Perşembe Mayıs 30, 2024

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Saldırı sonucunda yaşanan panik ve kargaşa nedeniyle Karabağ’da çocuklarını kaybeden annelerle doldu sokaklar. Arstkah halkı 2020 yılında 44 gün süren savaştan daha ağır bir durumu yaşadı. Saldırı, yıkım, çaresizlik, umutsuzluk sokakları ve yürekleri kuşattı.

Arstahk halkı dünyanın gözü önünde dokuz aydır yoğun ablukadan dolayı yeterli gıda alamamaktan açlık ve enerji bulamamaktan dolayı da ölüm ve hastalık kıskacında yaşam mücadelesi vermektedir. Arstahk’ın çocukları bu yıl eylül ayında okula gitmiyor. Yakıt olmadığından araçlar çalışmıyor. Anneler çocuklarını nasıl besleyeceklerini bilememenin acısı içinde. Yumurta, süt, yağ, şeker yokluğundan dolayı günlerini aç geçiren çocuklar, okul hayatlarına devam edemiyor. Yaşamsal zorluk ve sıkıntılar yetmezmiş gibi yoğun bombardıman ve ağır silahlarla yapılan saldırılar altında halk sığınaklarda yaşam mücadelesi veriyor. Açlıkla terbiye edilemeyen halk bu kez, silahla teslim alınmak istenmektedir. Halktan beyaz bayrak kaldırmasını isteyen Aliyev faşistine Karabağ halkı komünist önder Şaduman’ın sözleri ile yanıt veriyor.

Azerbaycan ordusu ağır silah ve İHA’larla gerçekleştirdiği saldırıda esas olarak yerleşim yerlerini hedef aldı. İşgalcilerin yerleşim yerlerine saldırarak halkı korkutup kaçırma yöntemini bu kez de Karabağ üzerinde denendi. Saldırı sonrası zarar gören ev, okul ve işyerlerinin görüntüleri medyada yer buldu. Yerleşim yerlerine yönelik saldırı sonucu kadın ve çocuklar ağırlıkta olmak üzere halkın bir kısmı panik içinde şehri terk etmeye çalıştı. Saldırılar ilk günkü yoğunlukta olmasa da sürüyor. Bütün bu soykırım saldırılarının Rus “barış gücü” askerlerinin gözleri önünde olması kimin barıştan kimin savaştan yana olduğunu bir kez daha göstermektedir. Çok açıktır ki, Rus oligarkları Azeri oligarkların yanında ve safındadır. Devamında Rus “barış güçleri” denetiminde yapılan “ateşkes” sonrası kadın ve çocukların bir kısmı bölgeden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Ancak henüz Hayastan’a geçemediler.

1915 yaşanan kitlesel sürgün görüntülerinin bir benzeri Karabağ’da yaşandı. Binlerce insan, tarih boyunca yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda kaldı. Kadın, çocuk ve yaşlı insanlar saldırıların olmadığı bölgeye doğru çekilmeye çalıştı. Her şeye rağmen Artsakh halkı, açlık ve silah karşısında direnmeye devam ediyor.

Yoğun saldırılara rağmen topraklarını terk etmeyen insan sayısı, göç edenlerden şimdilik daha fazladır. Halk bir kez daha zulüm ve soykırım önünde sınav veriyor. Dünyanın bütün haydut ve zalimlerinin gözleri önünde bir kez daha beyaz bayrak kaldırmamaya devam ediyor. “Direniş ve onur” halkın özgürlük bayrağı olmaya devam ediyor.   

“Turan Hayalleri” ve emperyalistlerin enerji çıkarları

Mevcut dünya ve bölge koşullarını iyi değerlendirip, çelişki ve fırsatlardan yararlanma cambazlığını gösteren ve R.T.Erdoğan’dan sömürü ve zulüm eğitimi alan Aliyev, 44 gün süren 2020 Eylül işgalinden sonra nihayet ikinci büyük saldırısını başlattı. Karabağ halkını önce açlık, dermansızlık ve enerji yokluğuna mahkum edip boğmaya çalıştı. İkinci hamleyi ise askeri saldırıyla tamamlayarak halkı tarih boyunca yaşadığı topraklardan çıkarıp “Ermenisiz bir Karabağ yaratma” amacına varmaya çalıştı.

Dünyadaki ve bölgedeki koşullar, Azeri faşistlerin askeri saldırıları için uygun durumdadır. Her dönem ve her koşulda olduğu gibi TC devletinin mutlak desteğini arkasına alan, AB ülkelerini enerji kaynaklarını pazarlamakla ayarlayan, Rusya’nın ise ekonomik-jeopolitik çıkarlarıyla desteğini alarak koşularını uygun hale getiren Azeri oligarkları, mevcut koşulları ve fırsatı iyi değerlendirdi. Ve çok açık gerçektir ki; tüm “uygar dünya” ve bölge gerici devletleri petrol ve enerji kaynakları uğruna Azeri oligarkların yanında ve safındadır. Azeri faşizminin eşitsiz ve yoğun saldırıları sonucu diplomatik alanda yapılan kınama açıklamalarının hepsinin sahte ve göz boyama amaçlı olduğu ortadadır. Amerika, Fransa, Japonya, Almanya, Brezilya hükümetlerinin yaptıkları “Saldırılar bir an önce dursun, her iki tarafı sükunet” açıklamalarının bir yaptırım gücü ve ciddiyeti olmadığı gibi bu devletlerin kendi çıkarları gereği davrandıkları açıktır.

Karabağ’ın işgal edilip, Azerbaycan’ın denetiminde olmasının Türk ve Azerbaycan devletleri açısından “Turan” hayalleriyle doğrudan bağlantısı vardır.

İttihat-Terakki’den bu yana Türk Müslüman komprador burjuva ve toprak ağalarının yegane ülküsü bir Turan ülkesi yaratmaktır. Bu ülkünün yaratılmasına engel olan Ermeni-Rum-Kürt halklarıydı. Onlar mutlak suretle soykırıma, tehcire ve asimilasyona uğratılmalıydı. Bu ülkü için ihtiyaç duyulan her yol denenmeli ve gerekli olan her şey yapılmalıydı.

Gerek TC devletinin gerekse Azeri devletinin çıkar ve ülküleri, Turan ülkesi yaratmakta birleşmektedir. Keza Azeri petrol ve gazı üzerinde AB başta olmak üzere İngiltere ve Rus emperyalistlerinin çıkarları ve hesapları ortaktır. Bununla birlikte Karabağ’da, Ermenistan’ın Zangezur bölgesi üzerinde kurulacak olan yeni bir “Türki Cumhuriyeti”yle İran devleti üzerinde her türlü baskı yıldırma sindirme ve kuşatma hamlelerinin yolu, daha rahat açılacaktır. İran’ı köşeye sıkıştırmak, giderek Batılı emperyalist-kapitalist güçlerin himayesi ve denetimi altına almak için Karabağ’ın tümden ve Ermenistan’ın ise Zangezur Koridoru üzerinden Sunik topraklarını işgal etmek amaçlanmaktadır.

Türkiye, İngiltere, İsrail, AB ülkeleri, Rusya, ABD’nin dönemsel ve bölgesel çıkarları Azeri işgalcilerin anlık çıkarlarıyla örtüşmektedir. TC ve Azeri işgalcilerin “Ermenisiz bir Ermenistan yaratma” hesaplarına kimsenin itiraz etmesi beklenemez. 1915 soykırım sürecinde olduğu gibi dünyanın bütün sömürücü ve efendileri, günümüz soykırımcıları olan Azeri faşistlerinin yanında ve safında durmaktadır.

Bildik gerekçe: “Terörle mücadele”

Dokuz aydır abluka ve kuşatma altında tutan, ağır silah ve İHA’larla saldıran, işgal operasyonları yapan Azeri oligarklarını durduracak hiçbir yaptırım gücü ortaya koymayanlar, bir kez daha mazlum halkların vicdanında yargılanmaktan ve lanetlenmekten kurtulamayacaklardır. Azeri oligarklarının çıkarlarıyla örtüşen kapitalist ülkelerinin hesapları, politik olarak da bütünleşmektedir. Emperyalist kapitalist çıkarlar uğruna -tıpkı 1915’te olduğu gibi- Ermeni halkı herkesin gözleri önünde yalnız bırakılmış durumdadır.

Ülkesinin enerji kaynaklarını elinde bulunduran ve pazarlayan Azeri oligarkları dünyanın efendileri olan burjuva muktedirlerin desteğini almayı başardı. Azeri burjuvazisinin çıkarları uğruna ülke halkı açlığa ve yokluğa mahkum edilmiştir. İlham Aliyev’in birinci öğretmeni babası Haydar Aliyev iken ikinci büyük öğretmeni faşist ve diktatör kimliğiyle ün yapmış R.T.Erdoğan olmuştur. Hemen her konuda R.T.Erdoğan’ın sömürü ve zulüm taktik ve yöntemlerini uygulayan, benzer söylem ve gerekçelerini kullanan Aliyev, bölgenin ve dünyanın tüm efendileri ve diktatörleri gibi sömürü ve zulüm çizgisinde yürümeyi halkların kanı pahasına sürdürüyor.

Aliyev yönetiminde Azerbaycan, Karabağ’a saldırı nedenlerini güçlendirmek, Azeri halkı başta olmak üzere dünya kamuoyunu hazırlamak için “Ermenilerin döşediği mayın sonucu askerlerinin öldüğü” senaryosunu hazırladı. Aliyev’in diktatörlük yöntem ve taktiklerinin R.T.Erdoğan’a ne kadar benzediğini görmek ve anlamak için kahin olmaya gerek yok. Diktatör R.T.Erdoğan nasıl ki, 22 yıldır “teröre karşı mücadele” adı altında “bölgeyi teröristlerden temizleme” gerekçesiyle Kürt halkına ve gerillaya karşı acımasızca saldırıyorsa, Aliyev oligarkı da öğretmeninden aldığı ders ve destekle, Karabağ Ermeni halkına karşı acımasızca saldırıyor.

Aliyev oligarkı da akıl hocasından aldığı dersle Karabağ’daki Ermeni halkını terörist görüyor. Halka karşı eşitsiz savaşımı “terörle mücadele” gerekçesine sığdırmaya çalışıyor. “Teröristlere karşı mücadele” görüntülerine bakıldığında çoğunluğu yaralı ve ölü kadın ve çocukların suretleri vardır.

Temel hakları ve özgürlükleri uğruna mücadele eden, adalet ve eşitlik arayanlar egemenler ve diktatörler tarafından her dönem terörist olarak görülüp acımasız zulme uğratılıp, haksızlığa ve yalnızlığa maruz bırakılmışlardır.

Halklar Karabağ halkının yanındadır

Azeri oligarkların “Yasadışı Ermeni silahlı kuvvetleri beyaz bayrağı kaldırmalı, tüm silahları teslim etmeli, yasadışı rejim dağılmalıdır. Aksi takdirde terörle mücadele operasyonları sonuna kadar devam edecektir” açıklamasının ardından Rus “barış gücünün” arabulucuğuyla Arsakh halkının silah bırakmayı kabul ederek görüşmelere başlayacaklarını açıkladılar.

TC destekli Azeri oligarkların saldırıları sonucu aralarında çocukların da olduğu 35 kişi hayatını kaybetti 200’den fazla kişi yaralandı. Bu saldırıyla birlikte Ermenistan’da 1990 yıllarında kurulan “Karabağ Komite”si farklı parti yönetici ve temsilcileri tarafından yeniden kuruldu. Komitenin amaçlarından birincisi; Nikol Paşinyan’ın istifasını gerçekleştirmektir. Komite bu talebi, Karabağ’ın kurtuluşu ve çıkarları için yapılması gereken ilk adım olarak görüyor. Bir eylem planı çıkararak eylemler örgütlüyor.

Yerevan’da 19 Eylül’den bu yana hemen her akşam halk Cumhuriyet Meydanı’nda toplanıp Azeri faşistlerinin saldırılarını mahkum etmek, Karabağ halkının yanında olduğunu göstermek için gösteri yapmaktadır.

21 Eylül akşamı saat 19.30’dan itibaren Yerevan’ın önemli meydan ve caddeleri göstericiler tarafından trafiğe kapatılarak halkı Karabağ’ı desteklemeye, Başbakan Nikol Paşinyan’ın istifasını istemeye çağıran eylemler yapılmaktadır.

Ateşkese rağmen Artsakh’ın başkenti Istepanagerd’e yönelik Azeri işgalcilerinin silahlı saldırıları devam etmektedir. Askeren Bölgesi’nde Azeri işgalcilerine karşı direnen Razmig Xaçadıryan isimli savaşçı, son mermisine kadar direnerek yaşamını yitirmiştir. Bazı grupların silah bırakmadıkları ve direnişe hazırlandıkları haberleri gelmektedir. Bu amaçla gerilla savaşı için Vayots Dzor, Syunik, Gegharkunik ve Ararat’ta sığınaklar ve yer altı tünelleri kazıldığı ifade edilmektedir. Bu bölgelerden bazıları Azerbaycan tarafından işgal edilmiştir.

Artsakh’ın onurlu ve cesur çocukları Azeri faşistleri ve TC faşistlerinin önünde diz çökmeyecek ve beyaz bayrak kaldırmayacaktır. Onların kaldıracakları yegane bayrak, yıllar önce özgürlüğün bayrağını kaldıran Istepan Şahumyan’ın kaldırdığı kızıl bayrak olacaktır.

Karabağ Ermeni halkının gerçek dostları Kürt, Ezidi, Rum, Süryani, Arap, Alevi ve dünyanın tüm mazlum halklarıdır. Ermenilerin temel hak ve özgürlüklerini isteyen ve mücadele edenler proleter devrimciler, sosyalistler ve gerçek enternasyonalistlerdir. Son soykırım saldırısında görüldü ve anlaşıldı ki, mazlumun mazlumdan başka dostu ve yoldaşı yoktur. Ne AB ne ABD ne Rusya halkların dostu, barışın ve huzurun koruyucusudur.

Bugün her zamandan daha fazla komünist önder İbrahim Kaypakkaya’ya, Kafkaslar’ın komünist önderi Istepan Şahumyan’a, komutan AVO-Monte Melkonyan’a, Misak Manuşyan’a, Leonid Azgaltyan’a bakmalı, anlamalı ve mazlum halklarla birlikte işgalcilere, soykırımcılara karşı savaşmalıyız. Silah ve devrimci örgüt olmadan özgürlük, barış ve huzur asla gelmeyecektir.

1922

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

Sayfalar