Pazartesi Mayıs 20, 2024

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Emperyalizme uşaklık, başta Kürt ulusu olmak üzere diğer azınlık halklara, komünizme düşmanlık Cumhuriyet’in esas anlayışıdır. “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Ne mutlu Türk’üm diyene” gibi ırkçı- faşist sloganlar, yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin ifadesidir. Gelinen aşamada TC’nin komünizm düşmanlığı, başta Kürt ulusu olmak üzere Ermeni ve diğer tüm azınlık halklara, Sünni İslam dışındaki inanç gruplarına karşı savaşı sürüyor. Kürtlerin, Ermenilerin yaşadığı her yer TC’nin savaş alanıdır. Bu savaşta kimi zaman siyasal İslamcı çeteler, kimi zaman ise Aliyev gibi figüranlar ön cephede görünse de her zaman yanıbaşlarında TC vardır.

Dolayısıyla bugün direniş mevzileri, TC’nin saldırı ve işgallerinin olduğu her yerde kazılmak zorunda. Ve kazılan direniş mevzilerine koşmak, bu mevzilerde yükselen haklı seslere sesimizi katmak, dayanışmada bulunmak devrimci bir görevdir.

Enternasyonal proletaryanın bir parçası, anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin özneleri olarak başta Kürt coğrafyası olmak üzere Karabağ özgülünde -ki bunun tarihi arka planında koca bir soykırım vardır- Ermeni halkına dönük yürütülen saldırılara karşı her daima bu bilinçle hareket etmeliyiz. Bu halkın devrimci, demokrasi güçlerinin, ırkçı-faşist politikalara karşı devrimci temelde geliştirecekleri her türlü mücadele biçimine, halkların birleşik mücadele perspektifine uygun olarak katkı sunmak enternasyonal bir görevdir. Unutmamak gerekir ki, son dönemde Ermeni halkına dönük yürütülen tüm saldırılar, 1915 yılında gerçekleştirilen soykırımının bir devamı niteliğindedir.

Bu nedenle bu sorunun çözümü ne emperyalistler ne de onların ileri karakol konumundaki faşist ve gerici devletlere bırakılamaz. Onların aralarında masa başlarında sürdürdükleri diplomatik görüşmeler esas olarak yeni kölelik ilişkilerinin nasıl sürdürüleceğine işaret eder. Yani işgaller son bulmaz. Halkların özgürce, kardeşçe bir arada yaşamalarının yolu açılamaz. Bu yolu açacak olan, Ermeni ve Azeri halklarının devrimci ve demokrasi güçleri olacaktır. Güncel bağlamda böylesi devrimci inisiyatiflerin açığa çıkarılması ertelenemez bir görev olarak bu güçlerin karşısında durmakta. Elbette ki bu görevler büyük zorluklar içeriyor. Ama devrimci güçlerin özgür gelecek yürüyüşünde kolay işleri yoktur. Bütün yürüyüşler zorlu adımlarla başlar, büyük emeklerle, bedellerle yürür.

Yine bu süreçte sol maskeli sosyal şoven, reformist birçok sol parti-Kemalist solcu, faşist Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutladılar. “Cumhuriyet bizimdir” şiarıyla hareket eden bu Kemalist solcuların, Cumhuriyet’in özlü ifadesi olan “Tek Devlet, Tek Millet, Tek Dil, Tek Bayrak”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” gibi ırkçı-inkarcı politikalarına dair de bir açıklamaları olsa gerek!?

Cumhuriyet’in temel taşlarını ören kadrolar içinde Ermeni soykırımına katılan, Rum ve diğer azınlık halkların kanlarını akıtan, servetlerine çöken İttihatçı kadrolar vardır. Dahası Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte Kürt halkını da katliamlardan geçiren anlayış, Osmanlı’nın son süreciyle birlikte ortaya çıkan aynı tekçi-inkarcı anlayıştır. Ve yüz yıldır coğrafyanın tüm mazlum halkları, kutladığınız bu faşist Cumhuriyet’in zulmü altında inim inim inlemekte. Dolayısıyla faşist Cumhuriyet’le hesaplaşılmadan, bu tekçi anlayış mahkum edilmeden gerçek manada bir devrimden, demokratik veya sosyalist bir cumhuriyetin inşasından söz edilemez.

Yüz yıllık tarihi, komünizme, işçi ve emekçilere karşı mücadeleyle geçen bir Cumhuriyet’i savunmak ilerici ve demokrasi güçlerinin işi olamaz. Siyasal İslamcı faşist iktidarın alternatifi Kemalist Cumhuriyet ve kazanımları değildir. Bugün devrimcilik adına işçi ve emekçileri Kemalist Cumhuriyet’i kutlamaya çağıranlar, objektif olarak bu yüz yıllık tarihi süreçte halka karşı işlenen tüm suçların perdelenmesine hizmet etmiş olurlar. Oysa sınıfsal tutum her koşulda Kemalist Cumhuriyet’le hesaplaşmayı zorunlu kılar.

1798

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar