Cuma Mayıs 3, 2024

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

Darbenin başarıya ulaşamamasının esas nedeni; ABD ve AB destekli ve de Genel Kurmayın en üst kademesinin bu darbenin merkezinde yer almaması, darbeyi daha baştan başarısız kılan etmenler olarak sıralamak gerekiyor. Bugüne kadar yapılan askeri darbelerden öğrenebildiğimiz; TSK’nın merkezi yapısının, kontrgerilla ve MİT’in içinde yer almadığı bir askeri darbenin başarı şansı olamadığıdır. Ve bu son darbe girişimini bastıran da bu güçler olmuştur.

Darbe girişimi, RTE’nin halkı (kendi gerici-yarı militaristleştirilmiş tabanını) sokağa çağırması ile önlenmedi. Bir önceki paragrafta söylenen nedenlerle başarıya ulaşamadı. Gülenci darbenin içinde kemalist kesim yer almadı. Ordu içindeki kemalist kesim Erdoğan ile işbirliği içindedir ve bu kesim Erdoğan’ın en yakın ve önemli müttefikidir.

15 Temmuz gecesi darbe girişimi, karşı-devrimin kendi içinde karşı-dervimci bir darbeyle karşı karşıya kalışının hikayesidir. İşçi sınıfı ve emekçiler içinse darbenin içeriği; darbe girişimi de ve onu bastıranlarda karşı-devrimci güçler ve her ikisi de işçi sınıfının karşısında yer alan devlet içindeki faşist odaklardır.

Darbenin yapılışına bakınca “danışıklı-dövüş” olduğu düşüncesine iten görüntüler çok.“Böyle askeri darbe olmaz” bir görüntü sergilendi. “Danışıklı-dövüş” görüntüsü verildi. Bunun olma ihtimali yok değil. Ve ABD’nin de elinin bu işin içinde olması da ihtimal dışı değil. Eğer ABD kontrolü ya da bilgisi dahilinde yapıldıysa bir “tehdit” amacıyla yaptırılmış olabilir.

Darbe girişimi “danışıklı-dövüş” değildi. Egemen sınıflar arası çelişmeler bu tür darbelere her zaman açık kapı bırakmaktadır. Bu darbe girişimi başarısız olunca, Erdoğan yönetimine içeride daha da pervasızlaştıracak koşulları da yaratmış oldu. Türkiye’de buna benzer bir çok (Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi) darbe girişimleri oldu. Ne amaçla yapılırsa yapılsın, böylesi faşist bir darbe halkı daha fazla baskı altına almanın aracı yapılacak ve AKP-Erdoğan ırkçı-faşist-dinci kliğinin “maduriyet” edebiyatını geri kitlelere karşı kullanma süresini uzatacaktır.

Askeri darbelerin hiç biri işçi sınıfı ve emekçilerin yararına olmamış, tersine, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de olduğu gibi direkt işçi ve emekçilere karşı yapılmıştır. Diğer ufak tefek darbe ya da darbe girişimleri ise egemen sınıfların iktidar dalaşının ürünü olmuştur. Egemen sınıfları iktidar dalaşı nedenyile ortaya çıkan askeri darbelerde de, yine en fazla ezilen işçiğ sınıfı ve emekçiler olmuştur.

AKP-Erdoğan kliğinin aksine, 15 Temmuz darbe girişimini önleyen “sokağa çıkan halk” değildi. Öncelikle bu “halk” bildiğimiz halk değil, gerici-linçci ve polis kontrolünde yarı-militaristleştirilmiş kitledir. Bundan sonrada Türk devletinin (Pakistan’da olduğu gibi), demokratik hak ve özgürlükler isteyen kesimlerin karşısına çıkaracağı gerici-faşist güçtür.

Yarı-militaristleştirilmiş ve de militaristleştirilmek istenen bu gücü, Erdoğan her seferinde işçi sınıfı ve emekçilerin karşısına çıkarmak istedi, anacak çıkaramamıştı. Özellikle Haziran Ayaklanması (GEZİ) sırasında kullanmak istediysede, bunu başaramadı. Ama, bu darbe girişimini fırsat bilerek gerici güçleri devletin kolluk güçleri eşliğinde sokaklara karşı-devrimci bir güç olarak dikmeye çalışmaktadır. Bundan sonra da sık sık bu güç halkın karşısına çıkarılacak ve “milleti kontrol edemiyoruz” söylemiyle, ilerici güçleri ezmeye çalışacaklardır.

Diyarbakır, Suruç Ankara Garı vb. yerlerde İŞİD katliamlarıyla kitlelere göz dağı vermek ve sindirmek isteyenler, bu kez örgütlendirilmiş gerici-faşist güçleri kitlelerin karşısına çıkaracaklar ve bir baskı aracı olarak kullanacaklardır.

Bunları, devrimci ve ilerici güçlerin yoğun olduğu mahallelere, Kürtlerin üzerine ve demokratik hak ve özgürlükler için mücadele eden güçlerin üzerine salacaklardır. Bunların eline sadece sopa ve pala değil, silahta vereceklerdir. Bu nedenle de devrimci güçlerin ve emekçilerin buna karşı silahlanması ve savunma önlemlerini almaları da bir o kadar elzemdir.

Önümüzdeki süreç oldukça karmaşık ve siyasi kaoslarla geçecek bir süreç olacaktır. Bunun nedenlerini salt Türkiye-Kuzey Kürdistan içindeki durumla açıklamak yetmez. Uluslararası durum, emperyalistler arası çelişkinin her geçen gün keskinleşmesi ve emperyalist savaş hazırlıkların artması ve kapitalist sitemin uzun bir süredir “göreceli barışçıl” ömrünü bitirmesi vb. nedenleri sıralamak gerekiyor. Ve Erdoğan böylesi bir sürecin ürünü ve bu nedenle de ayakta durabiliyor.

Askeri darbe girişimini bahane ederek daha da saldırganlaşacak olan Erdoğan kliğinin karşısında durmak ve onu geriletmek ve yenmek şarttır. Korkarak sinmek değil, birleşerek daha güçlü bir şekilde sosyalizm hedefli demokratik hak ve özgürlükler için mücadelenin örgütlenmesi güçlendirilmelidir. Çünkü sosyalizm gerçekleşmeden işçi sınıfı ve emekçiler egemenlerin kanlı-kaos saltanatlarından asla kurtulamayacaktır.

Baskıları ve darbeleri, gerici güçleri ortadan kaldıracak ya da onları geriletecek yagane güç, işçi sınıfının örgütlenmesi, bilinçlenmesi ve sokakları zapt etmesiyle olabilecektir. Bu güç uyanmadığı sürece sokaklara ve tüm hayatımıza egemen olacak olan güç faşizm ve dinci gericilik olacaktır. Ancak, bu gerici güç sanıldığı kadar güçlü değil, güçlü olan işçi sınıfı ve emekçilerdir. Devletin en büyük korkusu da bu gücün örgütlü hale gelmesidir. Bu nedenle birleşerek örgütlenmeli ve sokakları zapt etmeliyiz.17.07.2016 

45736

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Yusuf Köse

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar