Ekonomik gelişme Güney Kürdistan
Günümüzün alternatifsiz global kapitalizm koşullarında ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını ve bu farkları yaratan dinamikleri belirleyen şey nedir? Gelişmişlik ekonomik olduğu kadar insana ilişkin bir konudur da.O nedenle Kuveyt’in tüm ekonomik zenginliğine karşın Letonya daha gelişmiş bir ülkedir.Azgelişmişliği besleyen temel dinamik politik gücün dar bir elit tarafından tekelleştirilmesi ve bunun ekonomik kaynakların tekelleştirilmesinde manivela olarak kullanılmasıdır.Yani kuralı koyan altını alır meselesi.Yolsuzluklar,baskıcı bir politik rejim,kötü ve bireyi körelten/aptallaştıran bir eğitim sistemi,fırsat eşitliğinin olmaması bu tip bir tekelleştirmenin ayrılmaz parçasıdır.Azgelişmiş ülke elitleri sistem partilerini seçimler vasıtasıyla dönüşümlü olarak iktidara getirip demokrasi illüzyonu da yaratabilmektedirler.Bu yöntemle toplumsal muhalefetin gazı alınmakta,sistemin dışına çıkmaya aday muhalefet odaklarının gelişimi de sınırlanmaktadır.Demokrasinin seçimler değil; politik haklara sahip geniş halk kitlelerinin ekonomik fırsatlarını/olanaklarını genişletmek için bu hakları kullanabilir olması durumunun kavramlaştırılması olduğu kitlelerin gözünden böylece kaçırılmaktadır.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi yukarıda saydığımız azgelişmişliğe ilişkin tüm problemlere sahip görünmektedir.Politik güç birkaç aileden oluşan dar bir elit tarafından tekelleştirilmiştir.Yolsuzlukların mevcudiyeti hakkında halkta genel bir kabul sözkonusudur.Eğitim sisteminin ve fırsat eşitliğinin düzgün işlemesine dair çok fazla emare bulunmamaktadır.Ülke ekonomisine ilişkin elitlerin vizyonu petrol/doğalgaz gibi doğal kaynakların ihracatı ve ülkeye gelebilecek uluslararası yatırımlara yerel ortak olarak katılımdan ibarettir.Geçtiğimiz yüzyılın geri bıraktırılmış ülke egemenlerinin bakış açısını yansıtan bu ekonomik programın 21.yy.da yeri yoktur.Ülkenin doğal kaynaklarına dayalı hızlı bir sanayileşme hamlesi;bireyi devlet şefaatinden ve asalaklıktan aktif üreticiye dönüştürmeyi amaçlayan evrensel bir eğitim sistemi;komprador elitlerin ekonominin serbest rekabete açılması yoluyla tasfiyesi Güney Kürdistan’ın global ekonomik sisteme sağlıklı eklemlenmesini mümkün kılacak ekonomik programın ana bileşenleridir.
Bir ülkenin ekonomik gelişim vizyonunu belirleyen temel öğelerden biri ithalatın kompozisyonudur. Sınai yatırımlarda kullanılacak makinelerin ithal malları içindeki payının yüksekliği stabil ve verimli ekonomik gelişmeye;inşaat malzemesi ve diğer tüketim mallarının ithal malları içindeki payının yüksekliği stabil olmayan,balon ekonomik gelişmeye göstergedir.Bugüne kadar Kürdistan’ın azgelişmişliğinden ülkeyi sömürgeleştiren güçleri sorumlu tutan ve dış dinamikleri suçlayan anlayış,Güney Kürdistan özelinde iç dinamiklerin engelleyiciliğini de tartışmak zorundadır.Dubai tipi bir ekonomik gelişmeyi hedef olarak önüne koyan G.Kürdistan elitlerinin Dubai’nin Pasifik ile Afrika/Avrupa arasındaki ticarette temel lojistik noktası olmasına geçit veren coğrafik konuma ve limanlara sahip olduğu gerçeğine karşın G.Kürdistan’ın etrafı düşman güçlerle sarılmış bir kara ülkesi olduğu gerçeğini hesaba katmamaları, bu elitin vizyonunun darlığını kanıtlayan bir olgu.Dahası bir finans ve para aklama merkezi olarak Dubai’nin dünya sistemindeki fonksiyonuna alternatif olma hayalini gerçekleştirmek için vergi ve gümrük uygulamalarında düzenlemeler yapmanın yeterli olmadığının bugüne kadar farkedilememiş olması G.Kürdistan yönetici elitinin çapına ilişkin bir tartışmayı tetikleme potansiyeline de sahip.Dubai vizyonu bir diğer yanıyla da G.Kürdistan’ın parçacı siyasetini güçlendirmekte,birleşik Kürdistan nosyonunu dışlamaktadır.Ülkenin diğer parçalarına “siz Filistin kalın,biz Dubai olacağız” mesajını veren G.Kürdistan ekonomisinin hammadde ihracatı ve populist maaş/iaşe dağıtım mekanizmaları yoluyla oluşturduğu refah düzeyi bölgesel bir çatışmayla kolayca sıfırlanabilir durumdadır.Radikal islamcıların saldırı düzeyleri,Irak merkezi hükümetinin Kürdistan’a düşmanca yaklaşımı,İran’ın hegemonyasını süreklileştirme çabaları ve Ortadoğu’daki çelişkilerin G.Kürdistan’a izdüşümü geleceğe ilişkin büyük umutlar sunmamaktadır. G.Kürdistan yönetimi de bu ortamdan yumurtalarının tamamını Türkiye sepetine koyarak çıkmaya çalışmaktadır,ancak birilerinin Güney Kürdistan yönetimine 1975 Cezayir Anlaşması’nı hatırlatması gerekiyor.Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da G.Kürdistan yönetiminin konfederalizm-bağımsızlık çizgisinde yaptığı açıklamalardır.G.Kürdistan’ın konfederalizm veya bağımsızlık ilan ettiği koşullarda temel müttefiği Kürdistan’ın diğer parçalarındaki politik güçlerdir.Hal böyle iken Rojava sınırına hendek kazılmasının,Rojava ve Kuzey’deki güçlerle gerginlik politikasının izlenmesinin bir mantığı var mıdır?
Son Haberler
Sayfalar
KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.
Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de halka karşı işlenmiş ağır suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?
Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek istemiyorum.
Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?
Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair
MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye.
Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.
Avrupa da İbrahim olmak!
18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.
50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını irdelemek bu yazının amacı.
“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi
Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.
MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]
“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve
aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.
O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.
Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,
insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,
saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…
MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:
Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH), 'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.
Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır
14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.
Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.
Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.
Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...
Yok.
Olmadı.
Bize Cesur İnsanlar Lazım
"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."
Ah cancağızım... vay cancağızım...
Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.
Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...
Fontiye duranların kafasında patlatırsın.
Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....
Ah cancağızım... vay cancağızım...
İnan...