Perşembe Mayıs 23, 2024

Genç Partizan yoldaşlara

  

Sistem demir çarklarını birbirine geçirmiş faşizmi sıkı bir biçimde örmüştür. Bu çarklara içten darbe vurmak isteyen ve bu mücadeleye gönül veren yoldaşlarımız… Mücadelenizi selamlıyor, hepinizi yürekten kucaklıyoruz. 

Mücadeleyi büyütmek onun gelişmesini, beslenmesini sağlayan öncelikli alanlar Kaypakkaya yoldaşında dediği gibi kırlardır. Sistemin işleyen çarklarının farkına varmak yetmez. Ona karşı kapsamlı ve sürekli mücadele vermeden, ondan köklü ve bütünlüklü kopuş sağlanmadan, sisteme karşı güçlü-nitelikli ve güven veren bir duruş sergilenemez. Sistemin dışından ona  bakmayı başardığın alanlarda mücadeleyi daha iyi anlayabilir ve her türden gericiliği, faşizmi, devleti, eril sistemi çözümleyebilirsin. En başta bu alanlar kendimizi de çözümleyebilmemiz için gerekli alanlardır. Kişi kendini doğru tahlil etmeden halkı tahlil edip onun kurtuluş mücadelesine öncülük edemez.  Bunun doğruluğunu gerek Gezi’de gerek işçi direnişlerinde ortaya çıkan eksikliklerimizde gördük. 

Sağlam bir ideolojiyi nasıl uygulayamadığımızı tarih bize bu süreçlerde gösterdi. Özeleştirel bir biçimde yaklaşıp bu süreci artık lehimize çevirmeliyiz. Alanlarda düşmana karşı iyi çatışıp, ideolojimize güvenişimiz bizi çoğaltıp büyütmüyorsa ve daha güçlü örgütlenemiyorsak halk bizden daha farklı ve başka şeyler yapmamızı bekliyor demektir. Halka cevap olmak Partizan’ın en büyük sorumluluğudur. Bu sorumluluk ağır yükler bindiriyor her birimizin omuzlarına. Bu yükün altında ya ezileceğiz ya da kızıl bayraklarımızı her alana dikeceğiz. Bunun yolu da kolektif, birbirimizden kopmadan örgütlü bir yaşamdan ve mücadeleyi birlikte örmekten geçiyor. Yoldaşlar yaşamımızı yeniden örgütleyebilmemiz için  kendimizi yeniden örgütlememiz gerekiyor. Ve bu kendimizi örgütleme sürecinin sistem içerisinde sakat olmasını istemiyoruz. Özgür devrimci alanlarda kendimizi ve birbirimizi yeniden örgütlememiz sistemin kafasına inen balyoz etkisi yaratacaktır. Sizlerden özgür devrimci alanımıza gelmenizi, burada karşılıklı bir eğitim sürecine girmeyi istiyoruz.
Bu eğitim örgütümüzün bir bütün olarak daha güçlü hareket etmesini ve aradaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu alanlardan çıkıp gideceğiniz şehirlerde, kırda, dağlarda  Kaypakkaya’nın nasıl yaşadığını, nasıl savaştığını göstereceğiz düşmana. Gerek şehirlerde, gerek dağlarda ve faşizmin kol gezdiği her alanda, devrimci yaşamı yaratmayı öğreneceğimiz bu alanlara gelmeniz önemlidir.

Bir Partizan kendini soykırıma uğramış bir Ermeni olarak hissedebilmelidir. Sürgündeki bir insan olup düşmanın namlusunun göğsüne değdiğini o anın hıncını ve belki de korkusunu duyumsayabilmelidir. Ve çaresizce sürgün edilen  binbir eziyetle kendi topraklarından kopartılan Ermeniler gibi düşünebilmelidir. Bir Partizan kendini  Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta katledilen emekçi  bir Alevi gibi hissedebilmelidir. Kapısına işaret koyulmasının ölümü olağan bir şeymiş gibi beklemenin camilerde kendi ölüm ödülünün cennet oluşunun ne demek olduğunu duyumsayabilmeli. Dersim’de kadın olabilmeli; Bir Partizan uçurumun kenarında ölümle tecavüz ikileminin hissini sürebilmeli. Ezidi olabilmeli Bir Partizan, güneşe dönüp yüzünü dua ederken katliamcı barbar DAİŞ  ordusunun gelip güneşi nasıl karartmaya çalıştığını görebilmeli. Rojava’da Arin Mirxan olabilmeli, bedeniyle yeni yaşam sunabilmeli halka.

Partizan olabilmenin sorumlulukları siz değerli yoldaşlarımızı bekliyor. Gelin birbirimizle yeni Barbaralar, İsmailler, Ali Haydarlar, Armenaklar, 5 kızıl karanfiller yaratalım. Gelin kırda Eylem yoldaş, şehirlerde Nurgüzel Yaşar yoldaş olalım. Gelin yeni İsmail yoldaşları, İbrahim yoldaşları, Nergiz yoldaşları nasıl örgütleyeceğimize beraber karar verelim. Gelin küllerini ateşe, ateşi yangına çevirelim. Yangını her tarafa yayalım…
Yaşamak vazgeçmeyi başardıkça güzeldir. Özgürlük, günlük yaşamda yapılması düşünülen birçok şeyden daha öncelikli bir eylemdir.

Daha ölümsüzdür. Vazgeçilmez tutkunun yemyeşil ölümsüz adıdır, özgürlük.

Siz genç Partizan yoldaşları özgürlüğe ve yeni bir yaşama çağırıyoruz. Toprağa-suya-yağmura; kendimize ait öze-gerçeğe dönüşe çağırıyoruz. Her türlü yabancılaşmanın-yanılsamanın sahteliğini terk etmeye çağırıyoruz. İçinde devrim ve özgürlük olmayan söylem ve eylemleri terk etmeye çağırıyoruz. Dinlenecek bütün sözlerden türkülerden daha güçlü ve daha derin olan özgürlük dolu bir tutkulu yaşamı yaratmaya ve kurmaya çağırıyoruz.

(Rojava'dan bir kadın TKP/ML TİKKO gerillası)

     
51227

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar