Cumartesi Mayıs 18, 2024

İnsanlığa ve geleceğe açık mektup! H.GÜRER

Acılar dilsizdir. Derin acılar ise insanların iradesini çelikleştirir! Çelikleşmeyen iradelerin cesaretini aşındırır! Umudunu kırar! Acılar öğreticidir! Apansız yitirdiklerimizin acısı nefesimizi keser, ama öldürmez. Yönsüz bir öfke kalbimizi zorlar, zor kazanıp, kolay kaybederiz! Duruyoruz şimdi sessizce, kaybettiklerimizin mezarlarının yanıbaşında, biliyoruz öfkemizi, ölülerimizin acılarıyla… Kim kimi ne kadar anlayabilir diye düşünüyorum uzuncadır. Kim, kimin derinliğini görebilir, hangi gözle? Kaç kapıdan geçer de bir insanda bulur yerini söz? Ve burda söyleyeceğim sözler, kaç insanda bulacak yerini, bilmiyorum!
* * *
Bir ülke düşünün, çek ve bono senetleriyle kasalarını dolduran, dolarları ise ayakkabı kutularına sığdırmaya çalışan hırsızların, “sürekli iktidar seçildiği” bir ülke olsun!
Bir ülke düşünün, polisin vurduğu, devletin katili koruduğu, halkın kulaklarını tıkayıp duymadığı, gözlerini kapatıp görmediği, “yargının” çırılçıplak orta yerde duran katilleri “yargılamadığı” bir ülke olsun!
Bir ülke düşünün, anneler çocuklarını ekmek almaya artık gönder(e)mez olduğu bir ülke olsun. Ekmeğe uzanan her elin, korkarak geri çekildiği bir ülke… Sokaklarında kara kaşlı, kara gözlü, kara yağız çocukların gez(e)mediği, kara giysili, kara gölgeli siluetlerin dolaştığı, karanlık ellerin, siyah perdelerle gerçeklerin üzerini örttükleri bir ülke olsun!
Bir ülke düşünün, tabutları bedenlerinden ağır çocukların ülkesi olsun!
Bir ülke düşünün, farklılıkları yok eden, tek tip insan yaratmaya çalışan, aşk’ı ahlaksızlık olarak gören, Kürtçe konuşanı bölücü, ekmeği-suyu paylaşanı ise komünist görüpte zindanlara tıkan bir ülke düşünün!
Bir ülke düşünün, yıllardır kayıp evlatlarını bulamayan, onların kemiklerine razı anaların olduğu bir ülke olsun!..
* * *
Dün haberleri okurken, bir anne kaç defa öldürülebilir onu gördüm! Berkin Elvan’ın annesinin kaçıncı ölümüydü bu gördüğüm, bilmiyorum! Bildiğim, acısı hiç uzağımda değildi. ‘94 yılında katledilen abimin acısının aynısıydı! İnsan, yarası yarasına, acısı acısına denk geleni seviyor demek ki… Bu ülkenin topraklarında acıların dili, ateş dilli bir ejderha… Kime dokunursa kor bir ateşle yakıyor yürekleri… Rüzgarın gölgesi olur mu? Olur! Sevdiklerinizin tenine dokun(a)madan, avuçlarını kavra(ya)madan ve birdaha bunu yapamayacağınızı bilerek, üzerine toprak attığınızda, aslında yaşamın gölgesinde kalırsınız. Güneşsiz, mavisiz, yıldızsız…
Dün Berkin’in vurulduğu an’ların görüntüleri öncesi, sevgili Hüseyin Aygün’ün açıklamalarını dinledim. “(…) Berkin’i böyle duvarların altına gizlene gizlene, korkakça öldürenler o kadar korkak ki mahkemeye gidip savunma yapmaya bile cesaret edemiyorlar” diyordu. İlahi dedim sevgili Aygün, ilahi… Katillerden mert, hırsızlardan dürüst olmalarını bekliyorsun… Oysa iyi bilirsin ki, bu ülkede düşündüğünü söyleyen, söylediğini yapan, yaptığının arkasında duranlar, “terörist” ilan edilip işkencede dişleri kıran elektiriklerin, buzları eriten sessiz ezgilerin sahipleri oldu hep! Dağ başlarında öldürülenler, sokak ortalarında yargısızca katledilenler, zindanlara atılanlar oldu hep!.. 14 yaşında bir çouğu pusu kurup öldüren ve öldürtenlerden bunu beklememelisin!
Oysa, karakollarda, işkencehanelerde, mahkemelerde hep bizlerden itiraf etmemizi istediler suçlarımızı! O halde biz itiraf edelim; Varsın başlarımız üzerinde kör baltalar sallandırsınlar, ne yazar? Varsın katilleri bırakıp bizi yargılasınlar, ne çıkar? Varsın bedenlerimize yeniden-yeniden elektirik versinler, kollarımızdan askıya alsınlar, yıllarca hücrelerde tutsunlar! Biz itiraf edelim suçlarımızı, varsın onlar yargılasınlar!
İtiraf Ediyoruz: 12 yaşında ki “terörist” Uğur Kaymaz’ın vücuduna 13 kurşun sıkan ve babasıyla beraber Uğur’u katleden 4 katil polisin beraat etmesine “bu ülkede hukuk-adalet-yargı yok” deme suçu işledik!
İtiraf Ediyoruz: 14 yaşında ki bir çocuğun hedef alınıp, kafasından vurularak öldürülmesinden, 17 yaşında ki bir başka çocuğun yaşını büyüterek, 75 yaşında bir insanın yaşının ise küçültrek, onları asma suçu işleyenlerden, ülkenin dört bir yanına dar ağaçları kuranlardan, yetmedi idamı tekrar geri getirmek isteyenlerden, hesap sorma suçunu işledik!
İtiraf Ediyoruz: “bu ülkede yerin üstü de altı da ölüm dolu” dedik. Madenlerde ki tehlikeli çalışma koşulları incelensin istedik. ‘Madenlerin güvenliklerinin araştırılması’ teklifi mecliste red edildikten 20 gün sonra Soma’da “301” madencinin ölümü gerçekleşti. Ardından Ermenek’te karanlık dehlizlerde yaşamını yitiren madencilerin yaşamlarının bu kadar ucuz olamayacağını haykırma suçu işledik!
İtiraf Ediyoruz: Ordular ileri, hedef Roboski! Katletmeden dönmeyin 35 Kürt “kaçakçı”yı! Hudutlar kurtulacak bayraklar şahlanacak! Ve “kaçakçı” köylülerin katilleri korunup, asıl katilin iki bidon mazot, iki paket tütün, iki paket şeker olduğu söylenecek! Her zaman ki gibi bu ülke de ölenler suçlu olacak! Binlerce failleri belli cinayetlere toplu bir katliam daha dahil edilecek! Biz, bu vb binlerce cinayetlerin, katliamların sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanmasını isteme suçunu işledik!
İtiraf Ediyoruz: İşsizliği, açlık ordusunu yaratanlar, sokağa çıkan işçiyi-köylüyü-öğrenciyi joplayıp gaz ve Toma’lar ile ezenler, zindanda ki tutsağı hücrelerde delirtmeye çalışıp yakarak öldürenler, ellerinde manyetoları, askıları eksik olmayan günlerce bedenlerimize türlü akıl almaz işkence yapanlardan, ülkede okuldan çok cami yaptıran ve din’i ideolojik bir hegemonya aracı olarak kitleleri uyuşturmak için kullanan, azınlıkların haklarını red eden, onları asimile etmeye çalışan, rüşveti, hırsızlığı, yolsuzluğu erdem sayan ve kitlelere de bunu aşılamaya çalışan, komşu ülkelerde kaos çıkarıp terörist örgütleri finansal ve askeri olarak besleyen, insan kafası kestiren, halklara katliamlar yaptıran iktidarlara karşı koyma suçunu işledik!
İşte suçlarımız!.. Rahat olun efendiler… Bakın biz suçlarımızı itiraf ettik. Ya siz? Görüldüğü gibi suçların en büyüklerini işledik! Berkin’in katillerini yargılamaktan kaçınan “yargı”, buyrun bizi yargılayın!..
Kardinal Richelieu “Dünyanın en namuslu adamının yazdığı altı satırlık bir yazıyı bana getirin. Onun içinden, bu adamı asacak bir şeyler mutlaka bulurum.” diyor. Buyrun efendiler, biz size altı satırlık bir yazı değil, koca bir “İTİRAFNAME” veriyoruz! Berkin için harekete geçmeyen “hukuğunuz” ve “hukukçularınız” boş kalmasın!..
Herkes tarafından bilinsin ki, bu suçları işlemeye devam edeceğiz!..
74909

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar