Çarşamba Mayıs 22, 2024

Dünya Sınıf Mücadelesinin Üzerinde Dönüyor

Dünya güneş etrafında dönsede, bütün toplumsal gelişmelerin;  “öküzün boynuzunun üzerinde” değil, sınıf mücadeleleri üzerinde döndüğünü, bütün sınıflar açısından çok çetin geçen 2020 yılı bir kere daha gösterdi.

Kapitalizmin kriz olduğunu, krizden başka bir şey üretmediğini ve bu krizinde  esas olarak işçi sınıfı ve emekçileri vurduğunu; sermayenin bitmek, durmak bilmez her şeye egemen olma vahşetiyle kitlelerin üzerine yıkıldığını, bir kere daha, korona pandemisi adı altında ölerek gördük.

Ekonomik, çevre, sağlık (bundan böyle durmaksızın hayatımıza giren ve girecek olan salgın hastalıklar), ekonomik yaşam hakları elinden alınıp yurtlarından göç ettirilen, her geçen gün artan sayıda emekçilerin sorunu, artık kapitalizmin kronik krizleri olarak karşımızda durmaktadır.

Kapitalizmin yarattığı krizleri ortadan tamamiyle kaldıracak olan: Çalışan, işsiz, yarı-işsiz, esnek çalıştırılan, örgütsüzleştirilen, sendikaları elinden alınan,  genel anlamıyla; yaşamak için iş gücünden başka  satacak bir şeyi olmayan ücretli köle haline getirilen  işçilerdir.

20. yüzyılda gördük. 21. Yüzyıla girdiğimizde de kitleler sessiz kalmadı. Her fırsatta burjuvazinin kurulu düzenine karşı sokaklara çıktılar. Taleplerini haykırdılar ve haykırmaya devam ediyorlar.

2019 yılında tam 500 milyonun üzerinde işçi ve emekçiler, kapitalist sistemin dayatmalarına, işçilere hayatı zindan eden  kurulu düzenine karşı protesto hareketlerine katıldılar. 40 aşkın ülkede ayaklanamalar oldu.

2020, “pandemi önlemleri” adı altında, protestolar engellenmeye çalışılsa da, işçiler ve emekçiler yine sokaktaydılar. ABD’de; küçümsenen, horlanan, sokak ortasında öldürülen siyahlar, Kürtlerin, Türkiye’de mücadele çığlığı haline getirdikleri “edi bese” nin yerini alan  “siyahların yaşamı değerlidir” diyerek, bir kere daha ayaklandılar. Ve bütün dünaya emekçileri bu mücadelenin içinde yer aldılar. Siyah emekçilerin önderliğindeki bu mücadele, ırkçılığa, tarihin en güçlü vuruşunu yaptı. Burjuvazinin tüm katmanları, 8 dakika 46 saniye onlar karşısında diz çökmek zorunda kaldılar.

Ve Şili’de işçiler, kadın işçi ve emekçilerin militann mücadelesi önderliğinde Pinochet anayasasını yırtıp attılar. Ve yine kadın emekçiler, Arajantin’de  burjuva “adalet”inin sembolü olan sarayı yaktılar.

Göğün yarısı ayağa kalktı! Dünyanın her köşesinde, kapitalist sistemin bütün ayrımcı ve baskıcı politikalarını en fazla maruz kalan, cinsiyet ayrımcılığına,  horlanmaya, ezilmeye, sömürülmeye, tacize, tecavüz ve katledilmeye karşı kadınlar; her yerde, her alanda mücadelenin en önünde yürüyorlar. En militan direnişleri örgütlüyorlar.

Hindistan’da 250 milyonu aşkın işçi ve köylü greve katıldı ve topraksızlaştırılan köylülerin mücadelesi hala devam etmektedir. Faşist Modi’ hükümetinin temsil ettiği Hindistan tekelerine karşı işçi ve emekçiler, 2021’de daha büyük direnişler örgütleyeceklerdir.

Burjuvazi, her adımında kitlelerin nasıl hareket edeceklerini hesaba katıyorlar. Kitleler sessiz kaldığında, burjuvazinin, işçi ve doğa üzerindeki vahşiliği daha da artıyor.

Önümüzdeki yılların nasıl geçeceğini, işçilerin burjuvaziye karşı vereceği mücadelenin sınıf bilinçli örgütlü boyutu belirleyecektir. Her ne kadar, sınıf mücadelesi sözünden öcü gibi korkanlar, bütün gelişmeleri sınıf mücadelesinden kopukmuş gibi göstermek isteselerde, toplumsal gelişmeler, burjuvazi ile proleterya arasındaki sınıf mücadelesinden bağımsız değildir.

Burjuvazinin eli kanlı faşist diktatörü Erdoğan’nın işverenlere: “OHAL’i sizin için uzatıyoruz ve grevlere müsade etmiyoruz” demesi ve yasaları buna göre biçimlendirmeleri,  burjuva sınıfının işçi sınıfına karşı duruşunun adıdır.

 

AKP-MHP ve burjuvazinin diğer birleşenlerinin faşist iktidarının ömrünü de Türkiye ve Kürdistan’daki işçi ve emekçilerin mücadelesi belirleyecektir. Bu ülke daha büyük Haziran Ayaklanması görecektir. Ülke içinde bütünüyle paramiliter örgütlenme ve silahlanma, polis gücünü ve silahlanmasını artırma, özel güvenlik birimleri oluşturulması, bekçilerin yeniden sahneye sürülmesi, kitlelerin ayaklanmasına karşı alınan önlemlerdir. Kitleler bir kere ayaklandığında, burjuvazinin bütün güvendiği duvarlar, çok uzak olamayan bir zamanda, birer birer yıkılacaktır.

2021 burjuvazi açısından bir “düze çıkmak” olmayacaktır. İşçi ve emekçilerin mücadelesi daha görünür bir hal alacaktır. Kapitalist sistem ekonomik ve sağlık krizinden çıkamayacak, Covid-19 gitse bile yeni salgın hastalıkları getirecek virüsler eksik olmayacaktır. Çünkü, burjuvazi doğanın ekolojik dengesini bozarak öldürüyor.

Dünyanın kaderi, bir avuç tekelci burjuvazinin elinden alınmalıdır. Bunu ancak bütün ülkelerin işçi sınıfının, örgütlü, kararlı ve sınıf bilinçli mücadelesiyle başarılabilir ve başarılacaktır! 2021, sınıf mücadelesi açısından daha keskin çatışmalara sahne olacaktır.

Yeni Yılda, işçi ve emekçilerin daha bilinçli ve örgütlü olarak, kokuşmuş, çürümüş bütün burjuva saraylarını yıkmaları ve Gelecek İşçi Sınıfınındır! Gelecek Komünizmdir! dileğiyle, herkese iyi yıllar diliyorum. ..

2463

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar