Perşembe Mayıs 2, 2024

Koçgiri Bir Direniş Başkaldırısıdır

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e

Li çiya ye / Koçgîriyê zulfîkare(1)

Öncelikle bilinmelidir ki, 1921 de Koçgiri (2), 1925 te Zilan ve 1937-38 de Dersim’de yaşananlar,  resmi tarih belgelerinde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla  isyan değil, birer katliamdır, hatta soykırım girişimleridir.

Selçuklularda, Osmanlılarda defalarca denenen katliam ve soykırımlar ne yazık ki, Cumhuriyet rejimi kurulduğunda laikliğin uygulanacağı, demokrasinin geleceği umuduyla Kurtuluş Savaşına maddi, manevi, askeri tüm güçleriyle katılan ve Cumhuriyetin kurulmasına büyük katkı sunan Alevi ve Kürtler için uygulanmaya devam edildi. Yani Aleviler ve Kürtler daha önceki inkâr, dışlanma ve aşağılanma politikalarıyla yüzyüze kalmaya devam ettiler.

Oysa Kurtuluş Savaşı öncesi Kürtler ve Alevilerle bağımsızlık sonrası için “siyasal” ve “kültürel” özerklik protokolleri imza altına alınmıştı.. Ancak İttihat ve Terakki’nin “tek dil, tek din, tek millet”(3) politikası Kürtleri Türkleştirmek, Aleviliği de İslam içinde eritme, yani Sünnileştirmek gibi amaçlara hizmet ediyordu.

Kurtuluş Savaşının hemen ardından bu dışlanma, yok sayılma, asimilasyon siyaseti giderek açığa çıkınca, bunu gören özellikle Koçgiri, yani Kuzey Batı Dersim Bölgesindeki Alevi Kızılbaş Kürtler, Ankara hükümeti ile “özerklik” talebiyle bazı görüşmeler ve yazışmalar yapılır. Bu yazışmalarda, “bölgedeki Türk memurların ve Koçgiri Bölgesini abluka altına alan askerlerin geri çekilmesi, Kürt mahkumların derhal serbest bırakılması” gibi talepler de bulunuyordu..

Ama genlerine işleyen “Osmanlıda oyun bitmez” özelliği, Ankara hükümetinde de etkindi ve Koçgiri Bölgesindeki Kürt ve Alevilerin bertaraf edilmesi için, 9 Aralık 1920 de Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusuna, Koçgiri’yi, tenkil etme (bastırma, katliam) emri verildi. O Nurettin Paşa ki, 1915 yılında Ermenileri hunharca katlettikten sonra şöyle diyordu: “Zo” diyenleri temizledik. Şimdi “Lo” diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim”. Nurettin Paşa ile birlikte görevlendirilen biri daha vardı ki, bu kişi 1914-1915 yıllarında Karadeniz’de Pontus Rumlarını ve Erzurum Kars yöresinde Ermenileri öldürme, tecavüz etme, yağma yapan, bu başarılarından ötürü ödüllendirilip Muhafız Alayı komutanı yapılan Giresunlu eşkıya katil Topal Osman’dı.  İşte o Topal Osman şimdi de bizzat Mustafa Kemal Hükümetinin talimatıyla Koçgiri bölgesinde cinayetler, tecavüzler işlemek, evleri, köyleri yakmak, köylülerin her türlü ziynet eşyasını yağmalamak, hatta hayvanlarını öldürmekle görevlendirilmişti.

O Topal Osman, alçakça, kalleşçe ve insanlıktan nasiplenmemiş bir mahluk gibi onlarca Koçgiriliyi katletti, işkence etti.. Kendisi ve piyon itleri kadınlara, kızlara tecavüz etti.  Atalarımızın evleri yakılıp yıkıldı, tarlaları, mal davarları bile katledildi. Çengelli, Kızıldağ ve Beydağı’nın birçok yerinde, derelerde, tepelerde çatışmalar devam etti. Bir tarafta “ikrârından vazgeçmeyen, onurları, vatanları, aileleri, çoluk çocukları için ölümü hiçe sayan Koçgirililer”, diğer tarafta alçakça, hayasızca öldürmeye, tecavüze, çalıp çırpmaya, yağmaya gelmiş Topal Osman ve köpekleri… Katliam sırasında yaklaşık olarak 500 Koçgirili öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı ve yaklaşık 2.000 kişi başka şehirlere sürgüne gönderildi.

İkrâr verenlerin bir kısmının çeşitli nedenlerle yardıma gelmemiş olmasına rağmen, Alişan, Haydar Beyler, Alişer ve Zarife Xanım ile Filik Ali, Kızıltepeli Rıfat, Karamanlı Nuri ve Koçgirili isimsiz kahramanları, Koçgiri yiğitleri, kendilerinden hem sayıca, hem de askeri teçhizat ve silah açısından çok fazla sayıdaki güçlere karşı yiğitçe bir direniş sergilediler.

Koçgiri katliamı bizim acılarla örülü tarihimizin en önemli tarihi dönemeçlerinden birisidir. Dününe sahip çıkmayanlar, geçmişte çekilen onca acıyı, zulmü, akan kanı görmezden gelenler yarınlarına, geleceklerine de asla yön veremezler. Geçmişi unutanlar her zaman yeni felaketlerle yüz yüze kalacaklarını unutmamalıdırlar.

Gelecekte buna benzer acıları yeniden yaşamak istemiyorsak tarihimize, kültürümüze ve değerlerimize dört elle sarılmalıyız. Biliyoruz ki, unutmak yeni felaketlere davetiye çıkarmak, göz yummaktır. Ki, unutmak sadece geçmişe değil, gelecek kuşaklara da ihanet etmek demektir.  Koçgiri ile ilgili kurumların bir araya gelerek Koçgirinin önderleri Alişer Efendi ve Zarife Xanımın heykelini dikmek için biran önce gerekli girişimlerde bulunmalıdır..

Koçgirililerin tarihlerine, değerlerine sahip çıkacaklarına olan inancımı koruyor ve 94.yılında Koçgiri katliamında yitirdiğimiz yiğitlerin, ana-babaların, çocukların anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

6 Mart 2015

1-) Alişer Türküsü, Cihan Çelik

2-) Koçgiri Bölgesi: Sivas ilinin Kangal, Hafik (Koçhisar), Zara, İmranlı, Divriği ilçeleri, Erzincan ilinin Refahiye, Kemah, Kuruçay (Kemaliye) ve Dersim ili Ovacık ilçesi ile birlikte yüzlerce köyü kapsayan coğrafyanın adıdır.

3-)  Tek Dil: Türkçe, tek Din: İslam, tek millet: Türk


72552

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar