Çarşamba Mayıs 15, 2024

Bizim Sara…Nubar OZANYAN

Soğuk bir kış gecesi kırık bir radyo yayınında duydum. Sara ve iki kadın arkadaşın şehit düşüş haberini. Dışarıda bir metreyi geçkin kar altında aylarca toprak altında üşümeden direndim. Ta ki Sara’nın ölüm haberini duyuncaya kadar. Dersim/Aliboğazı’nın buz kesen havası ve sert esen rüzgarı hiç bu kadar işlemedi içime. Keskin bir bıçak gibi kesti boğazımı. Yutkundum. Sanki içime kan damladı. Kalleş pusular neden buz kesmiş Ocak’ı seçer? Neden Ocak’ta daha çok katledilir kadın devrimciler? Rosa, Sara ve Meral yoldaşlar... 

Sara, asi bir özgürlük rüzgarıydı. Dersim’den Medya Savunma Alanları’na ve dört parça Kürdistan’da dolaşan, esmekten asla korkmayan cesur bir devrimci duruştu. O alçaktan esmeyi bilmeyen, asla bilemeyecek olan gerçek bir Kürt rüzgarıydı. Yüzünü göremesem de sesini ilk kez Amed Zindan koridorlarında duydum. Duvara dayalı başımızda yankılandı Sara’nın asi, dik ve devrimci sözleri. Askerin Sara’ya sözlü saldırılarından anladık Heval Sara’nın mahkemeye çıkarılışını. Farklı hücre ve koğuşlardan toplatılan tutsaklar, mahkemeye çıkarılmadan önce Amed Zindan koridorlarında elleri kelepçeli, başları duvara dayalı işkence olsun diye uzun süre bekletilirdi. Çirkin sesli asker gardiyanların, belli başlı tutsaklara özellikle de öncü konumunda olan arkadaşlara iradeyi kırmaya yönelik sözlü saldırıları, onuru incitmeye çalışan sözleri duyulurdu.

Sara’ya sözlü sataşmalarına karşın o yanıt vermeye tenezzül bile etmezdi. Olgun, sessiz, devrimci duruşunu korurdu. Bütün yılışık, düşkün asker yaklaşımına karşın Sara’dan ses çıkmazdı. Sara’nın sessizliği içinde büyük bir karşı koyuş, cesur bir meydan okuma vardı. Asker gardiyanların düşkün sesleri, Sara’nın sessizliği altında ezilirdi. Onun bu duruşu koridorda mahkemeye çıkmayı bekleyen tutsaklarda bir sempati ve saygınlık yaratırdı. Yüzünü görmek, onunla konuşmak isteğim gerçek olmadı. Aynı koğuşta birlikte kaldığım Metin Cansız’ın, onunla ilgili anlatımları zindandaki duruşu Sara’ya olan saygımı daha fazla büyüttü.

Amed Zindanlarından tekrar Dersim’e dönen düş yolculuğumda her yerde Sara ve Sêvêleri aradım. Kürt kadınlarının ağıtlarını dinledim. Tırmandığım her vadide, çıktığım her zirvede, ilk kez girdiğim ’38 mağarasında kararmış viran olmuş soykırım izlerine rastladım. Evlatları katledilmiş anaların, eşleri boğazlanmış kadınların çığlıkları yankılandı kulaklarımda. Ne de çok benziyordu Ermeni anaların seslerine.  Kendilerini uçuruma bırakan, Fırat’a atan Kürt kadınlarının çığlıkları Ermeni kadınların çığlıklarından farklı değildi. Her Dersim Soykırım hikayesi beni sessizce, derinden Ermeni Soykırım hikayelerine götürür. Dersim’in her karış toprağında Ermeni, Kürt ve gerilla kanına rastlanır. Toprağında kemikler saklıdır. Yıllar geçmesine karşın, zirvelerinde halen silinmeyen üç derin patika izi görülür. Ermeni-Kürt-gerilla patikaları yan yana yürür.

Karşılaştığım her Dersim yaşlısından dinlediğim her hikaye beni Deir-ez Zor çöllerine götürür. Onları dinlerken sanki çocukluğumda bana soykırım anılarını anlatan yayamı (nene) dinler gibi oluyordum. Ölünceye kadar suskunluğunu ve dik duruşunu koruyan yayama benzetirdim her Dersim yaşlısını.

Onları dinlerken en sağır edici sesin, acı çeken mazlum bir halkın suskunluğu olduğunu bilerek sustum. Ve bir kez daha direnmenin her türlüsünü yaşamaktan başka bir yolun olmadığını haykırdım. Yüreği yara olup dile dökülemeyen çok şeyin olduğunu bilerek yaşamak ve direnmek gerektiğini anlattım karşılaştığım her genç yoldaşa.  

Her Ermeni Sara’sı nedendir bana Dersim Sara’sını hatırlatır ve yaşatır. Yüreğimin iki devrimci yanı gibidir SARAlar. Ermeni ve Kürt Saraları zorla bedeni ve ruhu köleleştirilmeye çalışan zalimlere karşı kadın duruşudur. Dersim Sarası Sakine Cansız’ın en önemli farkı, uğruna ölünesi özgürlük davasını yaşanılası dava haline getirmek için yaşamını hep kavga yapmasıydı. Sakine Cansız, bir kavga yaşamıdır. 

Bildiğini söyleyen, söylediğini yapan Sakine Cansız özlemini duyduğu özgürlüğün bedelini ödemeyi göze almaktan asla çekinmedi. Celladın yüzüne tükürmekten, onursuzun üstüne yürümekten bir an olsun tereddüt etmedi. Korkmanın kaybetmek olduğunu bilerek mücadele etti. O tıpkı bütün kadın özgürlük savaşçıları gibi sonsuza dek “vardım, varım ve var olacağım” seslerini yankılandırdı zindanlarda ve dağlarımızda.

Seni unutmayacağız Dersim’in onurlu yoldaşı Sakine Cansız. Tıpkı Viranşehir’de bedeninin her bir parçası Ayıp Ağa tarafından teslim alınan, ancak son nefesine kadar ruhunu teslim etmeyerek direnen Ermeni kızı Sara gibi sizleri asla unutmayacağız!

 
2629

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Sayfalar