Cumartesi Mayıs 18, 2024

3 Ağustos 2014 Ezidi Soykırımı! -Dursun Ali Küçük

Bu kaçıncı uygulanan soykırım fermanı?
Sömürgeci devletler ve İslam ne çok kırdı Ezidileri..
O kadar kırıldı ki, bu gün Ezidilerin çoğu Kürdistan'ın dışında sürgün..
Ezidi Kürt Aydını Kerem Ankusi: "atalarımız inançlarını bırakmadıkları için Kürdistan dan çıkarıldılar ve buralara kadar geldik". diyordu.
Ülkemizden soykırım ve sürgün ile kovulmakla da yok olmayla yüzyüzeyiz diyordu...

Biliyormusunuz; Şengal ve Ezdihan Kürdistan'a bağlanmalıdır. ve En çok da BM denetiminde Kürdistan'a bağlı Ezdixan olamalıdır.
Özerk olsunlar, biraz kendi başlarına yaşasınlar...
Kürdistan partileri yapabiliyorlarsa sadece güvenlikleri konusunda en çok yardımcı olsunlar...
şengal ve Ezdixan yaşamalıdır. Özgür olmalıdır..
Sunni İslam ve Şii İslam Ezidiler için aynıdır, hiç farketmiyor...

Kürdistan Parlamentosu bugün gerçekleştirdiği olağanüstü oturumda karar alarak, 3 Ağustos’u “Ezidi Soykırım Günü” olarak ilan etti.
Evet 3 Ağustos Ezidi soykırım günü olsun..
Buna ortak imzamızı basalım...
Bunu BM ve uluslarası kuruluşlara taşıyalım..
3 Ağustos bütün ezidi soykırım ve fermanlarının soykırım günü olsun...
Ezidi Kürt halkımızda bu konuda ortaklaşa sağlayarak özellikle bu konuyu işleyebilir.

Kürdistan'a bağlı olsun. Ezidilerde Kürttür. İnançları ayrıdır.
Ama sömürgeci devletler yanında İslam ve müslüman topluluklarda Ezidi soykırımlarında rol oynamışlardır. Buna Kürt Müslümanları da dahildir.
Kürdistan Parlamentosu aynı zamanda bir müslüman topluluğun çoğunluğunu temsil eden olarak, Müslüman topluluk adına Ezidilerden özür dilemeliydi.
Bu özürü dilerse Kürtler içinde bir çığır açardı. Doğru yapardı.

*Bu gün üzerinde neden duralım:

Çünkü Ezidi soykırımını her devlet ve ülke tarafından kabulü yönünde çalışırsak, Ezidilere Ezdixan-Şangal de alan açacağız. Bunun siyaset ve diplomasi atağını karalıca yürütmenin sayılmayacak kadar yararı vardır...

Ezilileri çekişmelerin dışına çıkaralım..
Yazık ve günahtır..
Ayıptır.
Özellikle Kürt partileri Ezidiler üzerinde kendi çatışmalarını ve kavgalarını yürütmemelidir..
Yapabiliyorsak hep zülme uğrayan ve Kürdistan'da bile dışlanan bu topluluğa ve Kürtlerimize sahip çıkmalıyız..
Ezidi soykırımları ve fermanları Kürtlük yanında özellikle ve birinci derecede Ezidi oldukları için uygulandı.
Hani Kürtdüz, onlarda Kürtçe konuşuyor, ne fakeder, hepimiz eziliyoruz deyip yuvarlama yapmak doğru olmaz.

Bu tavır, soyasl-şöven ve ümmetçi ezen ulus mensuplarının bize gösterdiği tavırdır.
Bizde kendi içimizde aynısını Ezidilere uygulayamayız..

Sadece sömürgeci devlet ve onların İŞİD gibi piyonları değil, bütün İslamı savunanlarda ve hatta Kürt müslümanları da Ezidilerden özür dilemelidir.

Bizlerinde kaç kez Ezidilere özür borcumuz var..
Bizde kendi tarimizde Ezidilik ve bu inanca uygulanan soykırım ve fermanlardaki ortaklığımızı görmeliyiz.

*İslam ne renkten olursa olsun ve hele siyasi İslam Ezidi soykırımcılarının baş argümanıdır ve mimarıdır.
İŞİD in Ezidilere yaptığını TC Kürdistan'da Dersim, Amed, Xarpet, Çolik, geli izlan vb vb yerlerde yaptı..
Türklerin cumhuriyetin kuruluşu ile Kürdistan ve Kürtler üzerindeki uyguladıkları hiçte İŞİD'in yaptıklarından geri değildir.

Son Ezidi soykırımı içinde saydıklarımız olmakla birlikte İŞİD Bağdat üzerine yürüyordu.
Yönlerini Kürdistan'a ve Şengal'e çevirdiler.
BU işin baş mimarlarından biri TC'dir..
Ezidilere uyguladığını İŞİD eliyle KObani vb Kürt kentlerine uygulatmak istedi.
Bu plan tutmadı..
Kobani direnişi ve Kürtlerin birliği ve Koalisyonun desteğiyle bu plan suya düştü.
Hala da TC fırsat eline geçerse Rojava politikası orayı tamemen soykırm ve yok etmek ve daha çok da sürmek, kovmak üzerine kuruludur..

Ezidi fermanları...
Ezidi soykırımları...
Kınamak ne çare...
Bu işe bir çözüm bulmak için çalışmalıyız..
Ezdixan ve şengal'e BM denetiminde ve uluslararası güvenlik eşliğinde Kürdistan güvenliğini sağlarsa özgürleşebilirler...
Bu inanç topluluğunu koruyalım ve yaşatalım...
hani kantonları çok seviyoruz ya..
Ezdixan-Şengal'de Kürdistan'a bağlı bir kanton olsun..
İsviçre türü bir kanton..
Gerçi İsviçre kantonları etnik kimliklere ve dillere dayanıyor..
Ezidiler Kürtçe konuşuyor, etnik kimliği farklı değil ama inanç kimliği farklıdır..
Daha doğrusu Ezidilerin Vatikan'ı olsun Ezdixan ve Şengal.. 

2753

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar