Salı Mayıs 7, 2024

Direnişin resmi yapılıyor…

Gezi direnişinden geriye kalanlar nedir diye sordu bir arkadaş, gezi henüz bitmedi ki geriye bir şey kalsın. Gezi direnişinin başlangıcından bugüne iki yıl geçti ve direnişin sonuçları, devam eden barikat ateşi ve kora dönüşmüş alevin sıcaklığı hala bir şekilde bizleri etkilemeye devam ediyor.

Gezi Direnişi 31 Mayıs günü polis baskını ile başladı. Polis ezan okunduktan sonra gaz tabancalarını ateşlemesi ile Gezi Parkı içinde kurulmuş olan çadırların içini doldurdu. Hazırlıksız yakalananlar ilk şaşkınlıklarını atlatır atlatmaz direnişe başlamıştır. Gezi Direnişinin birden büyüyeceği ve tüm ülkeyi kucaklayacağını başlangıçta hiç kimse düşünmemişti. Polisin orantısız güç kullanımı, çadırların yakılması, direnişçilerin karşılarında ki organizeli devlet gücüne karşı içgüdüsü ile savunmaya geçmesi birden ülkenin gündemi içinde dikkat çekmiş ve ertesi günde polis aynı sertlikte ve şiddet ile saldırması ile birlikte Gezi Direnişi artık park içinden çıkmış ve bir özgürlük mücadelesine dönmüştür. Özgürlük söylemlerinin direnişin ruhunu belirleyecek ve ülke sınırlarını aşan bir yankı bulacaktır. Devlet mekanizmasını kullanarak her türlü baskıyı kendisinde meşru görenlere karşı artık özgürlük türküleri söyleniyor, özgürlük sloganları atılıyordu. Polis ve yardımcı güç olarak kullandıkları zabıta güçleri bu gelişen durum karşısında şaşkınlık yaşamış, ‘dövdük, yaktık, küfür ettik ama gitmediler’ diye sanırım kendi içlerinde konuşmuş olabilirler. 

Gezi bir direniş ateşi yakmış, ateş 31 Mayıs günü yanmış ve bugünde hala yanmaya devam etmektedir. Elbette bu ateş şimdilerde meydanlarda yanmıyorsa, inanın gönüllerde yanmaya devam etmekte ve ülkenin değişik yerlerinde devam eden direnişlerde yanmaya devam ediyor. Gezi ülke tarihinde ilk defa yaşanan bir sürecin adıdır. İlk defa büyük bir güce karşı direniş ülke sathına bir anda yayılmış ve direniş barikatları kurulmuştur. İlk defa büyük bir halk hareketi öndersiz, örgütsüz ve içten gelen direniş ruhunu açığa çıkarıyor, var olan tüm baskıcı anlayışa, organizasyona karşı sesini çıkarmakla kalmıyor direniyordu. Kapatılan köprülerden kitlesel olarak barikatı yılarak geçiyor, direniş camlardan dışarıya taşan tencere seslerine karışıyordu. Direniş yaşanıyordu ve bu yaşananları hiçbir kitap yazmıyordu. 

Gezi Direnişi başlamasından sonra iki yıl geçmiş, bugün Metal İşçilerinin ellerinde direniş alevi ve ruhu. İşçiler ellerine aldıkları ayakkabılar ile zıplayarak ve kendilerine özgü sloganlar ile bağlı bulundukları sendikayı çöpe atıyorlar ve direniş Gezi’de olduğu gibi hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Gezi ruhu direniş olan her yerde yeniden filizlenmekte ve sarmalamaktadır. 

Gezi sürecini anlatan bu arada bir çok kitap çıktı. Kitapların bir bölümü ticari kaygılar taşımış olsa da direnişin ruhunda ticaret yok paylaşım vardı. Her paylaşılan şeyi ticari olarak düşünen ve kapitalizmin kirlettiği düşünce yapısını hala üzerilerinde taşıyanlar işi paraya döndürme telaşına girip, çektikleri fotoğrafların üzerine copyright yazarak pazarlama içinde olmuşlardır. Ajanslara bağlı çalışanlar, haber merkezlerine gönderdiklerini aynı zamanda kamuya açık olarak yayınlayarak var olan anın haberlerini haber alma özgürlüğü içinde kullanılmış ve paylaşılmıştır. Özgürlük hepimiz için gereklidir ve ilk defa direnişin ilk haftalarında hep beraber yaşıyorduk. Özgürlüğün kaos oluşturmadığı ve parayı dahi kullanımdan düşürecek kadar geniş bir alanı yarattığına hep beraber şahit olmuş, evlerde yapılan yemekler direnişçilere ve direnmek için taşınmıştır. Sağlık için ilaçlar hep beraber el birliği ile ya satın alınarak her kesin kullanıma sürülmüş ya da öğrenilen ilaç yapımları el birliği ile üretilmiş ve ihtiyaç anında kullanılmıştır. Beyaz önlüklü sağlıkçılardan, kitap okunmasını teşvik eden kütüphaneciler, her meslekten birey kendi mesleğinin olanlarını direnişe sunmuş ve direniş içinde canlı yayın yapan bir tv bile oluşturulmuştur. 

Gezi Direnişi sosyal medyanın gerçekten sosyal olmasını ve yaygınlaşmasını da beraber getirmiştir, çünkü resmi yayın niteliğinde olan tüm medyanın dışında yeni haber kaynakları yaratılmış ve bu kanallar kullanılmıştır. Her türlü yasaklamalara karşın DNS ayarları değiştirilmiş, DNS ayarları duvar yazısı dahi olmuştur. 

Direnişin yarattığı özgürlük alanları kendi evimizi korur gibi koruduk. Hayatımızda ilk defa yaşadığımız ve ayol gerçekten devrim oluyor yazısına kadar yansıyacak şekilde gelişti. Bir devrim havası vardı ama iktidar olacak iktidar yoktu. Direniş lidersizdi ama kimse lider telaşına düşmeden kolektif akıl ile sorunların üstünden başlarda geliniyordu. Silah ve öldürme timleri ortalığa çıktıktan sonra ölüm kontrgerillanın elinden ve devletin desteği ile gençlerimizi elimizden almaya başladı. Yaralananlar, ölenler, sakat kalanlar, beynin yarısını kaybedenler direnişin ne kadar hazırlıksız ve savunmasız olduğunu gösteriyordu. Bütün bu tehlikeleri bile bile halk yine meydanlara çıktı, yine kavga etti. Daha fazla kan akmasın, daha fazla ölüm olmasın diyerek parklara çekilme kararı bir ortak düşünce ile sessizce alınmış ve uygulanmıştır. Bugün Gezi Direnişi park formlarında yaşamaya devam etmektedir. 

Bugünlerde bir sergi açılacak, Gezi Direnişini anlatan. Haydar Özay ressam arkadaşımız yaklaşık bir yıldır emek verdiği sergi Gezi Direnişinin başlangıç gününden bir gün önce açılışı yapılacak ve Parklarda yarattığı eser dijital baskı ile çoğaltılarak sergilenecek. Haydar Özay’ın yarattığı resim tıpkı Gezi Direnişi gibi bitmeyecek, sürekli eklemler yapacak, yeni vurgular ekleyecek gibi. Haydar Özay eserinde kendi duruş noktasına göre direnişi yeniden yorumlamış ve onun yorumu ile karşımda durmaktadır. Resim içinde ararsanız binlerce öykü bulabilirsiniz, tıpkı direnişte olduğu gibi. İmgeler ve gerçekler iç içe geçmiş, bizi o ateşin harlı olduğu günlere götürmektedir. Ölen hiçbir arkadaşımız unutulmamış, zaten unutmamak ve sürekli hafızlarımızda başlangıç günleri taze kalması için oluşturulmuş ve hayata geçirilmiştir. 

Haydar Özay yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı resim son haline gelmek üzere. 30 Mayıs günü açılışı yapılacak ve Gezi Direnişinin yiğit evlatlarının anaları ve babaları ve de bizler gibi kardeş / yoldaş olanların katılımı ile mimarlık odasının terasında açılacak.

Direniş bugünlerde Metal İşçilerinin olduğu alanda yaşamaktadır. Bütün meydanlar Taksim’dir. 

Her yer taksim, her yer direniş!

İsmail Cem Özkan

 

48713

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar