Salı Mayıs 7, 2024

Diz çökmeyenlerin, faşizme siper olanların direnişini yükselteceğiz! Aliboğazı şehitleri ölümsüzdür!

28 Kasım günü üç halk savaşçısı Dersim’de Çemişgezek, Pulur ve Xozat ilçeleri arasında bulunan Aliboğazı Vadisi’nde TC’nin kolluk kuvvetleri ile girdikleri çatışmada ölümsüzleştiler. İki askerin de öldüğü çatışmada, Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) gerillaları Hakan (Ersin Erel)Aşkın (Hasan Karakoç) ve Tuncay (Murat Mut), faşizmin kendilerine doğrulttuğu silahlara karşı MLM bilimini rehber edinerek direndiler. Son nefeslerine kadar düşmanla çarpışan üç halk savaşçısı, partilerinin 44 yıllık mücadele geleneğinin sürdürücüsü oldular.

Diz çökmeyenlerin ardılları olarak düşmana karşı direnen Hakan, Aşkın ve Tuncay içerisinde bulunduğumuz OHAL sürecinde, TC devletinin biat ettirme politikalarına karşı en keskin yanıtı canlarını ortaya koyarak verdiler. Kavganın en sıcak yerinden zulme, baskıya ve katliamlara verdikleri yanıt “Diz çökmüyoruz” oldu.

Mücadele alanlarını tümden yok etmeye çalışıyorlar!

Hakan, Aşkın ve Tuncay’ın dağlardan canlarını ortaya koyarak verdikleri “Diz çökmüyoruz” yanıtının karşılığı, ezilen her kesimi kapsamaktadır. Mevcut süreçte devletin ezilenler ve ezilenlerin ortak mücadele hattına karşı ivme kazandırdığı saldırılar, bu kapsamı her geçen gün genişletmektedir. OHAL KHK’leri ile işçi ve emekçilerin haklarını bir bir elinden alan, işsizliğe, güvencesizliğe ve yoksulluğa mahkum eden, Kürt ulusunun iradesini yok etmeye ant içen, örgütlü güçlerini kanlı bir tasfiyeye girişen, kadın ve LGBTİ düşmanlığıyla erkek egemenliğini güçlendiren TC devleti ve devletin bu anlayışının temsilcilerinden AKP, ordusuyla, yargısıyla ve medyasıyla saldırganlığını hem iç hem de dış politikada ortaya koymaktadır.

T. Kürdistanı’nda abluka ve sokağa çıkma yasakları ile Kürt ulusunun kimliğine, yaşam alanlarına ve iradesine sahip çıkmasına saldıran devlet, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan ettiği OHAL ile DBP’li belediyelere kayyum atayarak, belediye eşbaşkanları ile HDP eşgenel başkanları ve milletvekillerini tutuklayarak saldırılarını sürdürmeye devam etmiştir. Basın kurumlarını ve dernekleri kapatarak mühürleyen, sendika üyesi emekçileri ihraç eden, işçilerin grev ve direnişlerini yasaklayan AKP, ezilenlerin demokratik mücadele alanlarını tümden yok etmeye çalışmaktadır.

Faşizme karşı direniş meşrudur!

TC devletinin bekasını korumak için ezilen her kesime karşı hakim sınıf temsilcilerinden AKP eliyle açmış olduğu bu savaş, sadece demokratik mücadele alanlarına yönelmemektedir. Devletin katliam ve sindirme politikalarına karşı dağları mesken eyleyip direnişi kuşananlara yönelik başlatılan kapsamlı askeri operasyonlar da bunun bir parçasıdır. Bakanlar tarafından yapılan “Tarihimizin en büyük askeri operasyonuna hazırlanıyoruz” açıklamalarıyla; tarihi boyunca direnişe ve direnişçilere ev sahip yapan Aliboğazı Vadisi’nin de içerisinde olduğu birçok bölgeyi direkt hedef gösteren kalemşörleriyle bugün yapılan askeri saldırıların zeminini hazırlayan devlet, 20 yıldan uzun bir zamandır pek çok girişimine rağmen girmeyi başaramadığı ve çokça kayıp aldığı Aliboğazı Vadisi’ne doğrudan yönelmektedir. Ancak defalarca Aliboğazı’na sefer düzenlemiş, ağır bedeller ödeyerek geri çekilmek zorunda kalmış olan TC ordusu, F-16’larla havadan bir tabur askerle ise karadan operasyona girişse de karşısında can bedeli bir direnişle karşılaşmış ve yine TC ordusunun hevesi kursağında kalmış/gerillanın direnişle daha da kalacağı açıktır!

Bu yönelimin sebebi, açıktır ki Kemalist faşist diktatörlüğe karşı silah kuşananların ezilenlere verdiği umuttur! Halkın iktidarının namlunun ucunda olmasından duyulan korku, egemenlerin biat politikalarını boşa düşürmektedir. Bu yüzdendir ki bugün, devlet gözünü bu kadar karartmıştır. Halkın silahlı güçlerini tasfiye etmeyi amaçlayan bu operasyonla “umut” kırılmak istenmekte, savaş ve sömürü politikaları hayata geçirilirken halkımızın devrim hayali yok ve paramparça edilmek istenmektedir!

Ancak Aliboğazı’ndan Lice’ye, Şemzinan’dan Kandil’e değin başlatılan “ülke tarihinin en kapsamlı askeri operasyonlarının” gerillanın direnişi karşısında başarılı olmayacağı gerillanın can bedeli direnişinden bellidir! Aliboğazı’nda 25 Kasım’da ölümsüzleşen ve hala kimlikleri netleştirilemeyen 5 gerilla da, 28 Kasım’da şehit düşen 3 TİKKO gerillası da, Şemzinan ve Lice’de günlerce süren çatışmalarda ölümsüzleşen onlarca gerilla da on yıllardır ağızları sulanarak “tek bir terörist kalmayıncaya kadar…” söylemleri eşliğinde sürdürülen kapsamlı operasyonların başarılı olmadığını ve olamayacağını direnişleri ile göstermiştir. Devletin zor’una karşı zor’u örgütleyenler faşizme, faşist diktatörlüğe karşı direnişin meşruluğunu bir kez daha can bedeli direnişleri ile ortaya sermişler ve yol göstermişlerdir.

Devraldığımız bayrağı yükseltmek için…

Yol göstericilerimizden; Tuncay (Murat Mut) hakim sınıfların gençliğe dayattığı geleceksizliğe karşı alternatif yaratmayı seçmiş; Hakan (Ersin Erel) devletin emekçi mahallelere dönük yozlaştırma politikalarına karşı devrimci değişimin vücut bulmuş hali olmuş; Aşkın (Hasan Karakoç) 1998 yılında ölümsüzleşen yoldaşı ve ablası Leyla Karakoç’tan aldığı direniş ruhunu kuşanmıştır. Ve onlar bize devrimci bir direnişle bütün faşist ablukaların nasıl tarumar edilebileceğini bir kez daha göstermişlerdir.

Üç halk savaşçısı; yoldaşları Cengiz İçli, Hakan Çakır, Özgüç Yalçın, Haydar Arğal ve Murat Tekgöz’den devraldıkları bayrağı yükselttiler!

Şimdi, onlardan devraldığımız bu bayrağı yükseltmek bizlerin görevi!

PARTİZAN

02.12.2016

48035

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar