Pazartesi Mayıs 20, 2024

Dünya mizah günü 7 Ocak’tır! İsmail Cem Özkan

7 Ocak 2015 tarihi kanlı bir gün olarak mizah tarihine geçti. Mizah dergisi olan Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıda çalışanları, mizah yazarları ve karikatürcüleri hayatını kaybetti. Yapılan saldırı dergiye yapılmış gibi gözükse de aslında mizaha karşı yapılmış saldırıdır.

Mizah elbette ilk defa saldırı altında değildir, sürekli mizah ve mizah yapanlar hakkında saldırılar düzenlenmektedir. Mizahın keskin dili, erk sahipleri ellerinde ki baskı araçları ile törpülenmekte ya da yok etmek için her türlü araç kullanılmaktadır.  Osmanlı zamanında padişah ve onun gölgesinden güç alanlar; mizah üretenlerin ve orta oyunu ile düzeni hicvedenlerin derileri yüzülmüş, şehir içinde eşek/ deve üzerinde yüzülmüş derileri ile halka sergiletilirlerdi. Bu sayede halka dilinize mukayyet olun, yoksa sonunuz bu adamlar gibi olur denirdi. Osmanlıda oyun bitmezdi ama mizahçıda bitmedi. Her dönem, her tiran yönetimi altında bile mizahçılar eserler üretmiş, halk ile kucaklaşmıştır. Osmanlı zindanları her dönem bir mizahçıya ev sahipliği yapmıştır. İşkence aletleri buna şahitlik eder. Osmanlıda arşivleri ve tarih yazıcılığını elinde bulunduranlar bu büyük mizahçıları yok saymış, hatta tarih defterlerinden silmek için her türlü oyunu oynamıştır. Sözlü olarak günümüze kadar gelen mizahi eserler, onları yaratanların simlerini fısıldar…

Mizaha hoşgörüsü olmayan toplumlarda baskı, zulüm, tiran yönetim yaşamın günlük olayı olarak karşımıza çıkar.

Osmanlı'dan miras olarak doğan Türkiye de aynı uygulamanın daha çağdaş hali ile karşılaşırız. Mizah yazarları, şairleri de aynı sonucun başka boyutu ile karşılaşırlar. Sürgün, işkence, işsiz bıraktırılarak açlık ile eğitime tabi tutulmuşlardır. Dergileri kapatılmış, yazdıkları sayfalar boş olarak çıkmıştır.

Sürgün, işkence, mahpus damları mizahçılara yabancı değildir, onları kucaklar.

Mizah her dönemin dogmalarına dokunur ve o dogmalardan nemalananların şimşeklerini üzerine çeker. Sadece şimşek mi, elbette taşeronları aracılığı ile dolaylı saldırı altında kalırlar. Evleri kurşunlanır, ateşe verilir, elbette devlet mahkemelerine kadıların huzuruna çıkarılmak istenmiyorsa. İşverenine gözdağı verilir, açlık ile eğit derler, törpüle derler.

Mizahçı dokunulmaz değildir ama dokunulmazlara dokunur.

Mizahçı korkar, bazı mizahçılar artistlerin donlarından mizah üretmeye çalışır, işi rast gider ev alır, kendisini güvende hisseder. Dokunmaz dokunulacak konulara ve der ki toplumun hassasiyeti vardır, o hassasiyete mizahçı olarak dikkat etmek gerek. Bu otosansürün başka bir ifadesidir.

Korkuya boyun eğmiş birinden mizahçı olmaz, olursa işte popüler işlere imza atar ama yaşarken rahat, öldükten sonrada kimse onların eserini dahi anımsamaz.

Irkçı, faşist dönemde faşizmin gücünden etkilenen ve onların ırkçı söylemlerini ülkemizde uygulamış bir çok mizahçı olarak kabul edilen karikatürcü tarihimiz içinde varlığını korumaktadır. Hatta o kişilerin heykelleri bile şehir meydanlarında bulunmaktadır.

Mizah dikenli tellerin arasında keyif ile uçan ve dikenler ile dalga geçebilecek yürekliliğe sahip olmayı getirir.

Mizahı dalga geçme aracı olarak algılayan ve onu küçültmeye ve küçümsemeye çalışanlarda olacaktır. Elbette mizahın içinde dalga geçme keyif verecek boyutta vardır ama sadece dalga geçmez, onun esas işlevi dalga geçerken dokunulmaz olarak görülen, dogmaları yıkmasıdır. Kısaca mizah riskli bir iştir.

Mizahçılar ile şarlatanları karıştıranlar çok olur. Şarlatanlar erk sahibinin yanında erk sahibini güldürmek için emek sarf eden kişidir, sarayın soytarısıdır. Soytarı içeriği boş, balon cümleler ile anlık espriler ve anında unutulacak iğnelemeler ile erk sahibini ve çevresini güldürürken, mizahçı eserinde yapmış olduğu nükteler anında hissedilmese de daha sonra acı verecek boyutta bir etki yaratır. Eğer bu etki yoksa orada mizah işlevini tam yapabilmiş değildir.

Mizahçılar elbette her konuya dokunmak ve savaşmak zorunda değildir. Her mizahçı bulunduğu koşullar içinde tercihini yapmak ve o tercih içinde olaylara ve olgulara yaklaşmak özgürlüğüne sahiptir.

Mizahçı erk sahibinin yanında, lehinde ürün vermez, verdiği an mizahın işlevine, tanımına, duruşuna hançer sokmak ile birebir anlamdadır. Mizahçı her koşulda muhalif olmak ve ezilenlerden yana tavır almak ile yükümlüdür. Mizah, ezenin haksız kazancını, kara paranın kaynağını ve kullandığı dini, dili, ırkı ve işlevini sorgulamak halka “kral çıplak” diyebilme özgüveni içinde haykırmasını bilmektir.

Mizah ezene methiye düzmez, eleştirir, yerer, nükteler ile alay eder. Çünkü bilir ki, ezenden kaynaklanır bu dünyanın düzensizliği, adaletsizliği...

Mizahçı bilir ki bu düzenin devamı, insanı yok eder, özgürlüğü ortadan kaldırır, özgünlüğün yerini fabrikasyon bilgiler alır. Mizah var olan tüm düzene, sistemli işleyişe, karşıdır, eleştirendir.

Mizah olan yerde bir adaletsiz işleyiş vardır.

Fransa’da gerçekleştiren saldırı mizahadır.

Ve mizah susmayacak!

Mizaha karşı yapılan bu saldırılar gerçeklerin üzerini örtmeyecek!

Dogmaları açığa çıkarılıp, insanoğlunun yaratmış olduğu zavallı biat kültürü mizahın dilinden nasibini alacaktır.

Mizah tabuları yıkacak, yerine yeni tabu oluşturmayacaktır. Oluşan tabuya da karşı mizah dilini kullanacak ve yıkacaktır.

Mizah yıkıcıdır, o yüzden hiçbir saldırı, hiçbir güç mizahı yıkamaz!

Mizahı hiçbir tiran yok edemedi, bugün ki taşeronlar ve erk sahipleri de yok edemeyecek!

7 Ocak dünya mizah ve mizahçılar günüdür. Bu katliam her sene bugün mizah gününde anılacak ve o katillerin çirkin suratları her sene tekrar tekrar deşifre edilecektir.

İsmail Cem Özkan

69481

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Sayfalar