Çarşamba Mayıs 15, 2024

Demirtaş’a Suikast Girişimi Tahir Elçi'ye Saldırının İşaretiydi- Çetin Çeko

Bir hafta önce Diyarbakır’da HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kurşun geçirmez makam aracının arka camına sıkılan bir kuruşundan dolayı inceleme başlatılmıştı. Valilik araçta yapılan inceleme sonucu herhangi bir ateşli silah artığına rastlanmadığını belirtti. HDP ise, Eşgenel Başkanları Demirtaş’a suikast girişiminde bulunulduğu gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, aracın bağımsız bir laboratuvarda inceletileceğini açıklamıştı.

Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları ardından Kürt siyasetçilere ve sivil toplum yöneticilerine karşı saldırı yapılabileceği yorumları uzun süredir yapılıyordu. Bu beklenti Demirtaş’a suikast girişimi ve Tahir Elçi’nin katledilmesiyle ne yazık ki gerçekleşti. Böylece toplu katliamlara suikast eylemleri de eklendi.

Devlet inkar etse de Demirtaş’a yapılan başarısız suikast girişimi, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’ye yapılan ve benzer profillere yapılacak suikast girişimlerinin işareti olduğunu söyleyebiliriz. Elçi faciası, devlet ret etse de aynı zamanda Demirtaş’a yapılan suikast girişimini teyit etmiş oldu.

HDP’ye yakın kaynaklar, Demirtaş’ın geçtiğimiz Ağustos ve Eylül ayları içinde uzun süreli yurtdışı programını, kendisine yönelik bir suikast girişimine karşı önlem olarak planlandığını söylüyorlar.

Devlet, Tahir Elçi’yi hedef gösterdi.

Demirtaş’ın makam aracına karşı yapılan suikast girişimine devletin yaklaşımı ve “suikast yoktur” demesi, Tahir Elçi olayına devletin yaklaşımını şimdiden gölgelemektedir. Elçi olayında bir polisin hayatını kaybetmesi devletin bu olayla direk veya in direk bağlantısının olmadığı anlamına gelmemektedir.

Geçtiğimiz Ekim ayında Ahmet Hakan'ın CNN Türk'te konuğu olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, "PKK, terör örgütü değildir" dediği için hakkında terör örgütü propagandası yapmaktan dava açıldı ve yakalama kararı çıkarıldı. Elçi, program sonrası epeyce ölüm tehditleri almıştı. Devlet de Elçi’ye yapılan ölüm tehditlerinden haberdardı. Böylece Elçi, devlet tarafından açık bir şekilde hedef haline getirildi.

Basına yansıyan bilgilere göre Tahir Elçi hedef gözetilerek, yani suikast sonucu öldürüldü. Artık Kürt siyasetçileri ve sivil toplum kuruluşu yöneticileri, devletin hedef göstermesi sonucu direk devlete bağlı güçler, DAİŞ ve benzeri çetelerinin  açık hedef durumundalar.

Elçi öldürüldü şehit değil, polis şehit!

Tahir Elçi, Diyarbakır’ın 500 yıllık sembollerinden Dört Ayaklı Minare’nin devlet ile PKK güçleri arasındaki çatışmada zarar gördüğünü, diğer tarihi varlıkların bu şekilde zarar görmemesi için tarafları uyarmak adına kamu görevini yerine getirirken katledildi.

Devlet, kamu görevini yerine getiren Elçi’nin öldürüldüğünü, hayatını kaybeden polisin ise şehit olduğu açıklamasını yaptı. Oysa Elçi de, bir kamu görevlisi olarak, kamu görevini yerine getirirken şehit olmuştu. Fakat devlet onun Kürt olmasından, Kürt sorununa duyarlılığından dolayı şehit ilan etmedi, edemedi. Devletin anti Kürt tarafgirliği burada da açığa çıktı.

AKP hükümeti 7 Haziran seçimlerindeki yenilginin rövanşını almak için aşırı milliyetçi, Türk İslam söylemini yükselterek PKK’yi savaşa davet etti. PKK, Kürt ve Türk demokrat çevrelerin bütün uyarılarına rağmen savaşa evet dedi. Bu savaşta asıl hedef Kürt legal hareketi ve legal hareketin yol kat etmesinden başarısı olan siyasal kadrolar ve sivil toplum yöneticileri idi. Bir yandan silahlar konuştu, diğer yandan ise Kürt halkı başta olmak üzere Kürt sivil siyasetçileri, sivil toplum örgütleri ve yöneticileri üzerinde baskılar arttırıldı. Yerleşim birimleri viraneye çevrildi.

1 Kasım seçimleri öncesi Varto, Cizre, Başkale, Lice, Silvan ve  Diyarbakır Sur’da başlayan ardından Nusaybin ve Derik’te PKK güçleriyle devlet arasında devam eden çatışmaları durdurmak için arabulucu olmak, bölgedeki durumu rapor etmek isteyen HDP milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve basın mensupları ölümle yüz yüze gelerek birçok hayati tehlike atlattılar.

Devlet, çatışmalı alanlarda milletvekili, basın mensupları ve STK yöneticilerinin can güvenliği konusunda umursamaz davranmakla kalmadı, onları açıktan hedef de aldı. HDP milletvekilleri Abdullah Zeydan ve Selma Irmak polis tarafından kasten Hakkâri’de vuruldular. Her iki vekil de ölebilirlerdi, hafif yaralı olarak kurtuldular.

AK Parti hükümetinin Kürt sorununu şiddet kullanarak bastırma, “çözme” yaklaşımı, PKK’nin buna şiddetle karşılık vermesi, kaotik ortamın daha da tırmanarak süreceğini gösteriyor.

Bu da Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde sözü olan sivil siyasi kadroların ve STK yöneticilerinin devlet tarafından ya haklarında dava açılarak terörize edilmelerine, tutuklanmalarına bu da olmazsa Tahir Elçi gibi hedef gösterilerek katledilecekleri anlamına gelmektedir.

7 Haziran seçimleri ardından devletin Kürt sorununa yaklaşım planı buydu ve çizilen bu kanlı senaryo uygulanıyor.

 

@cetin_ceko

41653

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

Sayfalar