Cumartesi Mayıs 18, 2024

Genç Partizan yoldaşlara

  

Sistem demir çarklarını birbirine geçirmiş faşizmi sıkı bir biçimde örmüştür. Bu çarklara içten darbe vurmak isteyen ve bu mücadeleye gönül veren yoldaşlarımız… Mücadelenizi selamlıyor, hepinizi yürekten kucaklıyoruz. 

Mücadeleyi büyütmek onun gelişmesini, beslenmesini sağlayan öncelikli alanlar Kaypakkaya yoldaşında dediği gibi kırlardır. Sistemin işleyen çarklarının farkına varmak yetmez. Ona karşı kapsamlı ve sürekli mücadele vermeden, ondan köklü ve bütünlüklü kopuş sağlanmadan, sisteme karşı güçlü-nitelikli ve güven veren bir duruş sergilenemez. Sistemin dışından ona  bakmayı başardığın alanlarda mücadeleyi daha iyi anlayabilir ve her türden gericiliği, faşizmi, devleti, eril sistemi çözümleyebilirsin. En başta bu alanlar kendimizi de çözümleyebilmemiz için gerekli alanlardır. Kişi kendini doğru tahlil etmeden halkı tahlil edip onun kurtuluş mücadelesine öncülük edemez.  Bunun doğruluğunu gerek Gezi’de gerek işçi direnişlerinde ortaya çıkan eksikliklerimizde gördük. 

Sağlam bir ideolojiyi nasıl uygulayamadığımızı tarih bize bu süreçlerde gösterdi. Özeleştirel bir biçimde yaklaşıp bu süreci artık lehimize çevirmeliyiz. Alanlarda düşmana karşı iyi çatışıp, ideolojimize güvenişimiz bizi çoğaltıp büyütmüyorsa ve daha güçlü örgütlenemiyorsak halk bizden daha farklı ve başka şeyler yapmamızı bekliyor demektir. Halka cevap olmak Partizan’ın en büyük sorumluluğudur. Bu sorumluluk ağır yükler bindiriyor her birimizin omuzlarına. Bu yükün altında ya ezileceğiz ya da kızıl bayraklarımızı her alana dikeceğiz. Bunun yolu da kolektif, birbirimizden kopmadan örgütlü bir yaşamdan ve mücadeleyi birlikte örmekten geçiyor. Yoldaşlar yaşamımızı yeniden örgütleyebilmemiz için  kendimizi yeniden örgütlememiz gerekiyor. Ve bu kendimizi örgütleme sürecinin sistem içerisinde sakat olmasını istemiyoruz. Özgür devrimci alanlarda kendimizi ve birbirimizi yeniden örgütlememiz sistemin kafasına inen balyoz etkisi yaratacaktır. Sizlerden özgür devrimci alanımıza gelmenizi, burada karşılıklı bir eğitim sürecine girmeyi istiyoruz.
Bu eğitim örgütümüzün bir bütün olarak daha güçlü hareket etmesini ve aradaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu alanlardan çıkıp gideceğiniz şehirlerde, kırda, dağlarda  Kaypakkaya’nın nasıl yaşadığını, nasıl savaştığını göstereceğiz düşmana. Gerek şehirlerde, gerek dağlarda ve faşizmin kol gezdiği her alanda, devrimci yaşamı yaratmayı öğreneceğimiz bu alanlara gelmeniz önemlidir.

Bir Partizan kendini soykırıma uğramış bir Ermeni olarak hissedebilmelidir. Sürgündeki bir insan olup düşmanın namlusunun göğsüne değdiğini o anın hıncını ve belki de korkusunu duyumsayabilmelidir. Ve çaresizce sürgün edilen  binbir eziyetle kendi topraklarından kopartılan Ermeniler gibi düşünebilmelidir. Bir Partizan kendini  Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta katledilen emekçi  bir Alevi gibi hissedebilmelidir. Kapısına işaret koyulmasının ölümü olağan bir şeymiş gibi beklemenin camilerde kendi ölüm ödülünün cennet oluşunun ne demek olduğunu duyumsayabilmeli. Dersim’de kadın olabilmeli; Bir Partizan uçurumun kenarında ölümle tecavüz ikileminin hissini sürebilmeli. Ezidi olabilmeli Bir Partizan, güneşe dönüp yüzünü dua ederken katliamcı barbar DAİŞ  ordusunun gelip güneşi nasıl karartmaya çalıştığını görebilmeli. Rojava’da Arin Mirxan olabilmeli, bedeniyle yeni yaşam sunabilmeli halka.

Partizan olabilmenin sorumlulukları siz değerli yoldaşlarımızı bekliyor. Gelin birbirimizle yeni Barbaralar, İsmailler, Ali Haydarlar, Armenaklar, 5 kızıl karanfiller yaratalım. Gelin kırda Eylem yoldaş, şehirlerde Nurgüzel Yaşar yoldaş olalım. Gelin yeni İsmail yoldaşları, İbrahim yoldaşları, Nergiz yoldaşları nasıl örgütleyeceğimize beraber karar verelim. Gelin küllerini ateşe, ateşi yangına çevirelim. Yangını her tarafa yayalım…
Yaşamak vazgeçmeyi başardıkça güzeldir. Özgürlük, günlük yaşamda yapılması düşünülen birçok şeyden daha öncelikli bir eylemdir.

Daha ölümsüzdür. Vazgeçilmez tutkunun yemyeşil ölümsüz adıdır, özgürlük.

Siz genç Partizan yoldaşları özgürlüğe ve yeni bir yaşama çağırıyoruz. Toprağa-suya-yağmura; kendimize ait öze-gerçeğe dönüşe çağırıyoruz. Her türlü yabancılaşmanın-yanılsamanın sahteliğini terk etmeye çağırıyoruz. İçinde devrim ve özgürlük olmayan söylem ve eylemleri terk etmeye çağırıyoruz. Dinlenecek bütün sözlerden türkülerden daha güçlü ve daha derin olan özgürlük dolu bir tutkulu yaşamı yaratmaya ve kurmaya çağırıyoruz.

(Rojava'dan bir kadın TKP/ML TİKKO gerillası)

     
51187

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar