Perşembe Mayıs 9, 2024

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Siyonist işgalci ve ilhakçı rejime karşı Filistin ulusal direnişinin, ilk olmayan ve son olmayacak olan bu operasyonunun Gazze Şeridi’nde hakim olan Hamas adlı gerici örgütün önderliğinde gerçekleştirilmesi, bu tartışmaların ana hareket noktasını oluşturdu. Bütün teknolojik üstünlüğüne ve savaş kapasitesine rağmen, Filistin ulusal direnişi karşısında tarihsel bir yenilgi alan siyonizm, yaşadığı ilk şokun ardından zulmünü meşrulaştırmak için yaygın bir medya kampanyasına girişti.

Filistin ulusal direnişi Hamas’la sınırlandırıldı ve “terörizm” etiketiyle yaftalandı. Beklenildiği üzere İsrail siyonizmi, en iyi bildiği şeyi yaparak Gazze Şeridi’nde yaşamak zorunda bıraktığı Filistinlilerin üzerine tonlarca bomba yağdırdı.

Filistin ulusal direnişinde Hamas ve İslami Cihad gibi İslamcı çizgide olan örgütlerin varlığı biliniyor. Dahası bu örgütlerin İran gibi gerici devletler tarafından “Direniş Ekseni” adı altında lojistik olarak desteklendiği de sır değil. Direnişin içinde bu tür gerici örgütlerin yer alması eşyanın tabiatı gereğidir. Her ulusal harekette olduğu gibi Filistin ulusal hareketi içinde çeşitli sınıfların temsiliyeti söz konusudur. Bu objektif gerçeklik beraberinde -siyonist propaganda aygıtının da yadsınamaz etkisiyle- Filistin ulusal direnişine yönelik, özellikle devrimci-ilerici saflarda bir tartışma/saflaşma yaratmış durumdadır.

Filistin ulusal direnişinin şu anki durumda ön plana çıkan kimi güçlerin İslamcı çizgide yer alması, dahası bu örgütlenmelerin ideolojik duruşları kaynaklı düşman kavramlarının bulanıklığı nedeniyle yer yer halkı hedefleyen eylemleri vb. gerekçesiyle Filistin ulusal direnişine karşı ilerici saflarda bir tereddüt ve mesafe yaratılmış görünmektedir.

Kuşkusuz Türkiye devrimci hareketinin ulusal sorun konusunda kafa karışıklığı yeni değil. Yanı başında on yıllardır süren Kürt ulusal özgürlük mücadelesine karşı “ama”larla, “fakat”larla başlayan ve “sınıf tahlilleri”yle devam edip, destek ve dayanışma içine girmemeyi meşrulaştıran bu türden anlayışların temel nedeni, hakim Türk ulus milliyetçiliği ve şovenizmdir. Nitekim İsrail siyonizminin saldırganlığını protesto etmek için sıraya girenlerin bir kısmının söz konusu Rojava olduğunda sus pus olmaları bununla ilgilidir.

Benzer durum Azerbaycan ve Türk gericiliğinin Artsakh’a yönelik işgal saldırısında da yaşandı. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı dillerinden düşürmeyenler, söz konusu Ermeni ve Kürt ulusları olunca bin dereden su getirerek bu ulusların özgürce ayrılma hakkı yani ayrı bir devlet kurma hakkı ilkesini yok saymışlardır.

Söz konusu Filistin ulusal direnişi olunca Türk hakim ulus milliyetçiliği ve şovenizm engeli ortadan kalkmakta ve Filistin ulusal direnişi sahiplenilmektedir. Bu tutumda elbette Türk devletinin İsrail siyonizmiyle başta askeri ve ticari olmak üzere her türlü ilişkiyi sürdürüp, Filistin direnişini ikiyüzlüce sahiplenir gibi görünen tutumu etkilidir. Coğrafyamızda Ermeni ve Kürde dair en ufak bir dayanışma ve destek faşist terörle ezilirken Filistin’e desteğe şimdilik karışılmamaktadır. Kuşkusuz devletin çizdiği sınırlar içinde!

Öte yandan Filistin direnişini sahiplenen kimi devrimci anlayışların abartılı yaklaşımlarını da kaydetmek gerekir. Bu türden anlayışların ezen ve ezilen ulus çelişkisinde hareket noktaları doğru olmakla birlikte, şimdiki durumda Filistin ulusal direnişinde baskın olan gerici örgütlerin propagandasını yapmakta sakınca görmemektedirler.

Ezilen ulusun eyleminde onun zulme karşı başkaldırısında ifadesini bulan demokratik yanı kayıtsız şartsız desteklemek, öte yanda şimdiki durumda Filistin ulusal hareketi içinde baskın olan İslamcı gericiliğin kendi imtiyazları için mücadelesinde tarafsız kalmak! Bu ideolojik çizginin gerici mahiyetini ve halka yönelik eylemlerini eleştirmek, meselenin Yahudi halkından değil siyonizmden kaynaklandığını her fırsatta propaganda etmek! Ne sınıf bakış açısı terk edilip kızıl bayrak elden düşürülmelidir ne de ulusal mücadelenin demokratik muhtevasını desteklememek gibi bir yolda yürünmelidir. Doğru olan tutum budur!

Bu pratik, somut ifadesini ise Nubar Ozanyan’da bulmaktadır. Coğrafyamızda Ermeni, Kürt ve Filistin ulusal mücadelelerine katılan ve bu anlamıyla tarihsel devrimci bir pratik sergileyen Nubar Ozanyan; Filistin ulusunun İsrail siyonizmine karşı mücadelesinde, Artsakh Ermeni ulusunun Azerbaycan işgalciliğine ve Kürt ulusunun Türk işgalciliğine karşı mücadelesinde silah elde savaşmış ve bu uğurda ölümsüzleşmiştir.

Nubar Ozanyan, bu ulusların zulme karşı mücadelesini demokratik yanını fiili olarak desteklemiş öte yandan elinden kızıl bayrağı da düşürmemiştir. Nubar Ozanyan’ın ölümsüzlüğünün ardından FHKC’nin açıklamasında olduğu gibi; “O yaşamı boyunca siyonizme, emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaştı. Bölgedeki tüm hakların kurtuluşuna kadar devrimci mücadeleye ve halk savaşına kendini adamış kahraman siyasi tutsak ve siyasi önder İbrahim Kaypakkaya’nın mirasını temsil etti.”

Kürdistan’da, Filistin’de ve Artsakh’da çizgimiz İbrahim Kaypakkaya’dan beri nettir. Nubar Ozanyanlarla sürmektedir.

1259

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar