ganimetler, Allah'a ve Resûlüne aittir."

Başı açık, pantolonlu, çıplak kollu kadınları gördükleri her yerde vurdular. Evlerden başı açık ölü kadınlar çıkarıldı. Bütün kadınlar kara çarşaflara büründü. Yaşlı, kambur ve topal olduğum için bana dokunmadılar. Esir aldıkları yedi yüz askerin kurşuna dizilişini seyretmeme bile karışmadılar. Şehri her gün kolaçan ettim ve her gün korktum. Beni tanıyan biri gidip, "Bu topal adam Êzîdî'dir, Laleş'teki Nûranî Dergâhı'na on yıl hizmet etti" diye gammazlasa, Türkmen delikanlısını kestikleri gibi beni de ensemden testereyle keserler. Bereket versin ki, Gılgamış Destanı'nı, Tevrat'ı, İncil'i, Kur'an'ı, Meshaf-ı Reş'i, Kitab-i el Celve'yi okumuş, bilgi yükünü almış bir adamdan ziyade bir dilenciye benziyorum. Bu şehir zaten oldum olası beni, Azrail'in uyuduğu yerlerde uyuyan kurnaz bir yaşlı sanıyor. Beni tanımıyor bu şehir. Hayata hep aynı yarıktan baktığım halde  farklı şeyler gördüğümü, farklı hayaller kurduğumu bilmiyor. Hiç sevilmediğim halde, hayal gücümü delice sevmekten aldığımı hiç bilmiyor.

Bu sabah mezarlık arazisinde iki kadını taşlayarak öldürdü, IŞİD İslam ordusu. Zinakâr diye ihbar edip yakalatmışlar kadınları. Geleceğinden kaçmış, geçmişiyle yaşayan kara bir kalabalığın oluşturduğu çemberin ortasında bir kadın ağlıyordu. Diz çökmüştü, elleri arkasından bağlıydı. İlk taşları şahitler attı. Bunlar, mavi mermer parçalarıydı. Kadın kafasından yaralandı. Şahitlerden sonra recm cezasını veren hakim de bir mermer parçası attı, tutturamadı. Daha sonra herkes bir taş attı. Korktuğum için bir taş da ben attım, değdirmeden. Kadın, kanlı taş yığınları içinde bağıra bağıra öldü. Ölüyü kaldırdılar. Ölüyü kaldırır kaldırmaz, mümin kalabalık ölünün kaldırıldığı yere sökün etti, kanlı kansız taşları aldı. Meydan taşsız kaldı. İkinci kadını getirdiler. Tanıdım. Bizim mahalle pazarında lavaş arası kebapla canlı tavuk satan, Sabiilerden bir kadın. İki IŞİD İslam neferinin arasında diz çökmeden önce, "Bu şehirde herkes birbirini ihbar ediyor, utanın!" diye bağırdı kadın. Kalabalığın zoruna gitti bu. Karadonlu neferler, kadına diz çökerttikten sonra çekildiler. Çekilmeleriyle taş yağmurunun başlaması bir oldu. Kadın kanlar içinde ayağa kalktı, dimdik durdu. Bağırmadı. Büyük taşlar fırlatılınca, çam yarması gibi devrildi. Yazıklar olsun bana, bir taş da ben attım. Korktum.

Eskiden bu şehirde canım sıkılırdı. IŞİD İslam ordusu şehre girdiğinden bu yana artık canım sıkılmıyor. Feleğin alnına basarak yürüyor bu ordu. Sekiz dokuz yaşındaki Şii, Sabii, Asur ve Êzîdî kızları mücahitlerine nikahlıyor, gerdeğe ve çarşafa sokuyor. Anlamıyorum. Bir yandan Êzîdî çocuklarını kadınlarla beraber kırıp toprağa gömerken, diğer yandan 12-13 yaşlarındaki sünni Arap çocuklarını silahlandırıp cephelere gönderiyor. Her gün ummadığım bir olay oluyor ve her gün şehri kolaçan ediyorum. Kafam silgi, ayaklarım kalem ucu gibi işliyor, ayaklarımın yarattığı zamanı kafam siliyor. IŞİD İslam ordusu, büyük bir cesaret örneği göstererek kiliselerle birlikte Şit'in, Cercis'in ve Yunus Peygamber'in türbelerini bombayla patlatıp yerle bir etti. Yunus Peygamber'in türbesinin yıkılışını göremedim. Ama gittim, yıkıntılarını yakından gördüm. Kanım dondu. Korktum. İlk sevgilim bana bu türbenin dibinde vermişti mendilini. Kiliselerden, camilerden, Laleş Vadisi'nden, Dicle kıyısından gelen güvercinler bu türbenin kubbesinde toplanırlardı. Her sıkıldığımda koşa koşa gelir, üç kere tavaf eder, duvarına yüz sürerdim bu türbenin. 1300 yıl ayakta kaldı bu türbe. Sevgilimin cemali, 1300 yıl gülümseyip durdu bu türbenin duvarlarında. 1300 yıl sevdim ben bu türbeyi.  

IŞİD İslam ordusunun yıktığı Ced Bayan minarelerinin taşları arasında ak sakallı bir adam ağlıyordu bu sabah. Sordum; Şeyh Reşit Lolani'nin soyundan geldiğini, Şeyh Reşit Lolani Camisi'nin yerle bir edildiğini, bir IŞİD mücahidinin de "Avec'leri kıracağız" dediğini anlattı. Adam, şeyhin soyundan gelmişe benzemiyordu. Ama acıdım, benzettim. Sonra ne olduysa dayanamadım, Dicle kıyısına gittim. Elli yıl evvel, sevgilimin kendisini Dicle'ye attığı yerde durdum. Çömeldim, sudaki suretime baktım. Suretim çekip gitmiş; yerine, yapması gerekirken yapmadığı iyiliklerin kefareti altında kalmış, tükenip yamulmuş, ak sakallı bir yüz gelmişti. Korktum. Sırt üstü uzandım kevnü mekana, göğün ışıklı rahmine diktim bakışlarımı. IŞİD İslam ordusunun götürdüğü o güzel kadını düşündüm. Güvercin çığlıkları geliyordu öteden, Laleş Vadisi'nden.

88206

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar