ATİK ve Yeni Kadın tutsakları için imza metni
Atik yalnız değildir
15 Nisan 2015 tarihinde Alman polisi birkaç eve eş zamanlı operasyon düzenleyerek 7 ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) üyesini gözaltına alıp tutuklamıştır. Operasyon Almanya ile sınırlı kalmayıp İsviçre, Fransa ve Yunanistan’a da sıçramış, İsviçre’de 1, Fransa’da 1 ve Yunanistan’da da 3 kişi gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Avrupa çapında ve hukuk kuralları hiçe sayılarak yapılan bu operasyon, Almanya Adalet Bakanlığı’nın kararı ile 129a ve 129b Anti Terör Yasasına dayandırılmaktadır. Bu yasa, 2001 yılında ABD’nin İkiz Kuleler’e yönelik saldırıyı bahane ederek dayattığı bir yasadır.
Yasa, ülke sınırları içinde ve uluslararası alanda işçi sınıfına ve emekçilere, toplumsal halk muhalefetine saldırma ve sindirme amacını taşımaktadır. Ve bugünkü hedefinde de ATİK bulunmaktadır.
ATİK, Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün ardından ortaya çıkmış, örgütlenmesi 1970’li yılların ortalarına dayanan bir göçmen işçi örgütlenmesidir. Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan politik ilticacıları da kapsayan ve ana gövdesini işçilerin oluşturduğu ATİK, çeyrek yüzyılı aşkındır demokratik hak ve özgürlükleri savunan, bağımsız, yasal ve tüzel kişilik almış bir kuruluştur.
ATİK; anti-emperyalist, anti-faşist, anti-militarist çeşitli milliyetlerden Türkiyeli göçmen işçilerin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir örgütlülüğüdür.
ATİK; bulunduğu ülkelerde işçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik mücadelesini destekleyen ve birlikte hareket eden bir emek mevzisidir.
ATİK; Türkiyeli ve mevcut ülkelerdeki gençliğin akademik, demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin içinde olmuş bir kuruluştur.
ATİK; kadınlara yönelik her türlü sömürü, baskı, şiddet ve eşitsizliğe karşı mücadele eden bir demokratik kitle örgütlenmesidir.
ATİK; LGBTİ birey ve kurumların uğradığı baskı, şiddet ve haksızlığa karşı duran ve mücadele eden bir örgütlenmedir.
ATİK; kendi varlık koşulu olarak her türlü ırkçı, faşist örgüte karşı siyasal ve pratik tavır alan; ayrımcılık ve yabancı düşmanlığının karşısında duran ve bunlara karşı mücadele eden bir kurumdur. Nazizm ve neo-Nazizm ideolojisine; NSU ve işlediği cinayetlere karşı tavır almış: yabancı düşmanlığını körükleyen faşist örgütlenmelerin yeni bir versiyonu olan PEGİDA’ya karşı tepki gösteren ve El-Kaide, El-Nusra, IŞİD, Boko Haram gibi gerici cinayet şebekelerine karşı durmuş bir kuruluştur. IŞİD’in Rojava ve Kobane saldırısı karşısında tüm gücü ile demokratik tepkisini göstermiş, maddi ve manevi desteğini olanakları ölçüsünde sunmuştur.
ATİK; Ermeni Soykırımını kabul ederek, gerçeklerin ortaya çıkarılması için mücadele eden bir kurumdur.
ATİK; her zaman haksız savaşlara karşı gelmiştir. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerin işgal edilmesine karşı durmuş, bu ülkelerde işgale karşı tavır alan işçi, emekçi ve ezilen halkların yanında olmayı varlık koşullarından biri olarak gören bir kuruluştur.
ATİK; İsrail devletinin, Filistin halkına yönelik, katliam ve soykırım; baskı, tecrit ve ambargo saldırılarına ve estirilen teröre karşı tavır almış bir kuruluştur.
ATİK; Türkiye’den gelen çeşitli milliyetlerden göçmen işçi ve emekçilerin demokratik örgütlerinden birisidir. Ve tamamen yasal ve demokratik zeminde mücadele eden bir örgütlenmedir. Kısaca vurguladığımız bu zemin, duruş ve meşru pratiğinden dolayı saldırıya uğraması kabul edilemezdir.
Bizler aşağıda imzası bulunan kurumlar ve kişiler olarak, tutuklanan bütün ATİK üyelerinin derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, ATİK’e yönelik saldırıyı kınıyoruz.
Alınteri gazetesi
Özgür Gelecek gazetesi
Yeni Demokrat Gençlik
Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik
Partizan
Haluk Gerger
Temel Demirer
Sibel Özbudun
Necati Abay (Gazeteci)
Mukaddes Erdoğdu Çelik
Açılım Hukuk Bürosu
Yeni Demokrat Kadın
Rojava Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Munzur Çevre Derneği
Son Haberler
Sayfalar
BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]
“Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana
Ölülerimiz toplanacaktır
Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]
Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’
KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]
“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]
Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…
KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ
Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.
ANNEME İnci Taneme
“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık. Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.
“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”
Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu
Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!
6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm
Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda b
İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür
Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür.
PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?
1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.
4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.
5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.
6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.
BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...
Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.