Çarşamba Mayıs 15, 2024

Devrimci'ler ölür ama devrimler sürer ;

İttihat ve Terakki Partisi'nin,'' Yeni Türkiye '' versiyonu olan AKP Erdoğan iktidarı,15 yıllık icraatları ile hem Türkiye,hem de ortadoğu coğrafyasında tehlikeli ve savaş kışkırtıcısı olarak tehlikeli olmaya devam ediyor.Osmanlı'nın son döneminde Talat,Enver,Cemal üçlüsünün çılgın politikaları ülkeyi savaşa sokmuş,Ermeni soykırımı'nı planlayarak yeni bir yüz yılın başlangıcında insanlığa karşı suçlar işlemişlerdir.İ ve T Partisi'nin yüz yıl önceki politikalarının bir ve aynısını bugün hayata geçirmeye çalışan Erdoğan kliğinin bölge ülkeleri ile barışık olmayıp savaş içinde olması kaygılandırmaktadır.Avrupa,Amerika ve ortadoğu ülkeleri ile kriz içerisinde bir ülke ekonomik ve siyasi olarak bu ağır savaş politikalarının faturasını kaldıramaz olmuş,her geçen gün krizlerle karşı karşıya gelmektedir.

İ ve T Partisi, Abdülhamid'in devrilmesinde Ermeniler ile ittifak içerisine girmiş,iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra Ermeni'lere en büyük darbe İ ve T Partisi'nden gelmiştir.Erdoğan da iktidara gelince,amacına ulaşmak için bütün yol ve yöntemleri deneyerek bugün Türkiye'nin Tek adamı olmuştur.Askeri vesayete karşı oluşturulan '' yetmez ama evet '' politikaları ile aydınları,gazetecileri solcuları,akademisyenleri kandırarak desteklerini almış,ama bugün hepsini cezaevine atmıştır .

Alevi,Dersim açılımları gibi,özünde karşı oldukları politikalarla kitleleri kandırmış.Akil adamlar komisyonları ile insanların aklı ile dalga geçmiştir.Sahte ''Kürt Açılımı'' ile Kürt ulusal Hareketi'ni dumura uğratmak,önderlerini tespit etmek,öldürücü darbenin vurulması için fırsat kollamıştır.

2015,Ermeni soykırımının 100.yılı olurken,aynı zamanda Kürt sorunu'nun çözümü için görüşme lerde masanın devrildiği yıllar olmuştur.Tarih'i ile yüzleşme olmamış,bir ''özür'' ün aksine Ermeni'ler,geleneksel Türk politikaları ile suçlanmıştır.Kürt illerinde halk kırım ve tehcir ile karşı karşıya kalırken,direnme hakkını kullanarak,Ortadoğu'nun,NATO'nun en güçlü ordusu'nu,60 kişilik Halk Savunma Birlikleri ile yenilgiye uğratırken,acısını TSK, masum kürt köylüsünden çıkarmıştır.BM İnsan Hakları raporlarına da yansıyan Kırım ve Tehcir olaylarında 2000'den fazla insan öldürülmüş, 500 binden fazla insan göçe zorlanmıştır.Kürt illerinin bütün vahşet görüntüleri kayda alınırken'' Kıyamat benzeri Tablo '' olark görülmüştür.BM yetkililerinin araştırma,inceleme yapmasına izin verilmemiş,antlaşmalar ayaklar altına alınmıştır.Kundakdaki bebelerin öldürüldüğü,insanların ölülerini derin dondurucuda sakladıkları,bodrum katında yakılarak öldürülmeleri hafızalarımızda henüz tazeliğini korumaktadır.

'' Nisan ayından sonra PKK yok olacak '' diye açıklama yapmaktan geri kalmayan,büyük sözler sarf eden Süleyman Soylu'nun hevesi Şırnak'tan gelen haber ile kesildi.Öyle ki,mazlumların Taybet Ana'nın,Miray bebelerin,Hacı Lokman Birlik'lerin ahı yerde kalmadı.Sur,Nusaybin,Şırnak köylülerinin ahı yerde kalmamıştır.Kürt illerini yakıp yıkan insanlığa karşı kabarık suç dosyaları bulunan TSK'nin Savaş konsepti ,Halkın Fedai'leri tarafından Şırnak kırsalında saf dışı bırakılmıştır.

TSK'nın Beyin takımı olan 13 personel imha edilirken,medyada özenle düşürülme hakkında hiç bir şekilde konuşma olmaması dikkat çekmiştir.İşid çetelerine verdiği destek ile artık bütün dünyada bilinen,günahsız insanları her yerde korku ve panik yaratarak öldüren,insanlığın onur ve guru kaynağı Kürt'ler,Enternasyonal savaşçılar,devrimciler,Partizan'lar artık Erdoğan'ın bir numaralı düşmanları olmuşlardır.İşid hezimete uğradıkça,yenildikçe,toprak kaybettikçe Türkiye bundan en çok rahatsız olan ülkelerin başında gelmektedir.

İşid'in,Suriye'de yenilmesi savaşı kaybetmesi en çok Türkiye'de yaşayan Kürt'ler,Alevi'ler,azınlıklar,aydınlar,ilericiler tüm muhalif kesimlerin rahat nefes almasını sağlayacaktır.Aksi takdirde acıların en büyüğü ile bu halk karşı karşıya kalacaktır.Işıd darbe yedikçe elinde bulunan devrimcilere ait cenazeleri pazarlık konusu yapmak için saklamaktadır.Türkiye'de de aynı yöntem son zamanlarda Partizan'lara,gerillalara ait cenazeler saklanılmakta,gizlice gömülmektedir.İşid anlayışı Türkiye'de de uygulamaya konulmuştur.Bu uygulamalar geçmişten bu yana devam etmektedir.Artık şehit düşen gerillaların,devrimcilerin yakınları anaları,cenazesine kavuştuğu ,alabildiği için şanslı olacak,''sevinecek''tir.Bir ve aynı olanTürk ve İşid zulmü dünyada ne duyulmuş ne de görülmüştür. Gerilla'ların,Partizan savaşçıların naaşları verilmeyerek şantaj politikası artık devreye girmiştir.Artık böyle bir durumla karşı karşıyayız.Bu uygulamalar geçmişten günümüze gelmektedir.

Atatürk'ü eleştirdiği için cezaevine konulan,Af'la serbest kaldıktan sonra yurt dışına kaçarken MİT elemanı tarafından kafası taşla ezilerek öldürülen Sebahattin Ali'nin halen mezar yeri belli değildir. Sır'dır.Seyid Rıza,oğlu ve 5 Dersimli'nin Elazığ meydanında idam edildikten sonra cenazeleri nereye gömüldü yine sırdır.Seyfo' Ana'ya Erdoğan söz vermiş olmasına rağmen oğlunun cenazesine kavuşamadan gözlerini hayata yumdu.Hava saldırısında 10 gerilla ile şehit düşen Murat Gün'ün babası Kemal Gün oğlunun kemiklerini ancak 90 günlük açlık grevinden sonra alabildi.Bu zulüm dünyanın hiç bir yerinde görülmemiştir.BÖG savaşçısı 4 gerillanın Suriye'de İşid çetelerine karşı savaşırken şehit düşmüşler,devlet naaşlarının nerede gömülü olduğunu akıbetlerini saklamaktadır.Aliboğazı'nda şehit olan 12 Partizan'dan 8'nin cenazeleri aileleri tarfından alınırken,Yetiş Yanlız ile dört yoldaşının mezar yerleri,naaşları gizlenmektedir.Savaş konsepti'nin kirli yöntemleri açığa çıkmış Sur'daki gibi tüm bu uygulamaları BM'ler nezdinde yargılanmalara konu olacaktır.

Yeni bir yüzyılın başında Antranik Paşa ;

Ermeni Devrimci Hareketi'nin önderi olan aynı zamanda tüm Ermeni ulusu'nun tartışmasız halkahramanı olarak kabul edilen Antranik Ozanyan,25 Şubat 1865 yılında Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde dünyaya gelmiştir.Küçük yaşda başlayan bahtsızlıkları,ileriki dönemde kendisini Ermeni kurtuluş mücadelesinde bulmasıyla sonuçlanmıştır.Bir yaşında annesini kaybetmesi,onu derin - den etkilemiştir.İlk öğretimini Şebinkarahisar'ın,Muşeğyan köy ilkokulunda tamamlarken,orta öğretiminde Ermeni'lerin tarihi,kahramanlık yazıları ile ilgilenmeye başlamıştır.Osmanlı'da Ermeni' lere yapılanlar,onu zulme ve krallığa karşı olmayı getirdi.Ermeni devrimci şaiir'lerin yapıtlarından etkilenerek,okumaya başladı.Genç yaşta,17 yaşında evlendi.Ama aksilikler,peşini bırakmadı.Hamile eşi ile çocuğunu kaybetti.Bu durum isyancı bir karakter almasında önemli rol oynadı.17 yaşında cezaevleri ile tanıştı.Ama Ermeni arkadaşları ve halk ona yardım ederek cezaevinden çıkar – dılar.İlk siyasal faaliyetleri bölgede bulunan Hınçak Partisi'ne katılarak olmuştur.

1894-96 yılları arasında Osmanlı sultanı,kanlı Abdülhamit krallığı altında Ermeni halkı kırım ve katliamlar ile yüz yüze kalmışlardır.Kılıç zoru ile yönetilen,istibdat rejimi olan,sultanın hakimiyeti altında yaşayan,Osmanlı halklar hapishanesi durumunda idi.Muhaliflerin susturulduğu ağır koşullarda,Ermeni'lerin ileri gelenleri yurt dışına kaçmak zorunda kalmışlardır.1907 yılında yurt dışında Paris'de toplanan muhalifler,Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi,parlamenter rejime geçilmesi ve radikal düzenlemelerin yapılması konusunda anlaşarak kongreye gittiler.EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu) 4.Kongre'de toplanmış,Jön Türk'ler ile işbirliği yapma konusunda oy birliği ile karar almışlardı.EDF,Taşnak'lar ile Jön Türk'ler bir araya gelerek ''mevcut rejimi devirmek ve meşruti bir yönetim kurmak '' üzere antlaşmaya vardılar.SDHP (Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ) ise bu Kongreye tasvip etmedikleri için katılmadılar.

1908 yılında kabul edilen yeni Anayasa ile Abdülhamid Han'ın,30 yıldan fazla süren kanlı yönetimine son verildi.Bu durum ülkede Özgürlüğe susamış halklar için çoşkuyla karşılandı.Jön Türk'lerin yönetici kadrolarından Enver Paşa bu ara Selanik'den ordusu ile İstanbul'a öldürücü darbe vurmak için ayak bastı.Sevinç içerisinde bulunan halklar,İstanbul sokaklarına inerek özgürlük ve kardeşliği sevinç içerisinde kutladılar.30 yıldan sonra zulümlerden kurtulan Ermeni'ler için bir mucize gerçekleşmişti.En çok sevinç içerisinde bulunanlar ise sokaklarda Ermeniler oldular.

Abdülhamid'in devrilmesi hareketinde etkin rol üstlenen Taşnak Partisi,Jön Türk'ler ile Paris'de yaptıkları kongrelerde ''Eşitlik,Özgürlük,Adalet'' sloganlarının altında yatan gizli emelleri göremediler.İttihat ve Terakki Partisi'nin kullandığı kulağa hoş gelen bu sloganların kurnazca uydurulmuş göz boyamak için söylemler olduğu ileride ortaya çıktı.Geçici özgürlükler ile Ermeni'lerin liderlerini ortya çıkaracak ve ileride öldürücü darbeyi vurmanın koşullarını yarattılar.Taşnak Partisi yayınladıkları bildirilerde ''özgürlük,eşitlik,kardeşlik çağrısı yankılanmaktadır.Dünün halkların hapishanesi bugünün özgür ülkesine dönüştü '' diye bidiriler dağıtmaya başlamıştı.Hınçak ile Ramgavar Partileri de aynı şekilde farklı olmayan söylemlerle,zafer sarhoşluğuna kapılmışlardı.Fransız Devrimi sloganı olan ''özgürlük,eşitlik,kardeşlik'' sloganına ilave olarak ''Adalet '' i de eklemişlerdi.Abdülhamid'in devrilmesinden ve Anayasa'nın ilanından sonra,Jön Türk'lerin parlak sözlerine inanmayan tek bir kişi vardı.O da Antranik Ozanyan olmuştur.Ermeni halkının efsanevi komutanı,güçlü ön sezgisi,politik kavrayışı ve uzak görüşlülüğüne sahipti.Antranik Paşa'yı önder konumuna getiren bu konumu olmuştur.Ama siyasi önderler,partiler bu durumu görememiş,aldanmışlardır.Sonuçda onarılmaz,geri dönüşü olmayan,vahim sonuçlar ile Ermeni ulusu karşı karşıya kalmışlardır.

'' baskı altında kalan halkların yanındayım ''

1905 yılında Bulgaristan'a geçen Antranik Paşa,burada bir an olsun boş durmadı.Askeri birikimlerini ''Savaş Talimatnamesi'' adı altında broşürde topladı.Fedai'lerin savaşta dikkat edecekleri noktaları özel olarak belirtir.Halk içinde Fedai'lerin örnek alınacak kişiler olmasını,mevzilerin hazırlanırken bölgenin incelenmesini,yiyecek içecek yaşam malzemelerinin buna göre düzenlenmesini,fedailerin disiplin içinde olmalarını,küfür etmemelerini,morallerini en üst seviyede tutmalarını,boş zamanlarda eğitim yapmalarını,gece savaşının püf noktalarını,pusuya düşmemelerini,zehirlenmelere karşı alınacak önlemleri emir almadan ''ne ye,ne yedir'' prensibinden hareket etmeleri için..görüşlerini broşürde toplayarak,fedai'lerin eğitimi için uğraştı.

Balkan'larda,Osmanlı'lara karşı başlayan,ulusal ayaklanmalar şeklinde Özgürlük ve Bağımsızlık hareketlerine karşı sessiz kalmayan Antranik Paşa,Bulgar,Arnavut,Yunanistan,Sırbistan,Montenegro (Karadağ) halklarının haklı mücadelelerini desteklemiş,bizzat '' Gönüllüler Birliği '' ile katılmıştır.'' Ben milliyetçi değilim,Tek millet tanıyorum,o da ezilenlerin milletidir '' şeklinde düşüncesini özetlemiştir.Farklı kültür,etnik,millet,dil ve ırklardan insanlarla tanışarak tek bayrak olan Enternasyonalist'lerin Bayrağı altında Bağımsızlık ve Özgürlük mücadelesinde birleşmiş oldu.

Abdülhamit katliamlarından 1895-96 yıllarında yurtlarından kaçmak zorunda kalan Ermeni'lerin Güney'den Suriye'ye sürgüne gönderilirken,Batı'dan ise Balkan'lara kaçış şeklinde olmuştur.Bulgaristan'a sığınan Ermeni'ler ulusal görevlerini yerine getirmek için,Bulgar'ların yanında savaşa katılmışlardır.Osmanlı'lara karşı başkaldıran halklar kitleler halinde müfrezelerde yer almak için isimlerini yazdırarak savaşa katılmışlardır.Ermeni'ler,Antranik Paşa komutasında 234 kişiden oluşan gönüllüler Birliği ile cephede yer aldılar.Bulgar askerlerinin görev dağılımında gösterdikleri yer sınır güvenliğ bölgesi olmuştur.10 bin askerin komutanı olan Yaver Paşa'yı,sınırda yenilgiye uğratmış,esir almıştır.Bu durum Bulgar medayasında geniş yer almış cesaretinden dolayı,övgüler dolusu manşetlere konu olmuştur.Bulgar hükümeti adına askeri cesaret '' Altın Haç '' ile '' Balkanlar kahramanı '' altın madalya ile ödüllendiridi.O,dönem,Balkan savaşlarını bir gazetenin muhabiri olarak izleyen Leon Troçki ise yazdığı makalelerde '' Şarkı ve efsane kahramanı Antranik,Gönüllüler ordusunun ruhuydu.O komutan elbiselerinin içinde mükemmeldi ..'' diye gazetesine haber gönderdi.

Diğer Ermeni gurupları ise Bulgar birlikleri ile birleştiler.İçlerinde bazıları Bulgar'ların yüksek rütbeli subayları durumuna geldiler.Antranik Paşa,Bulgar kurtuluş kuvvetlerinin hazırlanmasında,eğitiminde,savaş taktiklerinin hazırlanmasında,uygulanmasında büyük rolü olmuştur.Bulgar Partizanları ile de tanışan Antranik Paşa eğitim ve talimleri birlikte yürüttüler.Antranik Paşa ,Enternasyonal Devrimci olarak, '' ben milliyetçi değilim yanlız baskı altında kalan halkların yanındayım ''diyordu.

'' halkımızın ve sizin başınıza felaketler getirecekler ''

İlkin Taşnak Partisi Yurt Dışı Bürosu'nu Cenevre'den İstanbul'a taşıdı.Halkın ileri temsilcileri aydınlar,yazarlar hukukçular bu rüzgardan etkilenmişler teker teker ülkelerine dönmüşlerdir.Jön Türk'ler ordu,meclis,yönetim kademelerine kendi adamlarını yerleştirerek kilit noktaları ele geçirdiler.Meclis'de ise Ermeni'lere 12 milletvekili ile temsil hakkı tanıdılar.Yurt dışında gelip meclisde Ermenileri temsilen bulunan Kirkor Zohrab,sosyalist kimliği ile tanınan,güçlü ajitasyon yeteneği olan,politikacı olarak öne çıkıyordu.Yine Rupen Zartoyan ile Vahakn,Jön Türk'lerin güzel sloganlarına aldanarak ülkeye dönen değerli politikacılar olmuşlardır.Antranik Paşa bu ikisine gitmemeleri için yalvardı.Ama sözünü dinletemedi.Vahan Papazyan,Simon Zavenyan da dahil hepsi Klikya katliamlarında idam edildiler.

Taşnak Partisi yöneticileri Yurt dışında bulunan Antranik Paşa'ya haber göndererek,gelip Millet meclisinde mebus olma çağrısında bulundular.Talat ile Enver'in söylemlerine inanarak,Ermeni'lerin devlet kademelerinde en iyi yerlerde bulunacaklarını,en iyi görevlerden birisinin de Antranik'e ayarlandığını söylemişlerdir.Taşnak liderlerinin İstanbul'a gelmesini istedikleri Antranik'e Muş'tan 50 Lira karşılığında mebus olmasını teklif ettiler.Genç Türk'lerin,İttihat ve Terakki'cilerin politikalarını önceden gören Antranik Paşa cevap olarak '' Ben Sultan Enver ile Talat'ın elini sıkıp kardeş olamam.Bu yeni kardeşlerinize dikkat edin,onlar halkımızın ve sizin başınıza feleketler getirecekler '' diye cevap vererek red etmiştir.V.İ.Lenin'in öğrencisi olan P.Gunanyanz hapiste bulunduğu dönemde İ ve T politikalarını inceledikten sonra çarpıcı tespitlerde bulunmuştur.'' Genç Türk'lerinbaşlattıkları hareket Hay'lara ve Osmanlı'da yaşayan diğer halklara karşı düşmanca hazırlanmış bir politikadır '' demiştir.

İttihat ve Terakki Partisi'nin esas gayesi,Osmanlı'da sanıldığı gibi krallığın devrilerek yerine özgür,halkların barış ve demokrasi içerisinde birlikte yaşayacağı düzen değildir.Parçalanmaya yüz tutmuş Osmanlı'nın birliği ve bütünlüğünü korumak esas görevi olmuştur.Bunun için Pan islamizm,PanTürk'izm gibi ırkçı ideolojilere sarılarak kaybedilen toprakların derdine düşmüştür.Ama karşılarında engel olarak Rusya'yı gördükleri için,Rusya'yı çembere almak ve zayıflatmak için Türk cumhuriyetlerine açılma politikalarını hayata geçirmek niyetinde olmuşlardır.Bir duvar gibi duran Ermenistan'a bu yüzden öldürücü darbe vurmaktı.Ermeni Parti'leri bu durumu göremediler.İttihat ve Terakki Parti'lerinin peşine takıldılar.

1909 yılında sahte bir isimle İstanbul'a geçen Antranik Paşa,Taşnak yöneticileri ile uzun görüşmelerde bulundu.Ama kendisini ikna edemediler.Antranik'in İstanbul'dan ayrılmasından 45 gün sonra başlayan Adana kırımları 30 bin Ermeni'nin ölümüyle sonuçlamış,Suriye'nin kuzeyi Kessab'a kadar uzanmıştır.1 Nisan 1909 yılında başlayan kırımlardan sonra Ermeni'ler şaşkına döndüler.Krikor Zohrab başkanlığında bir heyet sadrazam Hilmi Paşa ile görüşerek olayın soruşturulmasını talep ederler.Sadrazam bu öneriyi kabul etmiştir.Adana katliamına yabancı misyonerler ile konsoloslar tanık olmuşlar raporlarında belirtmişlerdir.Meclis tartışmalarında Ermeni mebus'lardan Vartkes'' döğüştüğünüz ve yemin ettiğiniz güzel ilkelerimiz nerede ? '' , Murad Boyacıyan ise '' diktatörlük günlerinde dağlarda savaştık acaba bu anayasal günlerde de mi yine dağlara çıkmaya mecbur kalacağız '' diye tepkilerini Jön Türk'lere meclis'de dile getirmişlerdir.

'' aslan gibi insanlar,koyun gibi mezbahaya gittiler ''

İttihat'çıların oyunları bunula kalmaz.Adana kırımlarını araştırmak üzere görevlendirilen Hagop Babikyan şüpheli şekilde inceleme raporunu Meclis'de okuyamadan öldürülür.Sonradan zehirlendiği ortaya çıktı.Bu durumu meclis kürsüsünden okuyan Krikor Zohrab ise hırpalanır.Darbelerle meclis kürsüsünden indirilir.Adana kırımlarından gerekli dersleri çıkaramayan Taşnak Partisi,halen İ veTerakki Partisi'ne olan güvenlerini halkın tepkisine rağmen devam ettirmişlerdir.Büyük soykırım öncesi Ermeni'lerin silahsızlandırılması,askere almalar,direniş gücünü kırmak için sıkı aramalar..tüm bunlara rağmen siyasilerde en ufak bir şüphe dahi uyandırmamıştır.Adana kırımları için ise Jön Türk'ler '' gericilerin yobazların düzenlediğini '' söyleyerek sorumluluklarını gizlemişlerdir. Adana kırımlarını Mısır'da iken haber alan Antranik Paşa,arkadaşlarına yolladığı mektupta,'' Eğer yoldaş Talat'lar fırsatını bulsalar,sizleri de kesecekler,bunu çok iyi anlayın '' diye belirtmiştir.Taşnak'ların İttihatçı'lara güven politikaları 1913 yılına kadar devam etmiştir.

Pazarların paylaşımı konusunda birbirleri ile rekabet halinde bulunan emperyalist güçler arasında başlayan I.Dünya Savaşı'nda Osmanlı'lar Almanya'nın başını çektiği Avusturya,Macaristan saflarında yer aldı.İngiltere,Fransa,Rusya,İtalya ise karşı bloku oluşturuyordu.Osmanlı'ların gayesi,Ermeni'leri Rus'lara karşı savaşa sokmak,Rus'ların amacı,Osmanlı Ermeni'lerini saflarına çekerek savaşı kazanmaktı.Her koşulda Ermeni sorunundan kurtulmak isteyen İttihatçı'lar savaşın bulunmaz bir fırsat olarak görmüşlerdir.İ ve T,Merkez Komitesi üyesi Dr.Nazım bu durumu açık ve net olarak itiraf etmiştir.'' Bu toplantıda kaç defa söyledim yine söylüyorum.Eğer bu temizlik harekatı genel ve nihai olmazsa,yarardan çok zararı dokunur.Ermeni halkını topraklarımızdan kökten temizlemeliyiz.Bir kişi bile kurtulmamalı ve Ermeni ismi unutulmalıdır.Şimdi savaş içerisindeyiz.Bundan daha uygun zaman bulunamaz..Büyük devletlerin müdahalesi ve gazetelerin haberi bile olmaz..

Bu defaki işlem,kökten temizleme işlemi olacaktır..'' demiştir. Ermeni'lerin I.Dünya savaşında politikalarını belirleyecek olan Taşnak Partisi 8.Genel Kongresi Erzurum'da toplanmak üzere bir araya geldiler.Bu toplantıya İttihat ve Terakki Partisi'nden delegeler de katılmışlardır.Bunların başında Teşkilat-ı Mahsusa şefi Bahattin Şakir,Naci Bey ile Halil Bey'dir.Kongreye ne kadar önem verdikleri gönderdikleri kişilerden anlaşılmaktadır.Bu kişiler eli kanlı,zalim kişiler olarak dikkat çekicidir.Fakat daha sonra 1915 soykırımında aldıkları rol,katliamlardan dolayı Ermeni'ler tarfından 1922 yıllarında cezalandırılmışlardır.1914 Ağustos ayında Kongre'nin Erzurum'da yapılmasına izin veren ittihatçı'lar Ermeni'lerin dostluk eli uzatmasını beklediler kendi kontrollerinde bir kongreden beklentilerini dile getirmişlerdir.

Ermeni Taşnak Partisi yöneticileri,aldıkları kararlarda herhangi bir savaş durumunda,Osmanlı devletine sadık kalacaklarını ilan ederken,Kafkaslarda bulunan Ermeni'lerin Rus'lara karşı ayaklanma önerilerini ise red etmişlerdir.Eğer kabul ettikleri takdirde Kars,Van,Bitlis gibi vilayetlerde özerklik verme sözünde bulundular.Bir anlamda Rus'lara isyan önerisini,Ermeni'ler korkunç sonuçlarını gördükleri için red etmişlerdir.Bu duruma çok öfkelenen Talat Paşa '' İttihat ve Terakki partisi'nin artık yapacaklarında özgür olduğunu '' derken,1915 soykırımını işaret ediyordu.

I.Dünya savaşı patlak verdiği yıllarda Antranik paşa İstanbul'a haber yollayarak,devrimcilerin,aydınların şehri terk ederek,yurt dışına çıkmalarını önermiştir.Ama,sözlerini dinlemeyen dönemin ileri gelenleri bunun bedelini hayatları ile ödemişlerdir.Antranik Paşa bu durumu anılarında'' aslan gibi insanlar,koyun gibi mezbahaya gittiler '' şeklinde değerlendirmiştir.

(Devam Edecek)

39372

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Örgütlenme, Özgürleşme Ve Devrimin Güncelliği[1]

 

 

“İnsanlara şunu söylüyoruz:

Yalancıların maskelerini kaldırın,

körlerin gözlerini açın!”[2]

 

Sürdürülemez kapitalist çılgınlık şahsında, “Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!”[3] betimlenmesindeki bir hâl-i pür melal ile yüzleşiyoruz.

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! Yarım Asırlık Mücadele Yolumuzu Aydınlatıyor

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının 50. yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, onu var eden koşullar devam ettikçe kuşkusuz varlığını devam ettirecektir.

Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, sistemin çöküntü içine girdiği günümüz koşullarında kendisini çok daha yakıcı dayatır duruma gelmiştir. Ve elbette ki proletarya partisi üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü onun mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik pusulası vardır.

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…(İsmail Cem Özkan )

Eski sloganlar atılıyor, eskisi gibi heyecanlı değil, çünkü ortam ve zaman değişmişti, eski sloganların ruhu da çoktan bizi terk etmişti... İnat ile eskiden kalan sloganlar atılıyordu ama o sloganlar bugünün sorununa yanıt vermiyor, sadece eski arkadaşlara "biz ayaktayız, yok olmadık, gelin bir arada olalım!" çağrısıydı. Fakat çoktan ayrılmıştık, ruhen bir arada ama eskinin yaratılmış öyküleri de abartılarak anlatılırken gerçeklikten uzaklaşmış ve eskinin yeniden yaşayacağı iyimserlik dışında bir arada olacağımıza dair her hangi bir şey söz konusu değildi...

Siyaset Yapma Tarzımız ve Verili Koşulların Önemi Üzerine

 


   Son dönemlerde kurumlarımızın yaptığı konferanslarda, basın açıklamalarında `Verili koşullar` dan bahsediliyor. Verili koşullardan kasıt, somut koşulların somut tahlili.

Ölümsüz(ümüz)dür NÂZIM HİKMET[1]

Pişman değilim yaşadıklarımdan,

öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.[2]

 

“Ew çend giringî pê bide jiyana xwe ku di/ heftêyem de jî wek mînak çandina darzeytûnê bibe// Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,/ yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin,” dizelerinin hakkını bir komünist gibi yaşayarak verdi. Eylül 1961’in Doğu Berlin’indeki, “sözün kısası yoldaşlar/ bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da/ insanca yaşadım diyebilirim,” demeyi de sonuna kadar hak etti…

Türkiye’de Durum: Çürüme ve “Çökme!”

Açıklama: Aşağıdaki makale Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Merkezi Yayın Organı Komünist’in Mayıs/2022 tarihli 76. sayısından alınmıştır.

İnsanî Mecburiyet(İmiz)dir Aşk[*]

 

 

“Güzelliğin beş para etmez,

bu bendeki aşk olmazsa.”[1]

 

Lev Tolstoy’un “Gerçekten aşk var mı?” sorusu bana hep itici gelmiştir; William Faulkner’in, “Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde yaşayamayacaktı,” tespiti gibi.

“Neden” mi?

Var olmayan şey soru(n) da ol(a)maz, ders kitaplarına da gir(e)mez…

SADAT

Son günlerde gündem olan SADAT ve Özel Savaş Şirketleri'ni, yeni yayınlanan “EMPERYALİST TÜRKİYE” (El Yayınları) kitabımda ele almıştım. Oradan kısa bir bölümü yayınlıyorum

Türk Tekelci Devleti’nin Paramiliter Gücü[1]

 

Yusuf Köse

TKP-ML -MKP: Cesaretimizin Sönmeyen Meşalesi Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA Ölümsüzdür!

Dostlar, Yoldaşlar;

Bugün burada, ülkemiz devriminin önderini, kökleri asla sökülmemecesine toprağın derinliklerine işlemiş bir geleneğin yaratıcısı İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anıyoruz.

Bugün burada, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in usta bir öğrencisi olan komünist önderimizi anıyoruz.

İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakır zindanlarında işkenceyle katledilmesinden bugüne kadar geçen 49 yıl içinde gerek mücadele yaşamı gerekse de ileriye sürmüş olduğu tezler nedeniyle güncelliğini korumaktadır.

Anlamak, Hatırlamak Zamanıdır Şimdi[*]

 

 

“-Prometheus: Ölüm kaygısından kurtardım ölümlüleri.

- Koro: Nasıl bir deva buldun bu derde karşı?

- Prometheus: Kör umutlar saldım içlerine.”[1]

 

O sadece kasketli değil; kasketin en çok yakıştığı insandı.

Benjamin Franklin’in, “Bazıları 25’inde ölür ama 75’ine kadar gömülmezler,” saptamasını tekzip eden bir mücadelenin, direncin, tarihin -ve elbette acının- adıydı.

Sayfalar