Perşembe Mayıs 16, 2024

Fransa Partizan okurları; İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleri yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!

Proletarya Partisi’nin kurucusu komünist önder İbrahim Kaypakkaya, bundan 48 yıl önce 18 Mayıs 1973 tarihinde, emperyalistler ve yerli burjuvazinin işbirliği sonucu Diyarbakır İşkencehanelerinde katledildi.

Türk egemen sınıfları, Kaypakkaya’yı katlederek, işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş davasına darbe vurdular. Komünist düşüncelerle bezenmiş genç ve mücadeleci bir beynin yok edilmesini, sistemin bekası için elzem gördüler.

Ancak, Kaypakkaya’nın fiziken yok edilmesi, onun düşüncelerinin yok edilebileceği anlamına gelmiyor. Onun Türkiye devriminin manifestosu sayılacak görüşleri hala yaşamakta ve kitleler içinde filizlenmeye devam etmektedir.

Kaypakkaya, genç yaşına rağmen çeşitli milliyetlerden Türkiye ve Türkiye Kürdistanı sınıf bilinçli proletaryasına önemli düşünsel katkılarda bulundu. Onun görüşleri: Ülkemiz işçi sınıfı için; Marksizm-Leninizm-Maoizm’in şaşmaz proleter sınıf ilkeleri her türlü oportünist ve revizyonist anlayışlarla dişe diş dövüşerek ve o güne kadar proletaryaya “senin görüşlerin” diye sunulan bütün burjuva ideolojik anlayışları yerle bir eden bir manifestoydu.

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinden sonra, komünizm heyulasını Türkiye’ye sokmamak için tüm enerjisini harcayanların inadına; sosyal, siyasal, ekonomik koşulların kaçınılmaz dayatması, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin önlenemez ideolojik bombardımanı, çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının 15-16 Haziran şanlı direnişinin sınıfsal gücü, komünizmin anlı-şanlı dolaşmasının koşullarını hazırlamış ve olgunlaştırmıştı.

Bu tarihi görev; proletaryanın değerli evladı, proleter sınıf mücadelesinin ilkelerinde tavizsiz ve burjuva ve revizyonist akımlara karşı usta, polemikçiliği ile öne çıkan İbrahim Kaypakkaya’ya düşecekti. O, devrimci teoriyi, akademik tartışmanın dışına çıkararak işçi sınıfının burjuvaziden siyasal iktidarı alma savaşımında yol gösterici olarak ele alınması gerektiğini ortaya koymuştur. MLM teori, sınıf savaşımından ayrı ele alınamayacağı gibi, Kaypakkaya’nın teorisi de proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımından ayrı ele alınamaz.

Kaypakkaya’nın genel hattı, proleter bir çizgidir. Onun bilimsel dünya görüşü, proleter dünya görüşünün Türkiye ve Türkiye Kürdistanı özgülüne indirgenmiş ve bu toplumsal yapı ile içselleştirilmiş MLM bir genel hattır. Onun düşüncelerinin sınıf mücadelesi içinde yaşaması, gelişmesi, yön vermesi, eskiyi atıp yeniyi alması ve en önemlisi de uluslararası oportünizmin anti-MLM rüzgarlarına karşı göğüs germesi ve MLM ilkelerde direterek, onların burjuva yönünü açığa çıkarması, daha baştan Marksist-Leninist-Maoist bilimsel dünya görüşüne sahip olmasından kaynaklanıyor.

Oportünizm, işçi sınıfının ilkeli ve burjuvaziye karşı uzlaşmaz mücadelesini, burjuvazinin etkisi altında kalarak uzlaştırmaya, onu pasifize etmeye ve ilkelerini muğlaklaştırmaya çalışıyor. Burjuvazi ile proletaryayı “birleştirme” felsefi olarak ikinin bir olmasını savunuyorlardı. Burjuvazinin amacı; proletaryanın bilimsel dünya görüşünü muğlaklaştırmak, onu ilkelerinden saptırmak, işçi sınıfı ve diğer ezilen emekçilerin elinde, burjuvaziye karşı güçlü bir silah olarak kullanılmasını önlemek isterken; Marksist-Leninist-Maoistler ise, oportünizmin bu özelliğinin bilincinde olarak, işçi sınıfının dünya görüşünün muğlaklaştırılmasına karşı mücadele ederler. Oportünizmin küçük-burjuva sınıf karakteri gereği, burjuvazi ile dolaylı bir uzlaşmacılığı ortaya çıkar. Her ne kadar yer yer keskin söylemler ile burjuvaziye karşı görünse de özünde onunla el altından işçi sınıfına karşı birlik oluşturur. Yani Lenin’in söylemiyle; bir elini proletaryaya uzatırken, diğer bir elini de burjuvaziye ulaştırır. İşte, Kaypakkaya’yı dimdik ayakta tutan, onun görüşlerini sınıf mücadelesi içinde yaşatmaya devam eden ve halen çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının elinde güçlü bir ideolojik silah olarak var eden olgu, bu özlü gerçekliğinin içinde yatmaktadır. Kaypakkaya’yı çağdaşı devrimci önderlerden ayırt eden temel olgu: Marksizm-Leninizm Maoizm’i bir eylem kılavuzu olarak ele almasına bağlı olarak, materyalizm ve diyalektiğin proletarya ideolojisinin temel prensibi olduğunun bilincinde olmasıdır.

Kaypakkaya’nın Türkiye Devrimci Hareketine Katkıları

Birincisi; O güne kadar Kemalizm’i “ilerici ve küçük burjuva sol” gibi halkçı bir değerlendirme yaparak burjuva devletin, işçi ve emekçi düşmanı sınıf niteliğini gizlemeye çalışanların tersine Kemalist iktidarın, daha başından emperyalizm ile uzlaşarak “güdük anti-emperyalist” bir kurtuluş savaşı verdiği ve Türk devletinin Türk komprador burjuvazi ve toprak ağalarının devleti olduğudur.

Kemalizm’in, işçilerin, köylülerin ve ezilenlerin temsilcisi değil, bir avuç komprador burjuvazi ve toprak ağalarının temsilcisi olduğunu net olarak belirlemesidir.

İkincisi; o güne kadar Türk egemen sınıfların etkisiyle Kürt ulusal sorununu görmezden gelerek ya da egemenlerin gözüyle Kürt ulusal sorununa yaklaşımları, sosyal-şovenizm olarak belirlemiş ve Kürt ulusunun özgürce ayrılma hakkının kayıtsız şartsız savunulmasının, sınıf bilinçli proletaryanın vazgeçemeyeceği bir ilke olduğunu ortaya koymuştur.

Üçüncü ve en önemli katkısı ise; o güne kadar halkçı söylemlerle yetinen TDH’nin tersine, devrimde işçi sınıfının ideolojik önderliğini net olarak belirlemiş olmasıdır. Bu bağlamda, muğlaklaştırılmış burjuva devlet kavramını netleştirmiş ve Türk devletinin işçi ve emekçi düşmanı bir avuç egemen sınıfların devleti olduğunu net olarak ortaya koymuş ve devrimin temel hedefinin bu devletin yıkılması olarak açıklamıştır. O, proletarya ile burjuvaziyi uzlaştırıcı her türlü revizyonist anlayışın karşısında olmuştur.

Dördüncüsü; SSCB’nin, modern revizyonist kapitalist yolcu Kruşçev ve ekibinin SBKP ve SSCB’ne egemen olmasıyla birlikte, sosyalist niteliğini yitirerek kapitalist bir ülke olduğu gerçeğini vurgulamış ve SSCB’nin sosyalist değil, sosyal emperyalist bir ülke haline dönüştürüldüğü gerçeğini savunarak, kapitalist restorasyona uğratılmış bir ülkenin işçi sınıfı ve emekçilere “sosyalist” olarak tanıtılmasına karşı çıkmış ve bu revizyonist anlayışı mahkum etmiştir.

Beşincisi; Marksizm-Leninizm-Maoizm’in net olarak savunması ve Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao’yu enternasyonal proletaryanın büyük öğretmenleri olarak görmesidir. Ayrıca BPKD’nin öğretilerinden hareketle, sosyalizmde sınıf mücadelesinin kesintisiz sürdürüleceği gerçeğinin kabulü ve savunulmasıdır.

Kaypakkaya, 1968-70 arası fırtınalı günlerinde şöyle der: “Yığınların mücadelesini, gerici kliklerin bazen birini, bazen diğerini iktidara getiren bir kaldıraç olmaktan kurtaracak olan, bu mücadeleyi muzaffer bir halk devrimine dönüştürecek olan, kitlelerin şiddetle gerek duyduğu komünist bir önderliktir.”

Ve o kasketli komünist önder; proletarya partisinin manifestosunu şöyle açıklıyordu:

“…Marksist-Leninistler, hangi kılık altında ortaya çıkarsa çıksın, revizyonizme karşı mücadeleyi kararlı ve azimli olarak yürütmeye devam edeceklerdir.

Marksist-Leninistler, kendi hatalarına karşı da insafsız olacaklar, eleştiri-özeleştiri ilkesini samimiyetle ve cesaretle uygulayacaklardır. … Önümüzde çetin ama şanlı mücadele günleri var. Sınıf mücadelesinin denizine bütün varlığımızla atılalım!

Bu mücadelede kahraman işçi sınıfımıza, özverili ve çilekeş köylülerimize, yiğit gençliğimize sonsuz bir güven duyalım!

Yaşasın Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung yoldaşın ışıklı yolu!

Yaşasın Türkiye’nin her milliyetten emekçi halkı!

Yaşasın Marksist-Leninist hareketimiz!

Proletarya Partisinin kuramcısı ve kurucusu komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ölümsüzlüğünün 48. yılında sevgi ve minnetle anıyoruz.

(Fransa Partizan okurları)

  
2595

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

Sayfalar