Çarşamba Mayıs 8, 2024

Kavganın Töresi bu

Umudu  taze tutmak,yarınlara taşımak için doğru bir taktik hat ve bu taktik politıkayı belirleyen , ona yön veren doğru bir stratiji tesbit etmek belirleyici önemdedir.Çünkü ,bir kere stratijik siyasi hat belirlendimi ona uygun  taktik politika üretilerek hayata  geçirilmeye çalışılır. Burada yanlızca kendi  durumunu ele almak , değerlendirmek yetersiz ve yanlıştır. Aynı zamanda  karşıt güçlerin durumunu çok yönlü ele almak,değerlendirmek zorunlu ve gereklidir.
Buda yetmez bölgemizde gelişen siyasi, politik, askeri ve ekonomik altüst oluşlar bizi yakından ilğilendirdiği gibi,güçler dengesinde belirleyici rol oynamaktadır.Yanlız bu kadarla olunsa bazı gelişmeleri es geçmemizde bir mahsur olmayacak , ne yazıkki, toplumsal vede siyasal gerçekler bize öyle demiyor...

Dahada vahimi şuki;  seçimlerden buyana herkes konuşuyor,kendince tahliller yapıyor," kimin yenildiğini,kimin kazandığını,sebep  ve sonuçlarını tahlil"de bulunuyorlar! Tüm bu olağanüstü tahliller yapılırken emperyalist sermaye devletlerinden onlerın ülkemizde ve bölgemizde oynadıkları rollerden,mudahalelerden,masa altı plan -stratiji ve taktiklerden kimseler artık  bahsetmiyor. Bahsedilmediği gibi , emperyalist devletlerin  oynadığı başrol görülmüyor,izledikleri hain kanlı planlar nasıl hayata geçiriliyor ve halklar birbirine nasıl kırdırılıyor  unutuluyor.

HDP 'nin ve 'sol'  CHP nin neden başarısız olduğunu herkes konuşuyor, tartışıyor ve bilancoyu sonuçta devlete değilde , redikal devrimci  Kürt hareketine ve Türkiye devrimci hareketine çıkarıyorlar . Özelliklede Kürt ulusal kurtuluş hareketini  faşist diktatörlüğün saldırı ve katliamlarına karşı  halkını ve kendi meşru savunmasını yaptığından dolayı eleştirmekte,"kesinlikle koşulsuz ateş kes ilan etmemesini", "gerilemenin",devlet faşizminin  "galibiyet" almasıyla bağdaştırıyorlar.

Tamda faşizm bunu istiyordu.  Koro halinde faşizmin başı Erdoğan bunu istiyordu. Gündemi değiştirerek Televizyonlarda, sosyal medyada, gazetelerde tartışmanın odağına PKK 'e karşıtlığı konmak isteniyordu. Bir anlamda  başarılıda oldu. Bizim çok bilmiş aydınlarımız, oynak veçark etmede usta libarallerimiz, demokratlarımız , hatta bazı parlementerizmi kurtuluş gören 'devrimciler' bu koroya kısık seslede olsa katıldılar.

Faşizmin planı gelişen kürt hareketini seçimleri bahane ederek bastırmak , hatta yenilgiye uğratmaktı. Bu plan tutmadı,ama ,bunca acımasız katliam sonucu yapılan gayri meşru seçimlerde kısmi gerilemenin  bilançosu PKK'ye çıkarılarak "günah keçileri "bulunuyordu.

Ortaya çıkan gerçek şuki;parlamantoya bel bağlayan,parlementer faşizmi görmezden gelen ; daha ileri gideyim parlementer faşizmi bizlere "kurtuluş yolu"olarak yamalayan bilimum libareller,aydınlar, demokratlar,hala kamalizmin etkisinde kurtulamayan sosyal şövenler  bugün kendi kafa karışıklıklarını, çıkmazlarını ve umutsuzluklarını dişa vurum yaparak kendilerini tartışıyorlar. Gündemi bulanık tahlilleriyle belirlemek istiyorlar.

 Oysaki,"perşembenin geleceği çarşambadan belliydi". Bir türlü parlementer faşizmi kabullenmek istemeyen,devlet çarkının işlemesinde göz boyama mevki katı olduğunu göremeyenler , kalkmışlar uzaktan gazel okuyorlar. Sen "parlamentoyu kurtuluş olarak" görürsen "parlementoya girmeyi faşizmin yıkımı,demokrasinin ve bağımsızlığın kazanılması olarak"  halka yutturmaya çalışırsan olacağın buydu. Şimdi'de  kalkıp karamsarlık , umutsuzluk ağıtları yakmaya gerek varmı... Biz bunlara devrimin gecici müttefikleri demekteyiz. Her zaman oynak  bir karekterleri vardır bunların. Menfaatilerini,özel mülklerini esas alırlar. Varlıklı Kürtlerin , İslamcı Kürtlerin ve Türkiye genelinde bazı burjuva , küçük burjuvaların gerçek durumu bu.Çünkü bunların kaybedecek çok şeyleri var. Bunların bir yüzü karşı devrimledir,bir yüzü devrim güçleriyledir. Güçler dengesine göre hareket ederler. Daha çokta devrimci silahlı güçlere karşı çıkarlar,"silahlı gerilla güçlerinin gereksizliğinden"bahsederler.

Birçok kişi parlamentoyu ,parlemento seçimlerini öyle abartmakta , şişirmekte , herşeye kadir göstermekteki,insanın şaşırası geliyor. Faşizmin parlamento ahırı , birden bire umut kapısı oluveriyor. Heryer güllük Gülistanlıkmış,demokrasi Türk devletinin ve onun parlementer sisteminin paçalarından akıyormuşta biz "bunun kıymetini, değerini bilemiyormuşuz "sesleri yükseliyor. Yükselen bu karamsar sesler kendi umutsuzluklarını dışa vuruyor ,halkı geleceği belirsiz bir kaderciliğe  davet ediyorlar. Bunun kabul edilir,yenilir içilir , elle tutulur doğru bir tarafı yoktur.

Özgürlük,bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi tekdüze bir yol izlemez. Emperyalist sermayeye karşı ,faşist  diktatörlüklere karşı mücadele biçimleri çok çeşitlidir. İçerisinde bulunduğumuz şart ve koşullar yürütmemiz gereken  bazı mücadele biçimlerini öne çıkarır,bazı mücadele biçimlerinide ona tabi kılar. Bu,günün şart ve koşullarına uygun her an değişebilir,başka bir mücadele biçimini öne çıkarabilir.
 
Hiçbir mücadele biçimi red edilemez ve dek düze bir doğmatik  yolda izlenemez. Önemli olan toplumsal çelişkileri iyi yakalamak,onu halklarımızın yararına çözüme kavuşturmaktır. Buda yetmez tesbit edilen çelişkilerden yola çıkarak devrime hizmet etmesini sağlayabilmek ve  silahlı devrim güçlerinin nefes borularını açmak, kan aktarımı yapmak esas alınmalıdır

Unutulmamalıdır'ki;"Bir halkın silahlı bir güçü yoksa o halk hiçbirseydir".Emperyalizme , faşizme  ve dünya gericiliğine karşı mücadele kanlı-kansız çok çeşitli şekillerde yürütülecektir .  Karşımızdaki sermaye devletleri, faşist diktatörlükler ve onların maşa karanlık güçleri tepeden tırnağa silahlı, teknik donanımlı,onları yenmenin yegane biricik yolu halklarımızında bu kanlı saldırgan katil sürülerine karşı örgütlenmesi , silahlanması,silahlı halk ordularını yaratmasıdır. Bu küçükten büyüğe bir rota izleyecektir. Yenilerek yenmeyi öğreneceğiz. Her zaman zafer ve başarılar elde etmek mümkün değil. Yenilgilerde alınacak,hatalarda yapılacak , önemli olan hatalardan , yanlışlardan doğru dersler çıkarabilmek,aynı hatalara , yanlışlara tekrar düşmemektir. Deneylerden yola çıkarak yeni yol ve yöntemler üreterek gelecekte sınıf düşanlarımız karşısında kazanımlar,başarılar kazanmanın yollarını tesbit etmeli,açmalıyız. Bizi güçlü kılacak , ilerlememizi sağlayacak yegane yol  devrimi,demokrasiyi,özgürlüğü ve bağımsızlık mücadelesinde kesinlikle geri adık atmamaktır.

Sınıf kavgasında töre olmaz ama,emperyalistler,faşist diktatörlükler  , bilimum gericiler can istiyorlar,kan akıtıyorlar,sömürü çarklarını silahlı orduları vasıtasıyla işletiyorlar. En ufak bir hak aramada,insanca yaşama mücadelesi yürütüldüğünde panzeriyle , tank'yla,jopuyla , kurşunuyla karşımıza çıkıyorlar. Ve diyorlarki ;"bizim istediğimiz şekilde yaşamak istiyorsanız , kaderinize razı olun,Parlamento'nun içerisinde'de yer alabilirsiniz.Devletin çizdiği tüm faşist yasa ve kurallara yumak esastır." Peki hangi  yaşam tarzını dayatıyorlar ; kölelik,onursuzluk,teslimiyet... Irkcı- şöven faşist bir yönetime karşı verilecek mücadele yolları kan akıtılarak,baskı zulüm ve korkuyla kapatılmışsa eğer,faşizme karşı silahlanmak , örgütlenmek savaşmak,baş kaldırmak meşru ve haklıdır. Haksız gerici faşist savaşları yok etmenin tek yolu halkların silahlı ordularını yaratmaktır. Emperyalizme karşı , faşizme karşı halkların  kurtuluşunu yaratacak güç Komünist partisidir,sosyalizmdir, halkın ordusudur.

Özetle;seçimlerin böyle olacağı önceden belliydi. Amerikan emperyalizmi,Alman emperyalizmi ve diger  Nato itifakı içerisinde yer alan emperyalistler Erdoğanla yola devametmek istiyorlardı.Seçimler öncesi Obama'yla Erdoğanın görüşmesi,Markelin Türkiye'yi zayareti,seçimler boyunca devletin resmi ve gayri resmi faşist cetelerinin devreye girerek katliamlar yapması,yakıp yıkması korku toplumu yaratarak kayıtsız şartsız itaati dayatması seçim sunucunu bize gösteriyordu.

Olacağı buydu , savaş koşullarında, faşizmin dört bir yandayakıpyıktığı şartlarda seçimler bir aldatmacaydı. Ulusal hareketi ve devrimci güçleri etkisiz kılmak  marjinelleştirmeyi esas almaktaydı. Öylede yapmak için harekete geçti. Top yekün saldırıya rağmen devrim güçleri  mücadelede başarıyla çıktılar. Yanlızca parlamentoya bel bağlayanların beli kanadı kırıldı. Hepsi bu...

Burada yakınıp sızlanmanın,günah keçisi aramanın  bir anlamı yok. Demokrasi güçleri imkanları ve güçleri oranında mücadele ettiler,direndiler,geri adım atmadılar. Kazandıkları mevzilerden bazılarını gasp yoluyla kaybettiler ama gelecek günler için önemli deneyim ve tecrübe elde ettiler. Bu geleceği zaferle taçlandırmanın yollarını bize daha net , açık gösterdi.
                Hasan Aksu 4-10-2015

42794

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar