Salı Mayıs 14, 2024

Armenak ile Ferhat Amca

100.yıl anmaları çerçevesinde Türkiye'nin her tarafında yapılan anma etkinliklerinde Dersim ve Diyarbakır'da bir ilk yaşandı.Son senelerde Taksim'de saat 19.15'de yapılan anmaların yanısıra bilge adam,Agos gazetesi yazarı ve kurucularından Sarkis Seropyan'ın görüş ve önerileri ile Dersim ve Diyarbakır'da soykırım anmaları yapıldı.

Milyonların buluştuğu Yerevan 100.yıl anmalarına gitmeyerek bir ilk ve başlangıç olması için Dersim'e gitme konusunda karar kıldı.Ama ani ölümü ile aramızdan ayrıldı.Fakat dostları ve arkadaşları bu vasiyetini gerçekleştirdiler.Dersim ve Diyarbakır'da yapılan anmaları görme fırsatı olmadı.

Dersim ile Diyarbakır'ın öne çıkmasının önemli nedenlerinin başında Dersim'in,Ermeni soykırımında halka kucak açarak,koruyarak,saklayarak yok olma pahasına Ermeni'leri sahiplenmeleridir.Diyarbakır ise bütün kafilelerin geçiş güzergahında olmasıdır.Aynı zamanada vahşette sınır tanımayan Diyarbakır valisi Dr.Reşit'in insanlık dışı uygulamalarıdır.

Dersim'in Hozat ilçesi ile Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesinde yerlerinde yapılan anmalar insanların bu kadar da olmaz'' dedirten,artık sözün bittiği noktalardır.Hozat'ın Kayışoğlu Yarması'nda Tehcire gönderilen kafilelerde insanlar birbirine bağlandıktan sonra uçurumlardan aşağı atıldılar. Munzur suyu kana boyandı.Dersim'liler böyle bir anmayı ilk defa yaptılar.kalabalık kitle,yaşlı analar gözyaşlarını tutamayıp ağladılar.Kayalıklarda ölenlerin anısına mumlar yakıldı,karanfiller uçurumlardan Munzur suyuna atıldı.

Yörede yaşayan halkın anlatımlarına göre ,halen aşağıda insan kafatası ile kemiklere rastlamak mümkün.Yine 23 yıl sonra aynı devlet,aynı gelenek,aynı anlayış devam edince bu sefer Dersim halkına karşı aynı vahşeti uyguladılar.Dersim'lileri de soykırım başlangıç yeri olarak gösterdiği Kayışoğlu Yarması'ndan aşağı attılar.Kızılbaş inancına sahip,alevi olan bu insanlar,inançlarından taviz vermeyerek her zaman zalimin zulmü karşısında oldukları için soykırıma uğradılar.

Ermeni soykırımında Ermeni'leri barındıran Dersim'liler cumhuriyet döneminde tüm geçmişte yaptıkları için cezalandırıldılar.terbiye edilmek istendiler.Zamanında İttihatçı'ları dinlemeyerek insanlık duruşu sergilediler,ama bunu bedelini canları ile ödediler.sürgüne gönderildiler, Öldürüldüler.Senelerdir Ermeniler ile içiçe yaşayan Dersim'lilerin kaderi de aynı olmuştur.Birlikte yaşadıkları topraklarda bugün dahi kalıntılara rastlamak mümkün.Yüzyıl geçmesine rağmen yok edilemeyen Ergan manastırı (Surp Harutyun kilisesi) soykırımın halen canlı tanıklığını yapmaktadır.

Diyarbakır'ın çüngüş ilçesinde bulunan Düden şelalesinde yine aynı durumla Ermeni'ler karşı karşıya kalmışlardır.Ermeni ileri gelenlerinin önce şehrin merkezine çağrılmasından sonra başlayan tutuklamalarla halk önderliksiz bırakıldı.Altı bin ermeninin yaşadığı Çüngüş'te insanlar toplandıktan sonra Düden şelalesinden aşağı atılarak vahşice öldürüldüler.Dipsiz kuyu olarak da bilinen düdenlerin derinliği karşısında insanlar şaşkınlıklarını gizleyemediler.Korkunç olayı bugün yerinde anan insanlar gözyaşlarını tutamamışlardır. Canlı canlı boğazlanarak kuyulara atılan Ermeni'lerin ardından anlatımlara göre altın avcıları,sonradan giderek ermenilerin beraberinde götürebileceklerini düşündükleri altınlar için kuyuya inmişler,ama onlar da ölmüşlerdir.

''Burası diyabağanın,onun can yoldaşı Hamparsum'un,Toros dayının,Soğomom Tehleryan'a selam duran Armenak Bakırcıyan'ın,yaralı kartalları avcılara teslim etmeyiz diyerek reddeden Seyit İbrahim'in yurdu Dersim'dir'' diyen DERADOST (Dersimli Ermeniler ve Alevi Dostluk Derneği) tarafından yapılan anmalarda  ''yurtdaşı olduğumuz devlet, tarihimizde neler olduğunu açıkça ifade etmelidir'',''sizi kırdık,şimdi büyük onurlu devlet olarak özür diliyoruz ve özrün gereğini yapacağız demelidir.Bizim beklentilerimiz budur.''  açıklamalarında bulundular.

SEN  RAHAT  UYU  ARMENAK !

Ermeni soykırımı anmalarının Dersim ayağı Kayışoğlu yarmasında atılarak öldürülenler ile her bir karış toprağında hayatını kaybeden Ermeni'ler,1938 Dersim soykırımında hayatlarını kaybedenler,kahpe pusularda,dağ başlarında savaşarak şehit düşen gerillalar,halk savaşçıları mezar yerleri ve adları olmayan kahramanlar için  Armenak Bakırcıyan şahsında  oluşturulan Anıt  Mezarı açılışıdır.

Dersim'in Nazimiye ilçesi Xarik köyünde,Dersim halkının özverili çalışması ile Armenak Bakırcıyan şahsında  isimsiz kahramanlar adına inşa edilen Anıt Mezar,bölgenin baraj altında kalmasından sonra ,burada bulunan mezarlar maddi ve manevi zenginlikler daha yüksek yerlere  taşınarak halk değerlerine sahip çıkmıştır.Dimak şirketine devredilen,tüm bölgenin zenginliklerini doğal yapısını ekolojik dengesini de bozan baraj yapımı iktidara ve sermaye sınıfına hizmet etmektedir.

Armenak Bakırcıyan artık bu son istirahatgahından da alınıp,başka bir yere götürülecek mi?Artık bu son olması dileğimiz ve arzumuzdur.Çünkü yaşadığı kısa dönem zarfında mücadelesinde efsaneleşerek halk tarafından sevilen,arandığı dönemlerde halk tarafından korunan Armenak Bakırcıyan'ın yaşamı kadar ölümü ve naaşı devlet tarafından zulme uğratılmıştır.Yoldaşlarının  ve halkın sahiplenmesiyle Armenak Bakırcıyan'ı halk bağrına basmıştır.Türkiye'de devrim mücadelesinde şehit düşen birisinin mezarının bu kadar yer değiştirdiğine ilk defa şahit oluyoruz.Başka da bir örneği yoktur.Armenak Bakırcıyan'ın mezar yeri yedi kez yer değişikliğine uğratılmıştır.Ermeni ve komünist olmasından kaynaklı saldırı ve baskılar,onun naaşından dahi korkan devlet ve generalleri tarafından uygulanmıştır.

13 Mayıs 1980'de Elazığ-Karakoçan'da kurulan bir pusuda aramızdan ayrılan Armenak Bakırcıyan TKP/ML örgütünün faaliyetlerini yürüten aktif bir üyesidir.İzmir'de bir banka soygununda tutuklanmasının ardından,örgüt cezaevinden Armenak Bakırcıyan'ı kaçırarak özgürlüğüne kavuşmuştur.Faaliyet alanlarında Dersim,Elazığ ve Erzincan'da kitleler tarafından sevilen,korunan önder durumuna gelmiştir.

Armenak Bakırcıyan Proletarya Partisi içerisinde Kaypakkaya çizgisi ile Türkiye'de yaşayan Çeşitli milliyetlerden ve inançlara mensup Laz,Çerkez,Ermeni...halklarının kurtuluş mücadelesinin birlikteliğini savunmuş,örgüt içerisinde Ermeni kimliğini hiç bir zaman öne çıkarmamıştır.Ezilen halkların mücadelesinin sınıf perspektifi ile proletarya önderliğinde burjuvaziye karşı örgütlenmesi gerektiğine inanmış ve bu uğurda mücadeleye aktif olarak katılmıştır.Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yaratma mücadelesinde sosyalizme inanmış yoldaşlarına ''ben ermeni komünistiyim'' demiştir.

Yerlerinde ve yurtlarından soykırıma uğrayarak yokedilen tarihi haksızlığa uğrayan bir halkın evladı olarak sorunun çözümünün kendilerinin devraldığını söylemiştir.''Zamanında Ermeni önderler bu meseleyi çözmüş olmadıkları için,artık bu meselenin çözümü bizim omuzlarımızdadır'' diyerek davasının ve yolunun ne kadar uzun ve meşakkatli olduğunu vurgulamıştır.Armenak ile uzaktan yakından alakası olmayan,sadece milliyetçi emellerine alet etmek isteyen onu sınıf davasından koparan ,duygu sömürücüleri her zaman olduğu gibi yine olacaktır.Bunlara aldanmayalım.kanmayalım.

Ermeni nufusunun süregelen göç dalgasıyla her geçen gün daha da azaldığını görebilmekteyiz.İttihatçı gelenekten gelen kemalist rejim Kürt ve kendisinden olmayan halkların yaşama hakkını elinden alarak hayatı zindan etmiştir.Ermeni'ler yeni yaşam umuduyla başka ülkelere göç etmişlerdir.Bugün bile hayata tutunabilmek için  isimleri ile kimliklerini değiştirmek zorunda kalmışlardır.Yoldaşlarına,halkına zarar gelmemesi,burjuvaziye onun bir kolu olan basına ''ermeni düşmanlığı'' yapma fırsatı vermemek için Armenak ismini Orhan,Hrant Dink,Fırat,Isdepan ise Murat olarak değiştirdiler.

İstanbul Ünüversitesi Edebiyat fakültesi okul yıllarında Armenak'ın kız arkadaşı yurt dışına göç eden ailelerden sadece bir tanesidir.Amerika'dan,Armenak'a çağrıda bulunarak gelmesini hayatlarını birleştirmeleri teklifinde bulunmuştur.Oysa, O ''seviyorsa o gelsin'' diyerek mücadeleye halka ve yoldaşlarına olan sevgisinden vazgeçmeyerek Amerika'ya gitmemiştir.

Aile'sini,Proletarya partisi'ni,ezilen ve yoksul tüm herkesi derinden üzen kara haber,tez yerine ulaştı.Armenak,Karakoçan'da kurulan pusu sonucunda şehit düşmüştü.Acı haberi alan Hrant Dink,ailesini aramış,yanına yoldaşlarından birisini de katarak Karakoçan'a gönderdi.Elazığ'da kimlik tespitinden sonra,naaşın tespitine gelmişti.Polis,Armenak'ın cenazesinden korktuğu için aceleden toprağa,Kimsesizler Mezarlığına gömmüştü.Teşhis için açılan mezarda,ailesi Armenak'ı teşhis etti.Cenazeyi almaya gelen ailesine naaşı vermesi gerekirken,aileyi sorgulayıp cenazeyi vermediler. Engel çıkardılar.Kimsesiz olmadığı,kendi gelenek ve dini inançlarına göre gömmek isteseler de polisin kesin niyeti vermemekti.Cenazeyi vermedi.''Bunun sebeplerini sizlere anlatamayız'' diyerek reddetti.

Kimsesizler mezarlığına defnedilen,Armenak Bakırcıyan'ın yeri sır gibi saklanmıştı. Polis ve jandarma koruması altın alınan cenaze aynı hafta içerisinde TİKKO' cular tarafından güvenlik güçleri etkisiz hale getirilerek kaçırıldı.,'',eğer bir gün şehit düşecek olursam beni Dersim'e'' gömün vasiyeti üzerine yoldaşları çok sevdiğ topraklara defnetmişlerdir.Vasiyeti üzerine çok sevdi- ği tüm Munzur'un göründüğü tepeye yani bugün sular altında kalan Xarik köyüne mezarını yapmışlardır.

Yoldaşları onun mezarını yapmalarına ,beton dökmelerine rağmen sıkıyönetim koşullarında askerler gelip,kırdılar ve dağıttılar.12 Eylül Faşist Cunta ile birlikte  başında Yüzbaşı Murat Çakmak ve ekibinin olduğu işkenceci yüzbaşı,Dersim'de operasyonlarda Armenak'ın mezarını tahrip edenlerin başında gelmektedir.Köyde operasyonlarda bulunan sadist ruhlu yüzbaşı,köylüleri toplayarak mezarını tahrip etmiş ve şöyle hakaretlerde bulunmuştur.''Ey komünist,ey ermeni kalk ayağa biz geldik,ne yapacaksan yap'' diye aşağılık saldırılarda bulundu.TC ordusu komutanı halka ve mezara karşı operasyona girişti.

Önce köylüleri toplayan TC komutanı,ırkçı yüzbaşı,mezarın kazılmasını köylülere emretti.Şiddetle karşı çıkan köylüler ''biz bunu kabul etmiyoruz'' diyerek reddettiler.Köylülerden biri olan Ferhat Amca,karşı çıkarak,TC ordusu komutanına ''bu günahtır'' demiştir.''Her ne olursa olsun bu naaş burada bizim köyümüze gömülmüştür,böyle bir hakaret yapamazsınız'' demiştir.Bunun üzerine sinirlenen ırkçı,faşist yüzbaşı Ferhat amcayı falakaya yatırarak dövmüştür.

Saldırılarına devam eden yüzbaşı ''peki bu senin neyindir'' diye sorunca ,''bu benim babamdır'' diye cevap vermiştir.''Ermeni misin'' diye sorunca  ''Evet bende Ermeniyim'' diye cevabını almıştır.Köylülerden olumlu bir yanıt alamayınca kendi askerlerine,kazması için emir vermiştir. Ama askerlerden bazıları korku ve şaşkınlık içerisinde yanaşamamışlardır.En son kendisi de katılarak mezar tahrip etmiştir.Yine Ferhat amca şiddetle isyan ederek,''sizin bu yaptığınız zalimliktir , bunu yapamazsınız'' derken,bir kez daha Ferhat amca ile eşini işkenceye tabii tutmuştur.Askerlerin operasyon bitip gitmesinden sonra Ferhat amca ile köylüler yeniden mezarı düzenlemişlerdir.

Armenak Bakırcıyan'ın ölüsünden korkan,mezarını dahi bu topraklarda kabul etmeyen ırkçı,faşist zihniyet sonradan yine boş durmayarak halkın ve yoldaşlarının her seferinde inadına sahiplenmesine ve inşasına rağmen saldırılar devam etmiştir.En son yapılan Pembelik barajı ile sular altında kalacak köy zenginlikleri,cenazeleri bir plan ve program çerçevesinde taşınarak barajdan kurtarıldı.Köylüler ''kendi naaşlarımızı ve atalarımızı buradan taşıyacağız'' diyerek,Armenak'ın cenazesine de sahip çıkarak,sular altından kurtarılmış,burada halk ''sürgün mezarlığı'' inşa etmiştir. Kıymetli,saygıdeğer Ferhat amca ise ölümünden sonra bugün Armenak'ın mezarının hemen karşısına defnedildi.Armenak ile aynı topraklarda fiziken öldüler ama anıları halen yaşamaya devam ediyor,hatıraları sonsuza dek yaşayacaktır.

Ama onu vuran katiller ve işkenceciler her gün ölmüşlerdir.Yoldaşlarının intikamının alınacağı andı içen TİKKO'cular, ölümünden kısa bir süre sonra Armenak'ı vuran 2 polisden birisini cezalandırmışlar ama ölmemiştir.Yörede'' kulaksız yüzbaşı'' olarak da tanınan halk düşmanı yüzbaşı ise, TİKKO'cuların ''adalet ve intikam'' kurşunlarına hedef olmuştur.

TC Devleti'nin özel güvenlik teşkilatlanmasını oluşturan Jitem ve benzeri yapılanmalar Kürt ulusal mücadele ile gerilla savaşına karşı özel yetkiler ile donatılmıştır.Savaş kurallarının hiçe sayıldığı,tamamen keyfi,uluslararası antlaşmalara karşı çıkan,DAİŞ tipi birliklerdir.Bunların icraatlarını 30 yıldır süren savaşta gördük.Ölen gerilla ile çekilmiş fotoğraflar,gerillalara yapılan işkenceler,organların kesilmesi,mezarların tahrip edilmesi hafızalarda olduğu gibi yerini koruyor.

Türk hakim sınıfları Kürt ulusuna ve ezilen yoksul emekçi sınıfına karşı yoğun bir savaş stratejisi içerisindedir.Bu savaş silahla,kanla olduğu gibi silahsız da olmaktadır.Bir dönem zorla, silahla boşaltılan 3000 köyün insanları zorla metropollere göç etmişlerdir.Bugün ise savaşın başka bir boyutu HES'ler,Baraj'lar,Kömür ocakları ile Anadolu'da yaşayan insanlar zorla göçe itilmekte-dir.İnsansızlaştırılmak istenen topraklarda sadece sınıf çıkarları için kar gayesi hedef alınmaktadır. Türkiye nufusunun üçde birinin toplandığı İstanbul'a insanları hapseden iktidar,metropollerde insanları ''dilenci'' durumuna düşürmüştür.Yok olan köylülükten sonra Türkiye artık buğday,et,saman ithal eder noktasına gelmiştir.Dersim'de oluşturulan Pembelik Barajı,Havaçor vadisinin yok edilmek istenmesi,insansızlaştırma politikalarıdır.Doğanın dengesini bozacak,ormanların,derelerin,canlıların yok oluşu ile hayat suyun içine gömülmek istenmektedir.Şehirlerde her yer işgal edilerek yapılan AVM'ler,doğuda ise baraj'lar iktidarın doyumsuz kar politikalarıdır.

100 yıllık aradan sonra ,Ermeni sorunu artık tabu olmaktan çıkarken,genç yaşta katledilen Kaypakkaya'nın siyasal duruşu,korku olarak devam etmektedir.Kaypakkaya korkusu ve tahammülsüzlüğü devletin kırmızı çizgileri arasındadır.Çünkü köhnemiş,kemalist ideolojinin ipliğini pazara çıkaran,inkar ve red edilen Kürt realitesini ilk defa açıklığa kavuşturarak,Ermeni soykırımı'na değinen Kaypakkaya gerçekliği Armenak Bakırcıyan'ın TKP/ML örgütü içerisinde olmasını sağlamıştır.

Armenak Bakırcıyan'ın kaçırılmasında,saklanma ve korunmasında önemli rol oynayan mücadele arkadaşlarının aradan çok uzun seneler geçmesine rağmen,halen cezalandırılması,sürgüne mahkum edilmesi ayrı bir hukuk dramıdır.Kimilerinin cezaevinde 30 yıl Türkiye'nin en çok kalan mahkumu,kimilerinin uzun  cezaevi koşullarından kaptığı hastalık sonucu vefat etmesi,bazılarını halen yurt dışında,sürgünde bunca çıkan sözde af ve yasalara rağmen mahrum kalması oldukça düşündürücüdür.Bu insanlar yasaların dışında tutulmuşlardır.

Armenak Bakırcıyan ,Ferhat Amca ile ''isimleri ve yerleri belli olmayan'' şehitlerin anıları mücadeleleri sonsuza dek yaşayacaktır.

 

50192

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Sayfalar