Pazartesi Mayıs 6, 2024

ABD’nin AKP iddianamesi hazır!

Bu da nereden çıktı denilmesini gerektirecek bir durum yok çünkü Türkiye her an karışabilir! İstemediğimiz halde şuanda Türkiye’nin Lübnan, Mısır, Tunus, Irak ve Suriye gibi olmaması için hiçbir neden yok. Nasıl mı?

Aslında tek başına Türk devleti kendi ülkesinde yaşayan halkına yaptığı zulümden dolayı bir çöküşe götürülebilir. Dersim ve Zilan katliamından dolayı soykırım suçlusu olarak yargılanabilir. Olmadı 90’lı yıllarda katlettiği ve bugün topraktan fışkıran on binlerce faili belli kemiğin hesabını verebilir. Hal böyle ve bunlar her güne yayılması gereken direniş nedeniyken aileler sessizce topraktan çıkan kemiklerine kavuşmanın sevinç (!) ve hüznüyle gencecik fidanlarının yasını tutmaya devam ediyor. Diğer taraftan İslam ve Sünnilik dışında kalan tüm din ve inançlara karşı olan ayrımcı yaklaşımı nedeniyle de Türk devleti, çok zor durumda bırakılabilir.

Türkiye’de normal şartlarda neredeyse yılın her günü serhıldan nedeniyken bunların olmaması Türk devleti için bile olsa acıdır! Sadece AKP hükümeti döneminde Atina’yı bir hafta da düşürecek serhıldan nedeni olan binlerce Aleksis toprağa düştü.

Her şeye rağmen Türk devleti ile Kürt halkı arasında yeni temiz bir sayfa açılmak istendi. 2013 yılının Newroz bayramında Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan tarafından alınan kesintisiz “ Demokratik Siyaset” kararı tüm dünyaya duyuruldu. Bu barış mesajının üzerinden neredeyse iki yıl geçmesine rağmen hala somut, pratik adımların atılmaması ve PKK’nin göstermiş olduğu tüm iyi niyet adımlarına karşılık olsa bile bugün tek tek zindandan tabutları çıkarılan Hasta Tutsakların dahi bırakılmaması çözüm sürecinde niyetsizliğin bir göstergesidir. Tabi keşke sadece bununla kalsa ve oyalama, aldatma sadece bununla yetinilse!

AKP’li Erdoğan ile Osmanlı hayalleri kuran Türk devleti imkânlarını ve dolayısıyla sınırları çok zorladı. Öyle ki AKP tabanının dışındaki Türkiye halkları da bir devletleri olsa da özgür olmadıklarını anlayıp Gezi direnişinde bir patlama noktasına geldi. Çünkü bir halkın Devletinin olması demek, o halkın özgür olacağı anlamına gelmiyor. Yine 6-8 Ekim olayları ile de Türk devletinin içinde olmuş olduğu vahim durum görülebildi. Hal böyleyken AKP ve Türk Devletinin yaşam kredisi bitmiş gibi. Bugün eğer Musul, Kerkuk, Şengal ve Kobanê’de bir DAİŞ belası Kürt ve diğer halkların başına bela edilmiş ise bu, Devlet’ten bağımsız bir Hükümet politikası değildir ki itirafçı MİT’çilerin açıklamalarını hep beraber okuyor, duyuyor ve görüyoruz. Ayrıca 29 Kasım 2014 günü açık bir şekilde Kobanê’ye saldıranların Türk devletinin özel birlikleri olduğu da herkesçe malumdur. Başta Cizre olmak üzere Kuzey Kürdistan’ın çeşitli kentlerinde Türk polisi destekli Hizbi-Kontraların Özgürlük hareketi çalışanlarına karşı öldürmeye varan silahlı saldırıları da bölge de acze düşen AKP ve dolayısıyla Devletin halini gözler önüne serebiliyor.

Kürt cephesinden bunlara bakıldığında dahi Türkiye’nin her an karışmaması ve bir Suriye gibi olmaması için hiçbir neden yok. AKP ve Türk Devleti de biliyor ki bunlar bahanenin de ötesinde çok büyük kaos nedenleridir. Eğer Sayın Öcalan “barış ve çözüm” umudunu yitirirse böylesi bir zamanda her hangi bir dış gücün karıştırmasına gerek kalmaz ki görüldüğü üzere yeterince neden var.

Şimdi gelelim Türkiye’nin dünyada köşeye sıkıştığı DAİŞ konusuna! ABD’li bir akademisyenin “IŞİD-Türkiye bağlantıları” başlıklı dokuz maddelik somut delillere dayanan iddianame gibi makalesi akıllara; Acaba ABD Türkiye’yi gözden mi çıkardı? sorusunu getirdi.

Makalede geniş olarak değinilen dokuz maddeye kısaca göz atarsak eğer bir makaleden çok iddianame görüntüsüne sahip olduğunu anlayabiliriz. Buna göre;

1)     Türkiye IŞİD’e askeri teçhizat veriyor. 2) Türkiye IŞİD savaşçılarına ulaşım ve lojistik destek sağladı. 3) Türkiye IŞİD savaşçılarını eğitti. 4) Türkiye IŞİD savaşçılarına tıbbi yardım sağlıyor. 5) Türkiye petrol alarak IŞİD’e mali destek veriyor. 6) Türkiye IŞİD’in militan toplamasına yardım ediyor. 7) Türk askerleri IŞİD’le birlikte savaşıyor. 8) Türkiye IŞİD’e Kobani’de yardım etti. 9) Türkiye ve IŞİD aynı dünya görüşünü paylaşıyor.

Bu maddeler bir iddianameye benziyor çünkü burada sıralananların TMK’daki karşılığı sırasıyla; 1) Terör örgütüne üye olmak. 2) Terör örgütüne silah ve mühimmat sağlamak 3) Patlayıcı maddeleri izinsiz bulundurmak, saklamak ve taşımak. 4) Devletin ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmak

DAİŞ bir terör örgütü olarak kabul edildiğinden ABD’nin başını çektiği Koalisyon güçlerince doğal olarak bir tehdit ve düşman olarak görülüyor. DAİŞ zaten kendisini bir devlet olarak ilan etmiş durumda. Buna göre 40 ülkenin katıldığı koalisyonu da bir devlet olarak kabul edersek AKP, yani Türk devletinin üzerine atılı suçlamalar da sırasıyla şöyle olacak

2)     Düşmanla işbirliği yapmak. 2) Devlete karşı savaşa tahrik. 3) Temel milli yararlara karşı hareket. 4) Yabancı devlet aleyhine asker toplama 5) Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma. 6) Düşman devlete maddi ve mali yardım

Eğer Türk devleti bugün bile DAİŞ’den desteğini çekip Sayın Öcalan ile el sıkışsa ve Türkiye ve dünya halklarından özür dilese, yani şeffaflaşarak Demokratikleşse inanıyorum ki bu iddianame rafa kaldırılabilir. Yoksa bırakın AKP’yi, Türk devletinin 2015 yılı içerisinde bir Suriye olmaması için hiçbir neden yok.

15.01.201


71486

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar