Çarşamba Mayıs 8, 2024

Emperyalist Çin’in Dünyaya Vermek İstediği Düzenin Adı: İpek Yolları (İkinci Bölüm)

Dünyanın küreselleşmesi kapitalizmle başlamıyor, daha önceki tarihlere, Millattan önceki  yıllardan başlayan ve  Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan bir tarihi yol var. Bunun adı: İpek Yolu. Antik İpek Yolu‘nu Tunç devrine kadar da geriye götürebilirz.  Hemen hemen bütün medeniyetlerin uğrak yerlerinde birisi olduğu söylenebilir.

Ticaretin başladığından bu yana Çinliler Avrupa’ya kadar yollarını uzatmışlardır. Avrupalıların o zamanda Çinlilerden öğrenecekleri çok şey vardı. İpek yolu, kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, Avrupalı burjuvazinin vazgeçilmez yolu olmuştur.  Bu kez ise tersine dönmüştür. Çin burjuvazisi İpek Yolu‘nun egemenliğini yeniden ele geçirmiştir. Şimdi, ipek Yolu’nun hikayesini Marco Polo değil, Çin tekelci burjuvazisi yapmakta ve yazmaktadır.

Çinlilerin „Yi Dai Yi Lu“ ya da ingilizcede söylendiği gibi „One Belt, One Road“ (OBOR) ve Türkçe karşılığı olan  „Bir Kuşak Bir Yol“ (BKBY), yeni bir emperyalist süper gücün, dünyayı paylaşma stratejisi olarak pratiğe geçirilmiş durumdadır. Bunun önünde ne ABD ne de AB emperyalistleri durabiliyor. Kapitalizm kendi kuralları içinde, yutarak, karşı koymaları bir şekilde elimine ederek ve eski büyük emperyalist tekellerin egemenliklerini elinden alarak yoluna devam ediyor. Aynı, öncekilerinin yaptığı gibi.

Emperyalist savaşından sonra ABD’nin „Marshall Planı“, nasıl ki, ekonomik olarak geri ve zayıflamış ülkeleri bir ahtoptun kolları gibi egemenlik altına almışsa, BKBY projeside aynı amacı taşımaktadır. Marshall Planı’nın resmi adı: European Recovery Program-ERP[1] (Avrupa’yı Kurtarma Planı) Koşullar aynı olmasa da amaç ve yöntemler aynıdır. ABD 2. Emperyalist savaşın yıkımından yararlanarak sermaye birikimini zayıf düşmüş ülkelere aktarak onların „kalkınması“na yardım ettiyse, Çin’de, „birlikte kalkınalım“ mesajıyla, aynı amacı, sermayesini daha zayıf ülkelere katarak egemenlik alanlarını genişleterek pazar payını olabildiğince yükseltmek istiyor.

Çin’in BKBY projesini, çok önceleri gündeme getirmesine karşılık, ilk olarak 2013 yılında açıkladı ve 14-15 Mayıs 2017 yılında ise Pekin’de devlet ve hükümet başkanlarının ve çeşitli uluslararası sermaye örgütlerinin katıldığı bir forumda tanıtımını yaptı.

BKBY Çin’in, Güney Pasifik Okyonusuna açılan Hangshou kentinden başlayıp, Çin’in içlerinden Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Türkmenistan, Mogolistan, Rusya,  Gürcistan, Azerbeycan, Pakistan, İran, Hindistan, Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan ve Endonezyadan başlayıp, Hindistan Okyonusu etrafında yer alan Asya ve Afrika ülkelerini de kapsayan büyük bir deniz yolu projesidir. Kuzeyden Asya ve Avrupa’nın sarılması yanında Güney’den ise Deniz İpek Yolu projesiyle, Afrika ve Asya’yı bütünüyle kucaklayan ve Akdeniz içlerine kadar ulaşan bir proje. Kısacası, Orta Asya, Avrupa, Ortadoğu ve Güney Doğu Asya’nın demiryolları ve deniz yollarıyla Çin’e bağlanmasının adı, Bir Kuşak Bir Yol olarak adlandırılmaktadır.

Bu projeyle, ABD’nin „yeni Dünya Düzeni“ yıkılırken, Çin‘in „yeni dünya düzeni“ kuruluyor. Çin devlet başkanı Şi Cinping, BKBY projesini açıklarkan, amaçlarının yeni sömürgecilik ve bu projeye katılanları sömürgeleştirmek değil, „kazan-kazan“ işbirliğine dayanan bir anlayışla hareket ettiklerini açıklıyor. Ve uluslararası yeni bir düzenin getirilmesinden söz ediyor. ABD’de , „YDD“ açıklarken aynı „temennilerde“ bulunmuştu. „Dünyaya barış ve huzur gelecekti“, tersine, çatışmalı ortam dahada arttı.

Her emperyalist kendi egemenliğinde kendi düzenini kurmaya çalışır. Çin tekelci burjuvazisinin yapmak istediği de budur. Çin burjuvazisi bu yol projelerini 2049 yılına kadar bitirmeyi planlıyor. 1949 Devrimi’nden geriye bir şey kallamışsa da, „devrimin yüzüncü yılını kutlama“ adı altında, Çin tekelci burjuvazisi dünyaya egemen oluşunu kutlamak istiyor.

Çin BKBY projesini hayata geçiriyor mu? Büyük ölçüde geçirmiş durumda. Ipek Yolu Ekonomik Kuşağı olarak adlandırılan ve Çin’den Türkiye ve oradan da Avrupa’ya (Roterdam) uzanacak demiryolunun bir ayağı Kars’a kadar gelmiş durumdadır. Bakü, Tiflis ve Kars demiryolu projesi Edirne’ye kadar uzanacaktır. Bunun anlaşması yapılmış. Ayrıca, demiryolunun kuzey kısmı ise Rusya üzerinden Avrupa’ya bağlandı.[2]

Tekelci sermaye, teknolojik gelişmelere bağlı olarak büyüen ve hızlanan kapitalist üretimin anında daha hızlı bir şekilde pazarlara ulşamasını hedefliyor. İpek yolu bunu sağlıyor. Çin’in malları bütün ülkelere hızlı bir şekilde ulaşırken, oradan da aynı şekilde Çin’e ulaşması sağlanıyor ve ülkelerin Çin pazarına daha kolayca dahil olmasını ve Çin’in egemenliğinin pekişmesine hizmet etmektedir. Aynı zamanda ulaşım süresini oldukça kısaltmaktadır. Örneğin Çin-Türkiye karayolu ulaşımı 30 günden 10 güne, deniz yolu ulaşımı ise iki aydan iki haftaya inecek. Çin’in demiryoluyla Londraya bağlayacak olan Kars-Edirne arası demiryolu projesinin maliyeti 40 milyar US dolar olarak hesplanıyor. Bu yol, Kars’a kadar geldi. Türk hükümetinin Kars-Edirne Hızlı Tren Projesi” diye övünerek söz ettikleri proje, Çin’in projesidir.

Projenin maliyeti de bütün tekellerin ağzını sulandırıyor. Projenin maddi büyüklüğü 21 trilyon ABD doları kadar.[3] Ancak en önemlisi, bu projenin kapsamı içindeki ülkelerle birlikte ticaret hacmi oldukça yüksek. Birincisi, dünya nüfusunun %70 (yaklaşık 4,4 milyar), dünyanın gayri milli hasılasının %55’i, enerji kaynaklarının %75’ini ve toplamda 68[4] ülkeyi doğrudan içine alan devasa emperyalist proje.

2014-2016 yılları arasında Çin ve BKBY projesi dahilinde olan ülkelerin ticaret hacmi 3 trilyon ABD dolarını bulurken, Çin bu ülkelere 50 milyar ABD doalrı yatırım yapmış.

Çin bu proje için, Dünya Bankası ve İMF karşılık  Asya Altyapı Yatırım Bankası kurmuştur ve bu banka bugüne kadar Orta ve Güney Asya ülkelerine 40 milyar Usd yatırım yaptığını açıklamıştır. Ayrıca, Çin’in kurduğu İpek Yolu Fonu vb. gibi bir çok yatırım fonu ve sermaye destek bankaları söz konusu.

Çin sermaye ihracı yaptığı gibi, doğrudan yatırımlarda yapmaktadır. Bu proje kapsamı içindeki ülkelerde alt yapı yatırımlarını artırırken 20 ülkede ise  56 ekonomik iş birliği bölgesi kurmuştur.[5]

Çin, bu yatırımlardaki hedeflerinden biride Çin yuan’ın öne çıkması ve doların yerini almasıdır. ABD’nin de en büyük korkularından biri budur. Bu projenin önemli ölçüde hayata geçmesi doların dolaşımını da azaltarak yuanı öne çıkaracaktır. Bu kaçınılmaz olarak görülmektedir.

Çin devlet başkanı Şi Cinping, 14-15 Mayıs 2017 BKBY Formu‘nda konuşurken şu mesajlarıda sıralamaktan geri durmuyor:

“■ İpek Yolu Fonu'na 100 milyar yuanlık ek katkı.

■ Çin Kalkınma Bankası ile Çin İhracat-İthalat Bankası'nda toplam 380 milyar yuan tutarında özel borç verme programının oluşturulması.

■ Projelerin desteklenmesinde Asya Altyapı ve Yatırım Bankası, BRICS'in[6] Yeni Kalkınma Bankası, Dünya Bankası ve diğer çok taraflı kalkınma örgütleriyle birlikte çalışılması.

■ BKBY ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları imzalanması için görüşmelerin başlatılması.

■ BKBY Bilim, Teknoloji ve Yenilik İşbirliği Eylem Planı'nın başlatılması.

■ Beş yılda 2 bin 500 yabancı genç bilim insanına kısa süreli araştırma bursu verilmesi; 5 bin yabancı bilim insanı, mühendis ve yöneticinin eğitilmeleri ve 50 ortak laboratuvarın kurulması.

■ Gelişmekte olan ülkelere ve uluslararası örgütlere, halkın refahını iyileştirmeye yönelik projeleri için 60 milyar yuan tutarında yardım sağlanması.

■ Projeye dahil gelişmekte olan ülkelere 2 milyar yuan tutarında acil gıda yardımı ile Güney-Güney İşbirliği Yardım Fonu'na 1 milyar dolar ek katkı yapılması.

■ İşbirliğini güçlendirmek amacıyla izleme mekanizmalarının kurulması.[7]

ABD Marshall Planı’nın Çin emperyalizmi nezdindeki 21.yy projesi ve planı.

 Çin’in bu projesi dışında kalmak isteyen ülkeler olabilir mi? Oldukça zor. Söylem yerindeyse; kapitalist ülkelerin hepsi (ABD, Japonya hariç) balıklama bu projeye dalmışlardır. Yol güzergahı içinde ya da kenarında kalan ülkelerin hiç biri bu projeye karşı çıkmamış, tersine, Çin yatrımlarını çekmek için büyük bir „nimet“ saymışlardır. Türkiye’de bunlardan biridir. ABD ve AB sermayesi şimdilik bu nimeti sunmakta yeterli değiller. Sorunda buradan kaynaklanıyor.

ABD, Çin’in ipek yollarını elbette hoş karşılamıyor. Çin, ABD’nin pazar alanlarını ve elbette egemenlik alanlarını daraltmaya devam ediyor. Bu nedenle, çatışma ve çekişme ve karşılıklı çok yönlü saldırı (şimdilik silahlar hariç) devam ediyor. Çin, ABD’nin saldırgan tavırlarına rağmen „barışçıl“ gözükmeye özel bir önem veriyor, ancak, geri adım atama bir yana, daha ileri gitmek için hiç bir taviz vermiyor. Dünyanın icaret merkezini ABD’nin elinden alıp Çin’e getiriyor. Bu aynı zamanda dünya emperyalist egemenliğinin Çin’e geçmesi anlamına geliyor.

AB ve İpek Yolu

AB ülkelerin önemli ülkelerinden bir olan Alman emperyalizmi, Çin’in bu projesine destek veriyor ve katılıyor. Bu bağlamda, BKBY projesinin finansı için kurulmuş olan Asya Altyapı Yatırım Bankası’na (AIIB) % 4.7 oranında katılım sağladı.[8] Alman burjuvazisi, ABD’nin dayatmalarına karşı çıkıyor ve pazarlarını genişletmek için Çin’in etkinliğinden yararlanmaya ve o pazarlarda söz sahibi olmaya çalışıyor. Alman tekelci burjuvazisinin çıkarları doğrultusunda yayın yapan muhafazakar Frankfurter Algemeine Zeitung (FAZ) gazetesi, Çin’in ipek yollarından övgüyle söz ediyor ve Marco Polo’nun yeni versiyonu olarak yorumluyor.[9] Alman burjuvazisi ipek yolunu Duisburg’tan geçirirken, ticaret merkezi Hamburg’u’da karadan İpek yoluna bağlıyor.İş bitirir“ dışişleri bakanı Gabriel, 2017 Kasım ayında Çin ziyaretinde bu işi netleştirdiğini basına açıkladı.[10]

ABD’nin tüm baskılarına karşı AB ve Asya’daki bir çok ülkenin yanı sıra Güney Kore ve Avusturalya’da katılımcılar arasında yerlerini aldılar. AIIB’nin ortakları arasında Almanya dışında Avrupalı emperyalist ülkeler arasında Almanya dışında, Fransa, İtalya, Hollanda, İngiltere ve diğer AB ülkelerinin hemen hemen hepsi var.  2016 yılı verilerine göre toplam 57 ülke bu bankanın ortakları arasında. Bunun anlamı, Dünya bankası ve  IMF’ye alternatif olarak kurulan bir bankadır. Japonya’nın da buna benzer bakası olması nedeniyle, Çin öncülüğünde kurulan bu bankanın karşısında yer aldı.

ABD’nin en büyük korkusu, bu girişimin Çin’in „Bretton-Woods“ sistemi olmasıdır. Çin’inde hedefi bu.  ABD’nin dolar egemenliğini elinde alıp yuan egemenliğini yaşama geçirmenin savaşını veriyor. Adı „bretton-Woods“ değil, ama Çin „BKBY“ olarak şimdilik yerini ABD’nin B-W sisteminin karşısında yerini almışa benziyor. Önümüzdeki süreç oldukça açtışmalı geçecek gibi görülüyor. Olası bir kriz, ticaret çatışmasını hızla silahlı çatışmaya dönüştürme kapasitesine sahip gözüküyor.

 

Devam edecek: Emperyalist Zincirin Halkaları: Ne Çin‘le ne de Çin’siz olamamak


[1]    1948´1952 arası ERP, toplamda 13,12 milyar ABD doları  (şimdiki değeri ile 131 milyar ABD doları) ile ABD planı hayata geçirmişti. Çin ise, bunun çok misli değeri ile “dünyayı kurtarmaya” çalışıyor. de.wikipedi.org/wiki/Marshallplan

[2]    Tefik Güngör, Dünya Gazetesi, 06.12.2017

[3]   www.politikaakademisi.org.2017/12/23yen-ipek-yolu-projesi-nedir

[4]    https://edition.cnn.com/2017/05/11/asia/china-one-belt-one-road/by James Griffths

[5]   www.dünya.com.bir-kusak-bir-yol-projesi/21.yuzyilin-yapi-tasimi-/21/Haziran/2017

[6]    BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika)

[7]    www.dünya.com.bir-kusak-bir-yol-projesi/21.yuzyilin-yapi-tasimi-/21/Haziran/2017

[8]    German.china.org.cn/08.03.2017

[9]    www.faz.net./aktuell/wirtschaft/handelswege-der-zukunft-chinas-neue-seidenstrasse

[10]  Faz.

1 1948´1952 arası ERP, toplamda 13,12 milyar ABD doları (şimdiki değeri ile 131 milyar ABD doları) ile ABD planı hayata geçirmişti. Çin ise, bunun çok misli değeri ile “dünyayı kurtarmaya” çalışıyor. de.wikipedi.org/wiki/Marshallplan

2 Tefik Güngör, Dünya Gazetesi, 06.12.2017

3 www.politikaakademisi.org.2017/12/23yen-ipek-yolu-projesi-nedir

4 https://edition.cnn.com/2017/05/11/asia/china-one-belt-one-road/by James Griffths

5 www.dünya.com.bir-kusak-bir-yol-projesi/21.yuzyilin-yapi-tasimi-/21/Haziran/2017

6 BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika)

7 www.dünya.com.bir-kusak-bir-yol-projesi/21.yuzyilin-yapi-tasimi-/21/Haziran/2017

8 German.china.org.cn/08.03.2017

9 www.faz.net./aktuell/wirtschaft/handelswege-der-zukunft-chinas-neue-seidenstrasse

10 Faz.

46437

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar