Cumartesi Mayıs 18, 2024

İstanbul' un Esareti Altında

Sobe...
Kitleselleştiremiyorsun diye korkma eternasyonalleştiremiyorsun diye kork.
Bir proletarya köylü için hayatta en zor olan anlatmak istediğini aristokrat bir şekilde anlatması gerektiğini düşünmesidir.
Sıkmayın kendinizi.
Gevşeyin..... gevşeyin....
Haa... şöyle.
Gerek yok  öyle aristokrat, aristokrat takılmaya.
Bakın aristokratça takılanların haline.
En basit misaliyle:
Sanki düne kadar biz proletarya köylülerdi ülkenin sosyo ekonomik yapısında sömürgeciliğin değişikliklere yol açmadığını söyleyen.
Hatta bununla da kalmayıp bir diğeri de esas kapitalizmle bağı en az olan unsurlardı diyen.
Öyle rahatlar ki.
Hemi de on, yirmi yıl önce değil bir kaç yıl önce söylediğiniz gibi değil diyenlere şiddetle karşı gelirlerken.
Gelinen süreçte:
Biri, ülkenin sosyo ekonomik yapısının sömürgeciliğin etkisiyle değişebileceğini söylüyor.
Diğeri de kapitalizmle bağı en az olan unsurları dahil ağzına almadan toplumun ezilen her kesimindeki insanı devrimin örgütlenmesinde  asli unsur ilan ediyor.
Ne oldu.
Daha önce söylediklerini İnek  mi içti ?
İnek ne oldu ?
Dağa mı kaçtı ?
Hani insan halkla aynı duyguları paylaştığında insandı.
İnsanoğlu hale çoğunluğun yozlaşması karşısında var olanı yıkmadan geleceğine nasıl devam edebileceğinin sorusuna cevap verememişken
Ne malum bunların yarında bir köşeye sinerek seçimi devrimci bir yapının varlığı nedeniyle protesto etmeyen proletarya köylünün yüzerine ateş açanlarla  dayanışmaya çağırmayacakları.
Peki biz proletarya köylüler ülkenin sosyo ekonomik yapısından tutun esasa kadar her şeyin anlamı değişebileceğini söylerken onların kastettiği gibi kast ediyorduk.
Elbetteki hayır.
Onlar gibi ne dün ne de bu gün..
Onların kast ettiği gibi kast ettik
Köylerde...
Şehirlerde...
Dünya bir köy...
Dünün ağası bu günün patronu...
Herkes de şehirli oldu dedik.
Kendi dinamiğiyle gelişen kapitalist ülkelerdeki metalar için var olan gömleklerin -sınırların, bayrakların... - artık dar gelemeye başladığını söylerken
Yalın, öz... ama gerçekçi bir şekilde.
Sömürgeciliğin sosyo ekonomik yapısında ortaya çıkan sınıfların da kendi dinamiğiyle gelişen kapitalist ülkelerdeki sınıflardan farklı karakterler, davranışlar,üretim ilişkileri... kazandığını ayriyeten de bu tür sosyo ekonomik yapılarda kendi dinamiğiyle gelişen kapitalist ülkelerdeki gibi sosyo ekonomik gelişmeler beklenemeyeceğini söyleyerek...
B. Traven' nin Akgün Çiftliği' nde....
Şehirlerdeki alaturka yaşamın insan ilişkilerini bozduğunu anlatan yazılar da.
Ve sadece bunları da söylemedik:
Değişimi inkar etmeden kapitalizmle bağı en az olan sınıfları  -  değerlerin, İbrahim Kaypakkaya' nın, tahlillerince de devrimi daha sıkı sahiplendiği ispatlanan unsurları  -  bulmaya çalışırken..
Örgütlenme ile partinin farklı taban ihtiyacı hissettiğininden berhudar olanlara..
Sınıf örgütlülüğün gelişimi için..
Halkların dayanışması için...
İspanya iç savaşına binlerce insan akıtan Avrupa'daki  devrimci örgütlenmeleri de hatırlayarak...
Kobani olaylarında bize düşen misyonun sınırlarımız içerisinde kalarak mücadele etmemiz gerektiğini söyleyenleri de dinlerken..
Bozulan bir sınıfı  - kapitalizmle bağı güçlü olanları - tahlil etmeye çalıştık..
Bozulan - müttefikin - yol açabileceği zararları...  
Bozulan bir sınıf karşısında esasın örgütlenmesinin  geliştirilebilmesi için güçlü bir enternasyonal dayanışmaya ihtiyacımız olduğunu ilan ederek...
Aristokratlığa ihtiyaç olmadığına inanarak yaz.
İnsanoğlu hale çoğunluğun yozlaşması karşısında var olanı yıkmadan geleceğine nasıl devam edebileceğinin sorusuna cevap verememişken.
Kitleselleştiremiyorsun diye korkma eternasyonaleştiremiyorsun diye kork.
76199

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar