Cuma Mayıs 24, 2024

Diyarbakır zindanının solduramadığı bir “beton gülü”nü,Zeynep’imizi kaybettik. (Erdal Emre )

Kahkaha ve gözyaşı ortağın Delço ile birlikte Cumartesi günü ziyaretine gelecektik. Öyle anlaşmıştık...

On-altı yıllık direnç rezervlerinin sonlarına yaklaştığın biliniyordu. Ama onca yıl dayanan yaşama coşkun bir zaman daha dayanır sanıyorduk. Biraz da bu nedenle ağırdan aldık... Bağışla..!

Birkaç hafta önceden randevulaşmıştık.
Tüm bedenini istila eden o illetin, o amansız melanetin seni bir daha çıkmamak üzere bir klinik odasına mahkum edeceğine inanmak istememiştik belki de. Son telefon konuşmamızın üzerinden on gün bile geçmemişti daha. Ziyaretine gelme düşüncesinin kendisi bile kahreden duygular yaratıyordu... Bir vedalaşma gibi anlayabileceğinden de çekiniyorduk doğrusu. 
“Görüş günümüz” için Delço’yu “sakın Zeynep’in yanında ağlayayım deme !” diyerek sıkı sıkya tembihlemeyi düşünüyordum… Onun ne kadar duygusal olduğunu sen de biliyordun. Duygularını saklamaz/saklayamaz ve etrafındakilerini de ağlatırdı...
Ama yetişemedik, geç kaldık. Aslında sen erken bırakıp gittin…

“Ne haber kız kaynana” diyerek sohbete başlayamamak, biraz utangaçça gülüşünü,şakalara dahi karşılık verirken en uygun ve ölçülü cevap arayışını bir daha yaşayamamak, görememek…

İç-Dersim’in tanıdığım en narin, saygılı, doğasında kırıcılığın kırıntısı yok denli kibar ve candan kızı yok artık.

Zeynep, KAYPAKKAYA'nın şahsında Komünal bir dünya düşüyle tarihin en köklü eşitsizliklerini sorgulayan direnişçi bir kuşağın az sayıdaki kadın militanlarından biriydi. 
Arkadaş canlısı, dostluk ve yoldaşlığına sıkı, sevdiklerinin ihmalkârlığına içten içe çok üzülen, yersiz ihtilaf ve didişmelerden değil huzurdan, yapıcı/samimi kollektif ilişkilerden beslenen bir kişilikti Zeynep.

34 yıl önceki ilk karşılaşmamızda ondaki şu kişilik değerini hiç unutamamıştım : Bulunduğu ortamlara o zarif ruhuyla –konuşmasa bile- belirgin, kendiliğinden bir etki taşıyor, sakin ve saygın bir ilişki iklimi oluşmasını sağlıyordu. Zeynep'in bulunduğu ortamlarda en meşe mamülü arkadaşlar dahi üslup ve davranışlarına bir çekidüzen verirlerdi.

İnsan ilişkilerindeki güven bunalımının, yabancılaşmanın, yalnızlaşmanın derinleştiği, cazgırlığın, reklama ve ranta dönük yüzeysel ilşkilerin alan kazandığı bir zaman diliminde Zeynep’in zerafetini, narin gülüşünü, içtenliğini, yoldaş sıcaklığını, insan ilişkilerindeki kalite düzeyini çok ama çok arayacağımızı sanıyorum.

Yaşam serüvenine bundan böyle anılarımızda devam edeceksin Zeynep ! 

43394

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar