Cumartesi Mayıs 25, 2024

Faşist devlet terörüyle kazanılan bir “seçim” ! / Engin Gören

TC devleti ve AKP hükümeti, yine bütün eşitsizliklere rağmen 7 Haziran da genel seçime gitti ve tek başına hükümeti kuracak “miletvekili” sayısını yakalayamayınca kudurdu. Ağızlarında salyalar akıtarak tehditler savurdular. Hemen kısa sürede seçimi yenileyeceklerini söylediler ve bir süre oyalamadan sonra hükümet olarak 1 Kasımda yeniden seçime gideceklerini ilan ettiler.

AKP iktidarı tek başına hükümet olmaya kilitlendi. Kürtlere savaş ilan etti. Her yerde linç kampanyalarını örgütedi. Kürdüstanda onlarca ilçe ve yerleşim alanına onbinlerce asker ve özel hareket timleriyle, yüzlerce askeri araçlarıyla, tanklarla, zırhlı araçlarla bu yerleşim yerlerini sardı. İlçeleri, Mahalleleri kuşatarak haftalarca sokaklara çıkma yasakları ilan ederek, su, elektirik vermeyerek, yiyeceksiz bırakarak, hasta, bebek, çocuk, yaşlı demeden ilaç, tedavi vb dahil hayati ihtiyaçlarını karşılamaya bile izin verilmeyerek günlerce insanlar ve hayvanları bile dışarı çıkartılmayarak, evlerinde tank, havan, roket, lav atışışlarına tutuldu. Binalar, iş yerleri, evler, araçlar vb yakılıp yıkıldı, harabeye çevrildi. Cami minareleri dahil hakim yerlere yerleşerek keskin nişancılarla hareket halinde olan herşeye ateş açılarak kitlesel kaliamlar yapmak istediler. Cizre de biri 35 günlük bebek olmak üzere 23 çocuk ve büyük insan katledildi. İnsanlar cenazelerinle günlerce yatıp kalkmak zorunda kaldı. Kuduz köpekler gibi bütün vahşet ve sadistlikleriyle her yere saldırdılar. Katlettikleri bir savaşçı kadının cansız bedenine olmadık hayvani işkence yaptılar ve çırılçıplak edip askeri aracın arkasına bağlanarak kentin sokaklarında dolaştırarak korku ve gözdağı verdiler.

Cumhurbaşkanları ve sonra da avaneleri açık açık 400 milletvekili verseydiniz bütün bunlar olmazdı diyorlardı. Savaşla estirilen faşist devlet terörü sonucu göstermelik bir seçimle, hertürlü baskı, tehdit, santaj ve hilelerle seçimi alacaklarını açık açık söylüyorlardı. Ahmed te, Suruçta, Ankara da kitlesel katliam yaptırılırken, ardında cumhurbaşkanları, başbakanları bakanları vb “oylarımız artıyor” diyorlardı. Oylarını arttırmak için katliamlar yaptıklarını ve yaptırdıklarını bir nevi itiraf ediyorlardı. Ayrıca katliamlar sonrası yüzeysel yapılan soruşturmalarda bile devlet ve AKP bağlantıları ortaya çıkıyordu. Dizginsiz, estirilen faşist devlet terörü altında yapılacak seçimde başka ne sonuç beklenebilirdi ki?

Otokratik Krallık, Sultanlık, Prenslik sistemlerinde, askeri veya sivil faşist diktatörlükler altında hak eşitliğini tanınarak demokratik bir seçimin olmayacağı açıktır. Ortadoğu otokratik diktatörlüklerinde de seçimler yapılıyor, Cunta iktidarları altında da seçimler yapılıyor. 12 Eylül’cülerde seçim ve referandum sandıkları koyuyorlardı. onlar ne kadar demokratikse AKP’nin savaş ve estirdiği terör koşulları altında yaptığı seçim o kadar demokratiktir.

7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını tanımama nedeni ortada; iktidarı paylaşmamak ve tekbaşına iktidar olmak! Bunu da savaş dahil her şeyi ve her hileyi yaparak iktidarını korumak için göstermelik bir “seçim”le işi meşrulaştırmak istedikleri açık değil mi? Böyle bir anlayış ve hesapla yapılan bir “seçim”de farklı bir sonuç beklemek saflık olur…

AKP, silah zoruyla, faşist terör estirerek, kitlesel toplu katliamlar yaparak ve bu yönlü tehditler savurarak bu baskı ve terör’le çoğunluğu aldı. Her katliam sonrası kendileri açıkça “oylarımız arttı” diyorlardı. Ancak naif olanlar iktidarın bu söylemlerinin anlamını anlamaz veya anlamak istemeyen salaklar anlamaz. Baskıyla, zulümle, faşist terör estirerek, 150 cıvarında “özel güvenlik bölgesi” yasak bölgeler ilan edildi. Onlarca Kürt şehiri tanklarla, zırhlı araçlarla, havanlarla, roketlerle bombalandı, makineli tüfeklerle tarandı. Kentler Kobane gibi yakılıp yıkıldı. Her bir yerde onlarca çocuk, bebek, büyük yaşlı insan katledildi. Bu sürede 500 ün üzerinde insan katledildi.

Onlarca yerde halkın seçtiği belediye başkanları ve yöneticileri tutuklandı. HDP’in il, ilçe yöneticileri ve aktif çalışanlarından 2-3 bin’in üzerinde insan tutuklandı. Yüzlerce insan songünlerde gözaltına alındı alıkonuldu veya tutuklandı. Hiç bir yerde seçim faaliyetleri yaptırılmadı. HDP, can güvenliğinin olmamasından dolayı miting bile yapamayacak duruma geldi.

Bir çok yerleşim yerinde sıkıyönetim koşulları uygulandı. Köyler, kasabalar, mahalleler, yerleşim yerleri, halk tehdit edildi. Muhtarlar tehdit edildi.Ayrıca Receb her hafta muhtarları toplayarak tehditleri savurdu.

AKP, bütün devlet olanaklarını, hükümet olmanın olanaklarını sonuna kadar kullandı. TV’leri, boyalı basınını,yazarlarını, Camileri sonuna kadar sınırsız kullandı. Üniversiteleri, ordusunu, polisini, MİT’ini bürokrasisini AKP’nin hizmetinde kullandı.

Seçim hileleri, hırsızlıkları, parayla satın almalar basına bile yansıdı. Adıyaman’da kameraya alınanlar devede tüy sayılır. Açlığa mahkum ettiği halkı, açlıkla terbiye ederek tır tır yiyecek, gıda, kömür vb ile satın alma yollarına başvurdular.

Seçim de AKP’nin kazanması için Sudi Arabistan, Katar vb gibi şeriatçı ülkelerin milyarlarca dolar aktardıklarına adınız gibi emin olun. …. Her yerde şeriatçı, gerici faşist partilerin kazanması için milyarlarca para aktardıkları bilinir. S.Arabistanın geçmişte Şili deki darbeyi finanse etmesi, ABD efendisine, İran’ı bombalayın bütün masrafları biz verelim demeleri, Asya’dan Afrika’ya, orda Latin Amerika’ya kadar, hatta Avrupa’daki şeriatçi örgütlemeleri kuruluşlarından itibaren finanse etmektedirler. AKP ile ilişkileri, AKP zihniyetini desteklemeleri, Müslüman kardeşlerin kardeş örgütü olmalarından dolayı verdikleri destek, IŞİD, El Nüsra, Ahrar Şam, ÖSO vb gibi şeriatçi örgütlere desteğinden sırf bu nedenle bile AKP’nin iktidarı elde tutması için milyarlarca dolar aktaracağı çok açıktır.

AKP’nin El altında bazı tarikatları, bazı aşiretleri, bazı partilerin milletvekili adaylarını milyonlar dökerek satın almaları ve hatta MHP de dahil bazı partileri el altında bir pazarlıkla satın almaları çok büyük ihtimaldir. Çünkü MHP’nin de CHP’nin de yapmak istediklerini yapıyor. Kürt ulusuna düşmanlık ve sol’a düşmanlık konularında öz de bir farkları yoktur…

AKP, Kürdistan ve Batı’da derisi kıymetli olanları ve ticaret’le uğraşan, hali vakti iyi tuzu kuruları şavaş’la ve estireceği terörle korkuttu bir kısmı da öyle HDP’e oy vermedi. Yani yine devlet baskısından dolayı HDP’den caydırılarak AKP’ye kaydırdılar.

Aslında seçimleri boykot etme koşulları dayatılmıştı. Doğru olan da bu olurdu. Ama Kürt hareketi, HDP seçimlere girmeyi uygun gördü. Sonuçta her ne olursa olsun bütün bu saldırılara rağmen HDP’nin barajı aşması bir başarıdır. Bu görülmelidir.

Bu ağır koşullar altında HDP biraz oy kaybetti diye koşullardan kopararak, devlet ve hükümete yüklenme yerine HDP’ye yükleniliyor. Burjuva medyası, sözde aydın ve yazarları ağız birliğiyle hareket ediyor. Açık veya dolaylı yönlendirmelerde bulunarak HDP’e ve yöneticilerine saldırma yarışına gidiyor. Devletin, iktidarın görevlendirmedikleri de, iktidar ve medya patronları kendilerini iş’ten çıkarmasın, onların hışımına uğramasın diye devletin ve AKP hükümetinin faşist terörüne ya hiç değinmiyorlar, ya da dil ucuyla geçiştirerek kabahati kürt hareketine ve HDP’e bağlayarak, “PKK’nin şiddete başvurmasına tavır almadılar, karşısında durmadılar”, bazı yerlerin “özerklik” ilan etmesine tavır almasılar, kürt eksenli hareket ettiler,”Türkiyelileşemediler” vb vb diye saldırı ve yönlendirmelerde bulunuyorlar. Direk ve dolaylı olarak kendilerine benzemelerinin baskı ve yönlendirmelerde bulunuyorlar. Her geçen gün şu veya bu vesileyle bu baskılamayı artıracakları da açıktır.

TC devleti ve AKP hükümeti hem bölge ülkelerine yönelik, hem de Kürt ve devrimci demokratik hareketine yönelik savaş ve saldırı politikası sürdürmeye devam edecektir. “Halk bu politikayı sürdürmeye devam et dedi, bizi bunun için iktidara getirdi” vb gibi demagojilere başvurarak daha da saldırganlaşacaklardır.  Dolayısıyla egemen ulusun meclisinde HDP’e her vesileyle yükleneceklerdir, meclislerinde ve oranın dışında baskı ve saldırılara maruz bırakacaklardır. Hem iş yapamaz duruma getireceklerdir hem de yıpratma, demoralize etme, baskılama, tehdit ve taciz altında bırakmaya çalışacaklardır.

TC devleti ve AKP iktidarı bölgede ve Türkiye ve Türkiye Kürdistanında savaş politikası izleyeceğine ve dizginsiz faşist saldırıları arttıracağına göre HDP ve bileşenleri, destekleyenleri hesabını buna göre yapmalıdır.

Egemen sınıfların her yol ve yöntemlerde açık ve dolaylı saldırılarda bulunacaklardır. Bunları biliyoruz. Bu saldırılar altında veya karşısında demoralize olmamız ve yelkenleri indirmemiz için hiç bir neden yoktur. Bu saldırılara alışığız. Yasal ve yasal olmayan her yolla mücadeleyi geliştirmek. Kitleleri kazanma, kitle mücadelesini ve sokak hareketini geliştirmek dışında bir seçeneğin olmadığı açıktır. Her siyasal akım kendi çizgisine göre ama mümkün oldukça ortak yönler öne çıkararak birlikte ve ittifak halinde mücadeleyi geliştirmek dışında bir kurtuluş yolu yoktur….

2 Kasım 2015


42122

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar