Pazartesi Mayıs 20, 2024

Bez parçası!

Faşizmin başı ne zaman sıkışsa yaptığı “anlı-şanlı” bayrağını devreye sokmak olmaktadır. TC devleti neredeyse on yılda bir “bayrak yakıldı”, “bayrak indirildi”, “bayrağa hakaret edildi” söylemleriyle geniş kalabalıkları harekete geçirmektedir. Son olarak Amed'de bir Kürt gencinin TC devletinin bayrağını indirmesi, -en çok da hakim sınıfların temsilcisi olanlar olmak üzere- kamuoyunun gündemini meşgul etti. Bir kez daha Türkiye işçi sınıfına ve halkına şovenizmin, ırkçılığın başta Kürtlere düşmanlık olmak üzere farklı ulus ve milliyetlere düşmanlık zehrini akıtmanın aracı olarak kullanıldı.

Türk hakim sınıf klikleri kendi aralarındaki klik dalaşında da bayraklarını etkili bir şekilde kullandılar. İslamcılarla Kemalistler arasındaki iktidar dalaşında da bayrak göreve çağırıldı. Cumhuriyet mitinglerinden, “Ata”larını ziyarete kadar bayrak, hakim sınıf kliklerinin elinde etkili bir enstrüman olarak kullanıldı. T. Erdoğan'ın bulduğu her fırsatta ve mitinglerde “tek”lerken kullandığı argümanlardan biri de “teeek bayrak”tı. Her iki hakim sınıfının ortaklaştığı konulardan biri de bayraktır. Tıpkı tek cumhuriyet, tek devlet, tek dil ve tek vatan vb. olduğunu ifade etmek gerekir.

Bugün Türk milletini temsil ettiği söylenen bayrak Türk halkını temsil etmemektedir. Hakim sınıfların millet söylemi, aralarında bir avuç komprador burjuva ve büyük toprak sahiplerinin de olduğu tüm sınıfları kapsamaktadır. Türk halkına yapılacak en büyük hakaret, soykırımcı, katliamcı, işkencecilerin “anlı-şanlı” bayrağının kendisini temsil ettiğini söylemektir. Çünkü başta Kürt ulusu olmak üzere, Türk ulusundan, çeşitli azınlık milliyet ve mezheplerden Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı, komprador burjuvalar ve büyük toprak sahiplerinin devletiyle karşı karşıya her geldiklerinde, önlerinde onları temsil eden ay yıldızlı bayrağı bulmuştur.

Biz o bayrağı başta Amed Zindanı olmak üzere Türkiye hapishanelerinde çeşitli ulus ve milliyetlerden devrimcilere ilericilere, işkence etmenin bir aracı olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı Hrant Dink'in katillerinin elinde resim çektirirken görürüz.

Biz o bayrağı boşaltılan, yakılan Kürt köylerinin fethedilmesinin nişanesi olarak asılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, katledilen gerillaların yerde yatan naaşlarının arkasında durup, zafer nişanesi olarak poz vermelerinden biliyoruz.

Biz o bayrağı, narkotikle mücadele eden uluslararası kuruluşların raporlarında şırıngayla birlikte resmedilmesinden biliyoruz

Biz o bayrağı rüşvetçinin arkasında fon olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, “milli duyarlılık” adı altında sokaklara salınan kalabalık güruhların dillerinde ırkçı sloganlarla linç edilecek Kürt ya da devrimci ararken ellerinde taşıyıp, sallamalarından biliyoruz.

Biz o bayrağı, namus onur, haysiyet olarak her fırsatta propaganda edenlerin, buldukları ilk fırsatta rüşvet pazarlığı yapmaktan, paraları sıfırlamaktan ve çocuğu yaşındakilerin önüne yatacaklarını kararlılıkla söylemelerinden biliyoruz.

Örnekler çoğaltılabilir.

Dolayısıyla bahsi edilen bayrak, basit bir bez parçası değildir. Paçavra hiç değildir. Zulmün, katliamın, işkencenin ez cümle her türlü insanlık dışı uygulamanın temsilcisidir. Kısa TC tarihi bile bize o “bayrağı bayrak yapan” rengin üzerinde milyonlarca Ermeni’nin, Rum'un, Süryani’nin ve illa ki Kürtlerin, Alevinin ve devrimci komünistlerin kanları olduğunu gösterir. Hani o T. Erdoğan'ın Dersim Katliamı nedeniyle CHP'ye yüklenir ve “literatürde varsa gerekirse özür dileriz” dediği yerde katliamcıların elinde TC bayrağı vardır. O “şanlı” bayrak uğruna Dersimliler “medenileştirilmiş”, Kastamonulular “şapkaya kavuşturulmuş”tur.

Örnekler çoğaltılabilir. Ulus ve milliyeti ne olursa olsun Türkiye işçi sınıfına ve halkına bu bayrak altında ve bu bayrak için zulümler yapılmıştır. Kürt çocuklarının her gördüğü yerde bayrağa yönelmesi sebepsiz değildir. Haksız ve gayrimeşru hiç değildir. Son derece meşru, haklı ve devrimci bir eylemdir. Çünkü o bayrak Türk halkını değil, patron ağaları temsil etmekte, onların zulmünün, katliamcılıklarının somut göstergesidir.

Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden işçi sınıfı ve halkının kendi bayrağı vardır. Üstelik bu bayrak bütün uluslardan proletaryanın ve ezilen halkların çıkarlarını layıkıyla temsil ettiğini tarihsel olarak kanıtlamıştır. Öyleyse bir kez daha tekrarlamaktan imtina etmeyelim:

“Her şeyden önce şunu belirtelim ki, milliyeti ne olursa olsun bilinçli Türkiye proletaryası, burjuva milliyetçiliğinin bayrağı altında yer almayacaktır. Stalin yoldaşın ifadesiyle: 'Bilinçli proletaryanın denenmiş olan kendi bayrağı vardır ve onun, burjuvazinin bayrağı altında safa girmesinin gereği olamaz.'

İkinci olarak, milliyeti ne olursa olsun, bilinçli Türkiye proletaryası, işçi ve köylü yığınlarını kendi bayrağı etrafında toplamaya çalışacak, bütün emekçi sınıfların sınıf mücadelesine önderlik edecektir. Türkiye devletini kendine temel alarak, Türkiye içindeki bütün uluslardan işçileri ve emekçileri ortak sınıf örgütleri içinde birleştirecektir.” (İ. Kaypakkaya, Bütün Eserleri, s. 242)

96517

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar