Cumartesi Mayıs 18, 2024

Kartal Bürosu Düştü

Her teslim olmuş ruha baktığınızda onda muhakkak sistemi yücelten sözler... davranışlar... bulursunuz.

Örgütlülerin örgütlüğü örgütsüzlerin çenesini yorarmış derler. Varsın gene de olsun.

Büronu aç ki yüzünü görem. Büronu aç ki yüzünü görem. Sana bir mendil verem. Sana bir mendil verem.

Hava sıcak, toplum gergin,  siyaset çatışmada...

Biraz saygı. Biraz.

Nelere razı edilir hale getirilmedik ki.

Haftanın her günü büronuzu açamıyorsanız bari haftanın son dört günü açıktır yazısı kapıya asma inceliği  gösterin o da halka yeter. Parmaklarımızla haftanın son dört günü hesaplayıp bulmaya dahil hazırız.

Düşünün bir kez seksen bir vilayetin sadece ve sadece yedisinde bürosu olan bir gazetede / dergide ne beklersiniz.

Mümkünatı varsa yirmi dört saat açık olması değil mi ?

İyi ki cin ali serisinin tümünü bitirmemişim.

Bitirseydim şimdi dönüp bürolarınızı açık tutamıyorken baba siz bize pratik yerine teori mi satıyorsunuz diye sormaz mıydım?

Ama dediğim gibi cin alinin serisini bitirmedim.

Bu yüzden de......

Pratikte biz örgütsüzlerde teori de.

Sonunda bari alanlarda göremiyorum  yine işsiz de kalmışken yeni bulacağım iş kolektiflere yakın olsun dedim.

Kartal'da işe girdim.

Ardından da hele kolektifliğe gidem dedim.

Sabahın yedi buçuğunda işten çıktım.Kartal yürüyerek yirmi otuz dakika. Sabahın  sekizinde de işçilerin devrim gerçekleştireceği tutacağı olmayacağına göre hiçbir kolektifliğin de yatağında kalkarak gelip büroyu açmayacağını düşündüm.

Eve gidip gelsem saatlerce.

En iyisi Kartal'a gitmek, büroyu bulmak, bu esnada da bu vesilesiyleydi Kartal'ı da gezmek daha güzel olur diye düşündüm

Kartal'a kadar yürüdüm.

Bu İstanbul'da küçük esnaf hala çok güçlü. Nüfusun neredeyse üçte biri kendi toprağı ve başkalarının toprağıyla ( iş yerinde ) geçimini sağlayan feodal kalıntılardan oluşuyor.

Büroya gidince büronun şeklini....karşılaştığım insanların sosyo ekonomik yapıdaki yerini, duruşunu, siyasi tavırlarını... yakında görecem.

Marks devrimin ünyesinin siyasette daha belirgin hala gelmesi için daima mücadele etti.

Vardım Kartal'a büroyu buldum, dolaştım, saat dokuz oldu büroya gittim.

Açık değil.

Onda gittim kapıyı vurdum, zile basdım yine açık değil.

Bir süre bekledim.Kapının yüzerinde açılıp açılmayacağına dahil yazı da yok. Zil bile duvara vidalı değil. Kablosuyla sarkıyor.

Çalışıp çalışmadığı bile belli değil.

Kapıyı alacaklı gibi de vuramıyorsun.

Zaten bir türlü de cevaplayamamışımdır neden bu kolektiflerin zillerle bir sorunu var diye.

Çoğunlukla zilleri ya bozuk olur ya da bozuk olup olmadığını anlayamayacağınız şekilde asılı durur.

Kapı vursanız da zili çalsanız da sesinizi duyurup duyuramadığınızı bilemeden sırtınızı döner çıkarsınız.

Birkaç zaman sonra yine işten çıktım Kartal'a gittim. Saat dokuzda büronun kapısını vurdum. Yine açık değil.

On oldu kapıyı vurdum. Bu sefer iyice kırılmış sadece düğme yeri kalmış zili çaldım. Bekledim.  

Ahh.. kapı açıldı.

İçeriye girip ohh.. demeye fırsat kalmadan.

Büroda bulunan iki arkadaştan biri çıkmaları gerektiğini söyledi.

Bir çay içtim içmedim.

Dokuzda gelmiştim şu an saat on.

Ne ara gelindi ne ara çay demlendi, sonuna yetiştim anlayamadım.

Yine de arkadaş sağ olsun çayımın yanına poğaça indirme nezaketinde bulundu.

Tabi ki dediğim gibi bir yaşamı çay bardağına sığdırırken de hayat tecrübesiyle kolektiflerin hızlı yaşantılarına, çıkmaları gerektiğine toplantılardan kalan zamanlarına yetişebilmek için hızlıca konuştum büroyu süzdüm.

Büro bildiğimiz klasik bürolardan.

Tam bir Türkiye tipi bolşevik bürosu.

Duvarlarda resimler, raflarda kitaplar.. dışarıda içeriye sesleri salan pencereyi kapattınız mı bambaşka bir dünya.

Eldeki telefonlar harici daha elektriğin bile keşfedilmediği zamandasınız.

Ne duvarda sizi koşarak dahil yetiştiremeyeceğiz metropellerde kitlelere yetiştirebilecek hiç olmasa  İnternet üzeri yayın yapan bir TV var ne de başka bir şey.

Maoistlikten öte bir şey,

Salt kendiliğindeciliğin içerisinde propaganda yapma...  gazete ulaştırma isteği.

Arkadaşla da hızlı hızlı konuşurken de birkaç gün önce de geldiğimi, açık olmadığı söyledim.

Arkadaş birkaç gün önce kapının çalındığını yetişemediğini söyledi.

Kapıda kalmamam için verdiği dergideki büronun telefon numarasını aramamı söyledi.

Telefon işi biraz bana saçma geldi.

Ama tabi ki benim yorulmamı kapıda kalmamı  istemediğinden böyle davrandı.

Yoksa büronun ne zaman açıldığının belli olmamasında ve yahutta daha çok alanda olmayı tercih ediyor olabileceklerinden büroyu alan olmaktan çıkarmış olabileceklerinden değil sadece ve sadece benim yorulmamı kapıda kalmamı istemediğinde böyle davrandı. 

Yoksam başka bir niyeti yok.

Neyse dediğim gibi çayı içtim içmedim kalktım.

İkinci teşebbüsümden de başarılı olup olamadığını bilemeden.

Birkaç zaman sonra bu seferde Kartal'a işim düştüğünden gelmişken de büroya uğrayayım dedim.

Saati sorduğum sarhoş bile uyanıp kafayı çakır keyf edip saati saniyesine kadar söylemişken bile yine büro kapalıydı.

Asli unsurları keyifcilerden mi seçmek gerekir nedir.

Bırakın kirayı....   büro insanın mülkiyeti olsa yine insanın yüreği sızlar. Bari kapalı olacağına kiraya verem de gazeteye getiri olsun der.

Bir değil... iki değil....  üç 

Saatlerce beklemeyi göze almama rağmen.

Saatlerce ve saatlerce

İşte pratik bu. İşte teoride bu. Ne bir örgütlülüğün yaşayabileceği ne de bir örgütlülüğün yaşayarak yazabileceği.

Saf biz sıradan insanlara mahsus bir şey bu. Hayatı her alanı bizzati yaşayarak yazmak, yolumuz çizmek.

Haa... yeri gelmişken de açık olsaydı bir şey değişecek miydi ?

Yok bir şey değişmeyecekti.

Zaten de sorun bu

Gelenlerle bir şey değişecek mi sorusunun altında gelenlerin kendileri gibi olup olmadığı.

Halbuki siyaset a politik davranışları da siyasetin malzemesi haline getirebilme sanatıdır.

Ulusalcıların yüzde on üç oy alması gibi. 

47419

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

Sayfalar