Salı Mayıs 21, 2024

Baba ben geldim! (Nubar Ozanyan)

Ben Yerevan’da doğdum. Binlerce yıldır üzerinde yaşadığım gül ve ilim kokan topraklarım, bir eylül sabahında kana ve talana doymayan varlıklar tarafından “vatan” adına işgal edildi.

Ermeni kokan topraklarım, barbarlığıyla övünenler tarafından talan edildi. Buğdayımızı çalıp kayısı ağaçlarımızı yaktılar. Babam, bir sabah vakti alnımdan öperek cepheye gitti. Ve bir daha dönmedi. Sabır ve dirençle bekledim. Sonunda babamın yıldızların yoldaşı olmak için gökyüzüne uzandığını öğrendim.

Soğuk mezar taşlarına dokunmaya içim dayanmasa da, babamı burada karşılamak istemesem de gelmemezlik edemezdim. Mümkün değil hüznü dinlememek… Dayanamadım, geldim işte. Sensiz gün, gün değil Baba! Sensiz her şey bomboş ve anlamsız.

Sensiz güneş ne günümü ne de içimi ısıtıyor. Güneşli günlerde bile içim buz gibi. Ayaklarım beni getirmek istemese de geldim işte! Sizin bıraktığınız görevi tamamlama sözü vermek için geldim.

Bir çocuğu sessiz kalmaya zorlayan acının onu bağırmaya zorlayan acıdan daha ağır olduğunu kime anlatayım baba?

Henüz yasıma teselli bulamadım… Kalbimde doyumsuz intikam ateşiyle geldim. Geldim merhaba demeye, ey kırmızı güneş! Neden hayatları yarım kopardınız? Babamın gençlik baharlarını neden yarım bıraktınız?

Hayat nedir baba? Adaletsizliğin soğuk taşları mıdır? Yoksa motor sesinden sonra parçalanan sevdiğinin bedeni midir? Kan ve ateşle aklını yitirmek midir? Yoksa bayramlarda ceketsiz üşümek midir? Kaldır başını baba! Bak ben geldim!

Artık eve gitmek istemiyorum. Benim gibi eve gitmek istemeyen o kadar çocuk var ki! Boşluk bana taşıyamayacağım kadar dayanılmaz acı veriyor. Evde boş duran sandalye kalbimi sızlatıyor. Ne sokaklar, ne kuşlar ne de beni oyuna çağıran arkadaş sesleri kalbimi ısıtıyor. Babamı çalan gökyüzüne artık bakmak istemiyorum. Hayallerim yarım ve kırık kaldı. Hayallerimi faşist kurşunlar yıktı.

Selam vermeye geldim baba!

Birbirimize selam vermek için zamanımız olmadı. Şimdi seni görmek için gökyüzüne tırmanıyorum. Beni öpmek istediğinde sakalların batıyor diye naz ettim. Şimdi seni öpmek istiyorum ama toprak izin vermiyor.

Topraklarımızı ve evimizi işgal etmeye gelenlerin ülkelerinde de Kürt çocuklarının benim gibi babasız kaldığını, fukaralığın bir deniz gibi kocaman olduğunu öğrendim. Kolları kırılan, 12 yaşında 13 kurşunla kan içinde sokak ortasına uzatılan Kürt çocukları olduğunu öğrendim. İşgalcilerin çocuk düşmanı ve ne kadar vicdansız olduklarını öğrendim. Berkin Elvan bir seher vakti ekmek almaya giderken kurşunlanarak annesinden koparılmış…

Katiller çocuklarına kanlı ekmek yedirirken analar ne Ermeni ne de Kürt çocukları için Saray patronu R.T.Erdoğan’dan adalet istemeyecektir. Çünkü R.T.Erdoğan adaleti olmayandır. Olmayan adalet karşısında analar gözyaşlarını yüreğine basarak katillerden mutlaka hesap soracaktır.

Korku ve açgözlülükle hareket edenler ne akıllarını ne de vicdanlarının iyi kullanamazlar. Oysa sevgiyle yaşayan ve çalışanlar en özgür insanlardır. Çocuk yaşımda bak neler öğrendim baba! Yaşamı ve savaşı anlamak için her zaman insanın harflere ihtiyacı yok. Yaşamın ve savaşın acımasızlığı beni çocuk yaşımda olgunlaştırdı.

Herkes bilmelidir ki, ne Ermeni ne Kürt çocuklar boyun eğen kurbanlardır. Direnmekten ve ayakta kalmaktan başka çarelerinin olmadığını büyük bedeller pahasına öğrendiler. Acıları rüyalarımdan çıkaracağım vakit artık geldi. Cesareti ve özgürlüğü Ararat’ın zirvesine mutlaka yazacağım.

7703

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar