Salı Mayıs 21, 2024

Emperyalistler tepişirken kitleler katlediliyor

“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti. 

Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle, ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,  artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.

Burjuvazinin özel mülkiyetçi kapitalis sistemi, doğadaki tek bilinçli canlı olan insanı, kendi kendinin olduğu gibi tüm toplumun canavarı haline getirmiştir. Kapitalist sistem, içindeki barındırdığı emek-sermaye çelişmesini devam ettirdiği ve bu çelişme işçi sınıfı tarafından devrimci bir tarzda çözülmediği sürece, toplumsal çürüme çok daha vahim ve geriye dönülemez sonuçlar yaratacaktır. Ve bu çürümenin tek bir suçlusu vardır emperyalist burjuvazi ve onun işbirlikçileridir.

Ortadoğuda, Afrika’da yaşananlar, savaştan ve açlıktan kaçanlar, insan ve onun yarattığı değerlerin tahribatın önünün alınamamsı, emperyalistler arası çelişmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Afganistan, Irak, Suriye ve Afrika’nın tahribatı ve kıdırılması emperyalist gericiliğin bir ürünüdür.

Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Avrupa’nın göbeği Paris’te katledilen insanların katilleri, başta ABD, Fransız, İngiliz, Alman olmak üzere Çin, Rus ve diğer emperyalist ülke burjuvazisidir. 

Bu katliamlardan sorumlu olan, katliamlara yol açanlar ve bunu körükleyenler, sadece emperyalist ülke burjuvaları değil, onlarla çıkar ilişkisi içinde olan Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin burjuvaları da aynı oranda sorumludur. Ankara’nın göbeğinde patlatılan bombadan (ki, Diyarbakır, Suruç ve Ankara devlet yapımı bir katliamdır) ne kadar Türk devleti sorumluysa, Paris’in göbeğinde patlatılan bombadan aynı oranda Fransız emperyalist devleti sorumludur.

Burjuvazinin feodalizme karşı varlık ilkesi olan burjuva demokrasisi de artık, burjuvazinin gündeminden kalkmıştır. Kapitalist sistem artık yönetilemez duruma gelmiştir. Emperyalistler arası çelişme, bölgesel ve vekalet savaşlarıyla çözülemeyince, yeni bir emperyalist savaşı ve bunun hazırlıklarını  işçi sınıfı ve ezilen halkların karşısına dikmişlerdir. 

Türkiye’de faşist AKP ve Erdoğan’ın beklenmedik bir oranla “seçimi” “kazanması”, her yerde bombaların patlaması, ve kitlelerin ölümü göze alarak, emperyalistlerin tahrip ettikleri ülkelerinden kaçıp savaş suçlusu emperyalistlerin kapılarına dayanması, emperyalistler arası çelişmenin keskinleşmesinden ayrı ele alınamaz. Suriye Türkiye’ye taşınırken, yanı başındaki AB’nin merkez üslerine taşınmaması düşünülemezdi.

ABD, artık kendi arka bahçesi Latin Amerika’da, ne Afrika’da ne de Asya’da hiç rahat değildir. Çin emperyalist burjuvazisi ABD’nin en büyük rakibi olarak karşısına dikilmiştir. Bu iki emperyalist güç etrafında bloklaşmalar ve yeni hegomanya ve paylaşım sorunları, artık “diplomatik” ya da bölgesel savaşlarla çözülebilir olmaktan çıkmıştır.

Güney Çin denizinde, ABD-Japonya  ile Çin arasında yaşanan hegomanya gerginliği, Rusya ile yaşanan Ukranya sorunu, Ortadoğu’da silahlı karşı karşıya gelmeyi dayatmıştır.

Rusya ve Çin’in 2015 Mayıs’ında Akdeniz’de ve peşinden Agustos ayında, Japon Deniz’indeki ortak askeri tatbikat  yapmaları, sıradan bir şov olmaktan öte ciddi hazırlıkların göstergeleridir. 

Rusya, bu yıl içinde 4 bin askeri tatbikat yapacağını daha yılın başında açıklamıştı. NATO ise 270 askeri tatbikat yapacağını açıklamıştı. Bu Kasım ayının başlarında NATO komutasında 30 (Türkiye’nin de katıldığı) ülkenin katıldığı 36 bin askerli bir tatbikat yapıldı. Bu, NATO’nun son onyılda yaptığı en büyük askeri tatbikattı. Ve bu Tatbikat Çin-Rusya’nun Akdeniz tabikatına karşılık vermek içindi. 

Rusya’nın Suriye’ye direkt müdahalesi, sıradan bir “terörü önleme” sorunu olmayıp, ABD-AB ile Rusya-Çin bloklaşması arasındaki hegomanya savaşının artık silahlarla yürütülmesi aşamasına doğru hızla aktığının göstergesidir. Rusya ise Suriye’nin içinde askeri olarak aktifleşirken, 30 Ekim 2015’de ABD orduları Polanya’nın Ukranya’ya yakın bir şehirinde askeri geçiş töreni düzenliyerek Moskova’nın ensesinde olduğu mesajını iletmekte gecikmemiştir. 

Bunlar, son bir kaç yıl içindeki gelişmelerdir. Emperyalist güçlerin karşılıklı askeri tatbikatları yaygınlaşmıştır.

Bütün bu gelişmeler, siyasetin yerini silahlara bırakmasının hazırlığı olarak okunmalıdır.

İŞİD vb. örgütler ise emperyalist gericiliğin yaratığı ve bunlar arasındaki çelişmenin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır. Emperyalistler arasındaki paylaşım sorunu çözülmedikçe, bu tür gerici-faşist terör örgütleri de ortadan kalkmayacaktır. Çünkü  bunları ortaya çıkaran emperyalist gericiliktir. Birbirine karşı kullanmanın aracı olarak ortaya çıkarıyorlar. Bu tür gerici örgütler ise, mezhepsel, dinsel argümanlardan hareketle, ezilmiş, horlanmış ve dıştalanmış toplumsal yapılardan savaşacak insan potansiyeli bulabiliyorlar.

ABD-AB emperyalistlerin İŞİD’i ortadan kaldırma diye bir sorunları olmamış, tersine bunların gelişmesine ortam hazırlamışlardır. Irak ve Suriye’deki gelişmeler bunun açık kanıtıdır.

Sonuç olarak; kapitalizm, çürümüş bir sistem olarak, artık gelinen aşamada toplumsal üretim güçlerin gelişmesine karşılık veremiyor.Üretim güçleri içindeki işçi sınıfı ise, gerici kapitalist üretim ilişkilerini yıkacak güçlü devrimci bir örgütlülüğe sahip olmadığından, emperyalistler arası paylaşım savaşı hazırlıklarının önüne, sosyalist devrimleri gerçekleştirerek geçmiyor. Ancak, bu fırsat kaçmış değildir. Emperyalist savaşları önlemek ve sosyalist mücadeleyi geliştirmekte dünya işçi sınıfının omuzlarındadır. 

Komünistler, nerede olursa olsun emperyalist yağma savaşının karşısında olacaklar ve burjuvazi ve gericiliğe karşı devrimci savaşı geliştirerek sosyalizmin zafer kazanması için mücadele edeceklerdir.  

 

42528

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar