Pazartesi Mayıs 20, 2024

Gülmek devrimcidir… [ismail cem özkan]

Gülmek mutlu olmak ve kendine güvenen anlamına gelir. Gülen insan yaşayandır, umudu var olan demektir. Gülmek her canlıyı daha güzel yapar, her birini ayrı ayrı sevimi gösterir. Gülen insan “Merhaba” diyendir, kısaca benden sana zarar gelmez!

Yaşadığımız zaman diliminde birbirine benzer psikolojik rahatsızlıkları duymaya başladım. Aslında rahatsızlık kavramını kullanmak istemem ama psikiyatristler rahatsızlık olarak algılıyor ve tedavisi için sizden yüklüce para talep ediyorlar. Bir konuda yardım almak için gitmişseniz bir kliniğe hasta olmanızdan önce siz müşteri olarak gören bir sağlık anlayışının parçası ve soyulanı oluyorsunuz. Liberal ekonomi hastaları, öğrenciler gibi müşteri konumuna getirdi. Müşteri her zaman iyi para bırakan birer tüketicidir ve onun iliğinde.

“Biri gizli mesaj gönderiyor, biri izliyor, biri sürekli beni arıyor, neredesin diye soruyor, biri biri...” Bir değil, iki değil, on değil... Birbirine benzer davranışlar ve sorunlar yumağı...

Benzer sorunlar yumağının kaynağı nasıl şey olabilir diye düşünmeye başladım. Çünkü birbirine benzer psikolojik davranış tetikleyen bir şey olması gerekli, çünkü psikolojik davranış salgın hastalık olamaz, adı üzerinde bireysel. Toplum dışına düşmüş ama toplum ile ilgili bireysel davranış ve algı sorunu... Peki, neden bu sıralarda çok yaygınlaştı, neden moda gibi rahatsızlıklar biden ortaya çıkıyor popüler oluyor ve sonra sönüyor?

TV dizileri hiç masum değil...

TV'de yayınlanan dizilerin insanın davranışına etkisi, biçimlendirmesi, bilinçaltına söylenen sözler. Sürekli sinirli, kavgaya hazır suratlar... Sesini kısın dizilere bakın, nasıl bir davranış olduğunu izleyin. Tüm oyuncular agresif, göz bebeklerini büyüterek ve öfke ile konuştuklarını göreceksiniz... Vahşet, nefret, ölüm... İtibarsızlaştırılmış birey, çaresiz... Kindar... Arkasından sürekli oyun oynayan ama yüze gülen bireyler... Güvensizlik... En yakınına güvenme telkini... Çünkü sana en çok zararı en yakının verir imgesi...

Birbirini izleyen ve taklit eden diziler...

Hangi kanalı açarsanız açın isimleri değişiyor, oyuncuları değişiyor ama davranış ve imgeleri ile hepsi aynı olan diziler... Bir stratejinin parçası olarak yazılan veya yazdırılan senaryolar.

Piyasada tutmuş diziler...

Para getiren diziler riske girmeden istenileni veren yapım evleri...

Amerika'da üretilen ama sonra uyarlanan senaryolar...

Her biri her biri toplum bilimcilerin ve yönlendiricilerin moda değimi ile toplum mühendislerin işi...

Toplum içinde bireyler birbiri ile uğraşırken sistem çökmüş, devlet yokmuş gibi her şeyi belirleyen konularda kimse kafa yormaz... Kafa yoran ve yazanları da okumaz... Çünkü o kendisine karşı yapılacak kötülüğü önleme derdinde...

Fesat duygular, fesat davranışlar, fesatça çıkarmalar hepsi hepsi bilerek ve istenerek şimdiki zaman uyarlanarak uygulanıyor...

Biraz kendisine dışarında bakabilse birey kimin piyonu olduğu görecek ama göremez, çünkü onun odak noktası ve duruş noktası artık istenilen yere gelmiştir. Mutlu olma, her daim trajedi içinde yaşa, çünkü mutlu olmak, neşeli bakmak olaya onları oyunu bozan temel şeylerdir...

O yüzden gülen insana saldırıyorlar...

O yüzden gülmek devrimcidir...

İsmail Cem Özkan

46644

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

Sayfalar