Çarşamba Mayıs 22, 2024

Emperyalistler tepişirken kitleler katlediliyor

“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti. 

Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle, ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,  artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.

Burjuvazinin özel mülkiyetçi kapitalis sistemi, doğadaki tek bilinçli canlı olan insanı, kendi kendinin olduğu gibi tüm toplumun canavarı haline getirmiştir. Kapitalist sistem, içindeki barındırdığı emek-sermaye çelişmesini devam ettirdiği ve bu çelişme işçi sınıfı tarafından devrimci bir tarzda çözülmediği sürece, toplumsal çürüme çok daha vahim ve geriye dönülemez sonuçlar yaratacaktır. Ve bu çürümenin tek bir suçlusu vardır emperyalist burjuvazi ve onun işbirlikçileridir.

Ortadoğuda, Afrika’da yaşananlar, savaştan ve açlıktan kaçanlar, insan ve onun yarattığı değerlerin tahribatın önünün alınamamsı, emperyalistler arası çelişmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Afganistan, Irak, Suriye ve Afrika’nın tahribatı ve kıdırılması emperyalist gericiliğin bir ürünüdür.

Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Avrupa’nın göbeği Paris’te katledilen insanların katilleri, başta ABD, Fransız, İngiliz, Alman olmak üzere Çin, Rus ve diğer emperyalist ülke burjuvazisidir. 

Bu katliamlardan sorumlu olan, katliamlara yol açanlar ve bunu körükleyenler, sadece emperyalist ülke burjuvaları değil, onlarla çıkar ilişkisi içinde olan Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin burjuvaları da aynı oranda sorumludur. Ankara’nın göbeğinde patlatılan bombadan (ki, Diyarbakır, Suruç ve Ankara devlet yapımı bir katliamdır) ne kadar Türk devleti sorumluysa, Paris’in göbeğinde patlatılan bombadan aynı oranda Fransız emperyalist devleti sorumludur.

Burjuvazinin feodalizme karşı varlık ilkesi olan burjuva demokrasisi de artık, burjuvazinin gündeminden kalkmıştır. Kapitalist sistem artık yönetilemez duruma gelmiştir. Emperyalistler arası çelişme, bölgesel ve vekalet savaşlarıyla çözülemeyince, yeni bir emperyalist savaşı ve bunun hazırlıklarını  işçi sınıfı ve ezilen halkların karşısına dikmişlerdir. 

Türkiye’de faşist AKP ve Erdoğan’ın beklenmedik bir oranla “seçimi” “kazanması”, her yerde bombaların patlaması, ve kitlelerin ölümü göze alarak, emperyalistlerin tahrip ettikleri ülkelerinden kaçıp savaş suçlusu emperyalistlerin kapılarına dayanması, emperyalistler arası çelişmenin keskinleşmesinden ayrı ele alınamaz. Suriye Türkiye’ye taşınırken, yanı başındaki AB’nin merkez üslerine taşınmaması düşünülemezdi.

ABD, artık kendi arka bahçesi Latin Amerika’da, ne Afrika’da ne de Asya’da hiç rahat değildir. Çin emperyalist burjuvazisi ABD’nin en büyük rakibi olarak karşısına dikilmiştir. Bu iki emperyalist güç etrafında bloklaşmalar ve yeni hegomanya ve paylaşım sorunları, artık “diplomatik” ya da bölgesel savaşlarla çözülebilir olmaktan çıkmıştır.

Güney Çin denizinde, ABD-Japonya  ile Çin arasında yaşanan hegomanya gerginliği, Rusya ile yaşanan Ukranya sorunu, Ortadoğu’da silahlı karşı karşıya gelmeyi dayatmıştır.

Rusya ve Çin’in 2015 Mayıs’ında Akdeniz’de ve peşinden Agustos ayında, Japon Deniz’indeki ortak askeri tatbikat  yapmaları, sıradan bir şov olmaktan öte ciddi hazırlıkların göstergeleridir. 

Rusya, bu yıl içinde 4 bin askeri tatbikat yapacağını daha yılın başında açıklamıştı. NATO ise 270 askeri tatbikat yapacağını açıklamıştı. Bu Kasım ayının başlarında NATO komutasında 30 (Türkiye’nin de katıldığı) ülkenin katıldığı 36 bin askerli bir tatbikat yapıldı. Bu, NATO’nun son onyılda yaptığı en büyük askeri tatbikattı. Ve bu Tatbikat Çin-Rusya’nun Akdeniz tabikatına karşılık vermek içindi. 

Rusya’nın Suriye’ye direkt müdahalesi, sıradan bir “terörü önleme” sorunu olmayıp, ABD-AB ile Rusya-Çin bloklaşması arasındaki hegomanya savaşının artık silahlarla yürütülmesi aşamasına doğru hızla aktığının göstergesidir. Rusya ise Suriye’nin içinde askeri olarak aktifleşirken, 30 Ekim 2015’de ABD orduları Polanya’nın Ukranya’ya yakın bir şehirinde askeri geçiş töreni düzenliyerek Moskova’nın ensesinde olduğu mesajını iletmekte gecikmemiştir. 

Bunlar, son bir kaç yıl içindeki gelişmelerdir. Emperyalist güçlerin karşılıklı askeri tatbikatları yaygınlaşmıştır.

Bütün bu gelişmeler, siyasetin yerini silahlara bırakmasının hazırlığı olarak okunmalıdır.

İŞİD vb. örgütler ise emperyalist gericiliğin yaratığı ve bunlar arasındaki çelişmenin ürünü olarak ortaya çıkmışlardır. Emperyalistler arasındaki paylaşım sorunu çözülmedikçe, bu tür gerici-faşist terör örgütleri de ortadan kalkmayacaktır. Çünkü  bunları ortaya çıkaran emperyalist gericiliktir. Birbirine karşı kullanmanın aracı olarak ortaya çıkarıyorlar. Bu tür gerici örgütler ise, mezhepsel, dinsel argümanlardan hareketle, ezilmiş, horlanmış ve dıştalanmış toplumsal yapılardan savaşacak insan potansiyeli bulabiliyorlar.

ABD-AB emperyalistlerin İŞİD’i ortadan kaldırma diye bir sorunları olmamış, tersine bunların gelişmesine ortam hazırlamışlardır. Irak ve Suriye’deki gelişmeler bunun açık kanıtıdır.

Sonuç olarak; kapitalizm, çürümüş bir sistem olarak, artık gelinen aşamada toplumsal üretim güçlerin gelişmesine karşılık veremiyor.Üretim güçleri içindeki işçi sınıfı ise, gerici kapitalist üretim ilişkilerini yıkacak güçlü devrimci bir örgütlülüğe sahip olmadığından, emperyalistler arası paylaşım savaşı hazırlıklarının önüne, sosyalist devrimleri gerçekleştirerek geçmiyor. Ancak, bu fırsat kaçmış değildir. Emperyalist savaşları önlemek ve sosyalist mücadeleyi geliştirmekte dünya işçi sınıfının omuzlarındadır. 

Komünistler, nerede olursa olsun emperyalist yağma savaşının karşısında olacaklar ve burjuvazi ve gericiliğe karşı devrimci savaşı geliştirerek sosyalizmin zafer kazanması için mücadele edeceklerdir.  

 

42535

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Yusuf Köse

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar