Bir su damlasına sığdırılan yaşam...
İstanbul Sefaköy’ün bir varoş mahallesinde konfeksiyon isçisi olarak Partimiz TKP/ML ile tanıştığında evli ve bir kız çocuğu babasıydı. Artvin Şavşatlıydı. Kendisini ilk gördüğümde bir korsan eylemindeydik, Sesi gür ve kalındı. 1999’da Partimizin İstanbul semt komitelerine yapılan operasyonda alınmıştı. Vatan emniyetinde Kaypakkaya yoldaşın “ser verip sır vermeyen” geleneğinin takipçisiydi. Konuşmadı. Direndi...
15 yıl örgüt üyeliğinden ceza alması için tutuklanıp yedi yoldaşıyla Ümraniye Hapishanesine konulduğunda önderlik özelliğiyle öne çekiyordu. Bir anmada konuşma sonrası ara verilince Partimizin sloganını atmıştı. Herkes gülümsemiş ama ' belli etmeden ' sloganına ortak olmuştuk...
İlk mahkemede yoldaş çıktığında hiç durmadan gerilla yoldaşlarına ulaşmış onlarla birlikte yerini almıştı. Mücadelenin şah damarına akıyordu...
Bir süre sonra tekrar tutuklandığını öğrendiğimizde Ulucanlar Hapishanesi katliamında asker kursunu ile parmaklarının parçalandığını duyuyorduk, Halil Türker yoldaşı gözleri önünde katledilmişti, siperdaşlarıyla birlikte. Buradan Bartın hapishanesine konuldular, Devletin 'hayata dönüş operasyonunda' düşman içeri girdiğinde ilk karşı koyan eline gecen her şeyiyle saldıran bir şey kalmadığında tüm vücudu ile birlikte üstlerine atlayan da Savaş’tı... Her yönüyle öğretici ve önder olan bir yoldaşımızdı. Ankara Sincan F tipine sevk edildiğinde hiç susmayan sloganlarıyla Sincan F tipine girmişti. Düşman onun bu direnişi karşısında ürküyordu. Olum orucu direnişinde birinci ekipte direnişte yerini aldı tereddütsüzce.. Öncekilerinden devraldığı kızıl bayrağı ileri taşıyordu. Düşmanın zorla müdahalesinde bilincini yitirdi. Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalandı. Evli ve bir kızı olduğunu hatırlamıyordu artık... Durumu karşısında “Kaza geçirdiğini bana araba çarptı “ diyordu.
Ankara Numune Hastanesinde kaldı uzun sure. Devletin ölüm orucunu zayıflatmak için 6 aylığına tahliye saldırısı başlatmıştı. Ama Savaş tutuklu olduğu için bundan 'yararlanamamıştı' Genel duyarlılık ve Avukatlarının çabasıyla bırakmak zorunda kalan devlet bir süre sonra tutuklamak için cezası dışarıda iken onanmıştı. 11 Ocak 2004 de Tekrar tutuklandığında Bayrampaşa Hapishanesi mahkûm koğuşunda kaldı. Burada Savaş yoldaş bir battaniye içinde çıplak ve hiç konuşmadan uzun süre tuvalet ihtiyacını karşılamak dışında hiç kalkmadı. Gelen mektuplara cevap vermiyor yüzünde bir tebessüm olmuyor yoldaşlarını tanımıyordu. Kuru ekmek ve çeşme suyundan başka bir tek şey yemedi içmedi. Zamanla gözleri uzun sure kapalı tutmaktan ve bakımsızlıktan mikrop kapmış ve iltihaplanmıştı. Bu durumuna kayıtsız kalamıyorduk çoğu kez hapishane idaresi ile konuşulmuş tedavisinin hızlandırılmasını istemiş biz her istemimizde Savaş’ı geri F tipine yollamakla karşı karşıya kalmıştık.
F tipine götürdüklerinde geri geldiğinde Savaş daha da kötüleşmişti. Birkaç kez yoldaşlarla kendisine banyo yaptırmaya çalıştık, vücudu irin tutmaya, morarmaya ve geniş yaralar açılmaya başlamıştı. Devlet Savaş’ı “eli var, ayağı var, bir vücudu var, kalabilir” diyerek cezasının infazı bitene kadar bırakmadı ve Savaş’ın soyadı gibi onu “Kör” ederek bıraktı. Yoldaşı İstanbul’daki evinde ziyaret etmiş, görmüştüm. Biraz daha iyiydi. “Artvin'e gideceğini, orada kalacağını” söylemişti. Sonradan duydum Artvin’deydi. Ta ki son süreçte kendisi ile ilgili haberleri duyana kadar. Babasını aradım konuştum. “Samsun’a hastane kaldırdıklarını ama tedaviye yanıt vermediği için İstanbul Çapa’ya götürdüklerini” söyledi. Annesi ve kendisi ile bugün telefondan görüştüm sesini duymak güzeldi. Yüreğimizden öpüyordu tüm Partizancıların,,,
Bundan değil midir ki “bu çelik aldığı suyu unutmuyor” bundan değil midir ki Çorumdan geçerken “beni Önder Kaypakkaya'nın mezarına götürün, göreyim” demesi düşmana inat ayakta kalması direnmesi,,, Adı gibi Savaş’ması...
Direnişi sahiplenilmeli, yaşadıkları karşısında yapabileceğimiz en büyük duyarlılık Savaş yoldaşın yanında olmak sahip çıkmak, onu yalnız bırakmamaktır. İstanbul’da olanlarımız ziyaretine gitmeli, moral ve enerji katmalılar. Ekonomik durumu olanlar maddi yardımlarda bulunup doktor, ilaç, hastane vs. tedavi masraflarında ailesine yardımcı olalım.
Savaş yoldaşı kör eden devlete inat Savaş’a bizler ışık olalım. Gözleri olalım; bizleri görmesini sağlayalım yürekten...
Not; iletişim için Savaş yoldaşın annesin tel numarası; 0534 52709 98
İstanbul Çapa Hastanesi psikiyatri bölümünde yatmaktadır.
Bir yoldaşı
Son Haberler
Sayfalar
On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2
“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.
Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu
Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm
(Ozan Emekçi)
Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.
İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.
T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]
“Acı veriyorsa geçmiş;
geçmemiş demektir.”[2]
“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.
Kolay mı?
BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]
“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,
acıma çılgınlığı vermiş,
İnsan artık dayanamaz gibiyse,
üstelik
Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı
Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;
Ve acıdan dili tutulunca insanın,
bir Tanrı
Çektiğimi anlatayım diye
bana dil vermiş.”[2]
KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.
KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER
Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...
İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]
“Biri kurbağa öper,
biri yüzyıllarca uyur,
biri 7 cüceyle yaşar,
biri kuleye kapatılır.
Bir masal prensesi olsan bile
kadınlık zor.”[1]
1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike
ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]
“Tarih, gelecek için
kavga verip, yitirmiş bile olsa,
insanlık için vuruşanları
hiç unutmaz.”[2]
Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…
Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...
12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba
Comment form