Pazartesi Mayıs 20, 2024

Anadilde Birlik-Yerel Seçimlerde Birlik- Dursun Ali Küçük

9 Kürt partsinin anadilde eğitim ve her alanda kullanma ve geliştirme çağrısını ve çabalarını kutluyorum.
Çok isabetli bir adım olarak görüyorum.
Kurmanci ve Kırmanncki'de kesin ve mutlak birlik sağlamalıyız.
Anadilimiz hepimizin, ülkenin ve ulusun dilidir.
Burada ideoloji aranmaz.
Burada amacın nedir diye sorulmaz.
Dilimize sahip çıkmak ve resmi eğitim dil haline getirmek için; hangi görüş ve hangi parti ve hangi aydın ve şahsiyet olursa olsun kayıtsız şartsız üzerinde birleşmeliyiz.
Bunun sağa sola çekilecek bir yanı yoktur.
Bunda şu şudur şu budur diye gerekçelere sığınmak kimseyi haklı çıkaramaz.
Hiç kimse ben şununla biraraya gelmemde diyemez.
Umarım her kes katılır ve çığ gibi bir gelişmeye dönüşür.
Kar topu yuvarlıyoruz ve hedefine doğru ittiğimizde çığ gibi önünde duran inkarcıları ve asimilasyoncuları alıp götürür.

*RTE Alman ya gezisinde "asimilasyon soykırımdır" dedi.
Evet asimilasyon, bir dili ve bir ulusu yok etmek, silmeye çalışmak ve inkar edip yasaklamak; soykırımla birlikte insanlık suçudur.
TC bu suçu her gün işliyor.
Recep o lafı Almanya'da söyledi. Kürtler ve öteki halklar kesinlikle içinde yoktur.. Sadece Türkçe'nin Almanya'da iyi kullanılması amacıyla sarfettti.
Kürtçeye karşı dil kırımı uygulanıyor.
Hani evinizde konuşuyorsunuz, daha ne istiyorsunuz diyorlar.
Hayatın her alanında kullanılmayan bir dil yok olmaya ve erimeye doğru gider.

*9 Kürt partisi açıklama yaptı.
Katılmayan partilerde var. Siz neden katuılmadınız diye sormak gerekiyor.
Sadece partiler değil, sivil toplum kuruluşları, dil kurumları, Kürt enstütüleri, aydınlar, şahsiyetler bu vb vb bu çalışmaya katılmalıdır.
Partiler çağrılarında çok yerinde bunu dile getirmişlerdir.
Altına imzamı atıyorum..
herkesede ulabildiğim kadarıyla çağrıda bulunuyorum.
"Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde bir araya gelen Halkların Demokrasi Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Kürdistan Demokrat Partisi–Bakur (PDK), Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (PDK-T), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), İnsan ve Özgürlük Partisi ile Azadî Hareketi temsilcileri, Kürt dilinin geliştirilmesi, resmi dil olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla yapılan açıklamayla ortak bir platform kurdu."
"“Bizler, ‘Bugün dilimiz yarın milletimiz yok olacak’ şeklinde yüzleştiğimiz derin ve kanayan yaramızı birlikte nasıl sarabiliriz sorusuna yanıt bulabilmek için bir aradayız. Siyasal, sivil kurumlarıyla, aydın, sanatçı, melleleriyle ve halkımızla dilimiz (Kurmanci, Kırmançkî) üzerindeki asimilasyona karşı yakın ve uzun vadede yapacaklarımızın belirlenmesi için bir aradayız"(1)
Tekrarlamaya gerek bulunmuyor. Aynen katılıyorum..

*Basite almayalım, dil çalışması büyük ve ulusal çapta meşru bir eyleme dönüşebilir.
"Anadilde eğitim istiyoruz", "Anadilimizin üzerindeki yasaklar kalksın", "Dil sorkırımı ve asimlasyona hayır"..
Biz Kürdüz ve Kürtler kürçe konuşur.
Her ulus ve halk nasıl kendi dillerinde konuşuyorsa bizde kendi dimizden konuşmak istiyoruz.
Kuşların ve hayvanların birle birbirini çağırması, aşk yapması ve yaşaması için kullandığı sesler vardır. Kimsenin ağzına gem vurulmaz.
Bir sürü neden sayabiliriz. Dil yasağı ve yok edilmesinde TC ender devletlerden biridir.
Öeneğin bu çalışmalar yol aldığında yukarıdaki sloganlar vb şeyler eşliğinde Kürdistan ve Kürtlerin bulunduğu her yerde istisnasız bütün Kürtlerin katılımıyla dil kampanyası ve eylemselliği, direnişi başlatılabilir.
Meşru bir haktır. barışçı ve anadan doğma hakkımızı istemek, Tanrı her ulusu yaratmışsa Kürt ulusunuda yaratmıştır, Tanrı'ın var ettiğini sen Türk Müslümanı veya egemeni olarak nasıl ortadan kaldırabilirsin?
O zaman Türk-İslam sentesi tanrı ya sirk koşuyor.
Ya da Tanrımız ayrıdr..
Veya onlar Tanrıya kendi ırkçı ve Türkçü-yokedici pencerelerinden bakıyorlar..
Evet,, evet...
Hepimiz sahiplenelim. Bu sahiplenme, kampanya, ulusal çapta eylemsellik ve kampanyalar yayılırsa,kesinlikle başka birliklere kapıları aralar...
"Yürü kulum" diyorlar ya; bu anadile el atmak ve her düzeyde büyük bir kampanyaya dönüştürmek ile sanmadığımız kapıları açabilir.
Veya o kapılara bir sürü çatışma ve çelişki kürüklemeye düşmeden ulaşabiliriz.
Ben, 9 Kürt partisinin çağrılarını ve platformunu önemli ve büyük bir etlemselliğin ve dilimiz geliştirmenin, mücadelenin meşru zeminlerinin büyütülmesinin önemli bir eşiği olarak görüyorum...
Aydınların 9 Kürt partisinin başlattığı bu platforma sahip çıkması ve kampanya ve yazıları vb ile katkıda bulunmalarını istiyorum.
Aynı zamanda ayrım yapmadan bütün Kürt partileri ve kuruluşlarının bu çağrıya olumlu cevap vermesini ve katılmalarını ve desteklerini çekinmeden açıklamalarını rica ediyorum.
Dili yok olanın; ulusu, ülkesi ve herşeyi de yok olur...

*Aynı platform benzeri çalışmaları yerel seçimlerde göstemek sanırım çok önemlidir.
Şeçin ittifakı Kürt partilerinin hepsini kapsarsa çok iyi bir gelişmeye yol açar..
Ulusal birlik için iyi bir zemin yaratır.
Dil konusunda bu çalışma gerçekleştirildiğine göre yerel seçimde ittifakın olmaması çok yanlış olur.
Hadi sizi görelim.
Gözlerimiz üzerinizdedir.
Bahane kabul etmiyoruz.

Dursun Ali Küçük
30.10.2018 

25133

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar