Perşembe Mayıs 2, 2024

24 Haziran’da düzen değişmeyecek!

AKP-MHP “Cumhur İttifakı”nın 24 Haziran’da seçim kararı almasıyla, politik arenada çok hızlı bir süreç işlemeye başladı. Sürenin çok kısa olması, gerek C. Başkanlığı gerekse de milletvekili adayları açısından takvimin ciddi anlamda sıkışmasını getirdi.

AKP’nin Olağan Kongreleri sürecini ele alışı, Binali Yıldırım’ın peşi sıra açıkladığı ekonomik paketler vb. bir dizi gelişme iktidarın seçime hazırlandığınıı gösteren zengin ipuçları olsa da yine de 24 Haziran seçimlerinin baskın veya daha doğru bir ifade ile panik seçim anlamına geldiği çok açık. Öyle görünüyor ki AKP iktidarı, muhalefeti sınırlı bir zaman dilimine mahkûm edip çalışmasının sınırlamayı hedefliyor.

Ne var ki yine de seçimin bu kadar erkene alınmasının temel nedeninin bu olduğunu söylemek zor. Dolar ve Euro’da yaşanan rekor artış, artık basına duyurulmayacağı ilan edilen petrol zamları ve buna doğrudan bağlı olarak gelişen ve gıdadan giyime çok geniş bir yelpazede yaşanan zam yağmuruyla görünür olan iktisadi krizin söz konusu kararda belirleyen olduğunu söylemek mümkün.

Kuşkusuz her iktisadi kriz ona paralel ilerleyen bir toplumsal kriz eşliğinde yol alır. İkisinin kesiştiği yerde artık yığınların tahammül sınırı geçilmiş olur ve isyanlar patlak vermeye başlar. Elbette, sosyal patlama ve isyanların olması için mutlaka bir ekonomik kriz olması gerekmez. Ülkemizin yarı-sömürge yapısı, onu sürekli bir ekonomik kriz içinde debelenmesini getirse de devletin söz konusu durumu yönetme anlamında oldukça tecrübeli olduğu da bir gerçek. “Kriz yönetimi”, “sürdürebilirlik” vb. kavramlarla ifade edilen de tamda bu.

Çanlar AKP iktidarı için çalıyor

Gelinen aşamada bugün, iki düzlemde ciddi anlamda derinleşen sorunlar yumağından söz etmek mümkün. İlk düzlemde -ki bir kısmını yukarıda açmaya çalıştık- emekçilerin alım gücünün düşmesi, yoksulluk ve yoksunluk girdabına her gün biraz daha fazla itilmesi.

İkinci düzlemde ise temel hak ve özgürlükler, söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğü vb. başlıklarda yığınların toplumsal yaşamına dair, giderek keskinleşen çelişkiler bulunmaktadır. İşte bu iki düzlemin ya da doğrunun giderek birbirine dokunması ve yer yer kesişmesi dahası bu kesişmelerin de giderek bir süreklilik arz etmesi AKP iktidarının seçimleri 24 Haziran’da yapmasını getirdi.

Kaba haliyle önümüzde yeni bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Bugüne değin geniş yığınlar üzerindeki etkisini ve ekonomik anlamda da, emperyalistlerden aldığı paralarla ekonomisinin çarkını döndüren iktidarın artık yolun sonuna değilse bile çarkın yavaşladığını göreceği bir döneme giriyoruz. Bu, toplumsal anlamda, OHAL’le birlikte iyice köşeye sıkıştırılan neredeyse nefes almasına izin verilmeyecek olan yığınlar için artık gidecek bir yerin kalmadığı bir duruma işaret ediyor.

Her hâlükârda veriler, başta iktidar katında olmak üzere çatışma, klik dalaşı ve hesaplaşma, toplumsal bağlamda iktidar ile yığınlar arasında da sokağa taşan, şiddeti oldukça yüksek bir mücadele arenasının kapısının açılacağına işaret ediyor. Kuşkusuz devletin bu yüzleşmede konuşacağı dilin şiddetten beslenen korku ve yıldırma üzerine dayanan bir dil olacağı açık..

Nitekim Erdoğan’a rakip olarak çıkarılan 90’lar Çiller döneminin İçişleri Bakanı Meral Akşener’le benzer bir sürecin ikinci perdesine hazırlık yapıldığı anlaşılıyor…

İktidarı sarsan güçlü bir muhalefet örgütlemek

Peki, tüm bunların 24 Haziran seçimleriyle ilişkisi ne? Ya da beklediğimiz, öngörüde bulunduğumuz bahsini ettiğimiz yeni dönemle, 24 Haziran arasında nasıl bir bağlantı var?

İlk olarak, 24 Haziran AKP iktidarının yasal-hukuki dayanaklarıyla tam başkanlık rejimine geçerek iktidara ait tüm ipleri ele alması açısından bir milat olacak. Denilebilir ki bugüne değin zaten AKP-Erdoğan fiili olarak başkan gibi hareket ediyordu.

Doğrudur ancak durum o kadar basit değil. R:T. Erdoğan bu seçimden istediği sonucu alırsa bugüne kadar yasal alt yapısı olmadan yaşama geçirdiği tüm uygulamalar ve işlediği tüm suçlar böylece bir çırpıda aklamış olacak.

İkinci olarak, yeni ve sert geçeceği anlaşılan bir müsabakaya, bir kez daha sandıktan onay almış olmanın özgüveni ile girecek.

Bu başlıkları genişletmek mümkün.

Özetle, R.T. Erdoğan yaklaşan ve kasırgaya dönme alametleri gösteren fırtınaya en güçlü şekilde girmek, tüm hazırlıklarını şimşekler çakmadan ve gök gürlemeden bitirmek istiyor…

İşte 24 Haziran seçimleri tamda bu noktada yurtsever, devrimci, ilerici güçler ve muhalefet açısından büyük bir anlam taşıyor. AKP-Erdoğan 24 Haziran’dan hile-yalan dolan; asker ve şimdi yeni getirdikleri düzenlemeyle polis postalıyla istediği sonucu çıkarabilir. Ama toplumsal muhalefetin dinamikleri de 24 Haziran süreci vesilesiyle bir kez daha sokaktan beslenen, gücünü burada test eden, seçim süreci boyunca yürüteceği çalışmalarla biriktirdiği sinerjiyi açığa çıkarmayı başarabilen ve yeni müsabakalara hazırlanan daha dinamik bir rakiple karşı karşıya kalacak!

24 Haziran’a kadarki sürecin bizim için tam anlamalı bu olmalıdır; OHAL, baskı ve zulme karşı öznenin gücünü yeniden keşfedeceği bir süreci örgütlemek, inşa etmek; kazanma umudu ve direncini tazelemek!

Bunu yaparken, yaşananların da sunduğu geniş propaganda fırsatıyla sistemi, düzenin işçilere, emekçilere, Kürtlere ve Alevilere, kadın ve gençlere ve LGBTİ+lara, ve tüm ötekilere karşı düşmanlığını teşhir etmek!!

Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan; gelişmelere tv karşısında sinirlenerek tepki vermeye mahkûm edilmek istenen yığınlara buradan sokağa, direniş hattına uzanan yolu genişletmek, buradaki trafiği büyütmek, akışı hızlandırmak…

24 Hazirana kadarki sürecin bizim için anlamı budur!

Çok büyün iddialarımız, çok farklı ve müthiş vaatlerimiz yok; 24 Haziran’da sistem yıkılmayacak, düzen değişmeyecek, 25 Haziran’da yeni sosyalist bir ülkeye uyanmayacağız…

Ancak 25 Haziran’da rakibi karşısında daha güçlü, daha direngen, daha özgüvenli, daha da yenilenmiş ve cüretli; gücünü sokağın direnişinden alan, iktidarı sarsan ve yönetme krizini derinleştiren bir toplumsal muhalefet görmek istiyoruz!

Basit ama anlaşılabilir ve de en önemlisi uygulanabilir bir hedef değil mi?

Seçim Koordinasyonlarında; Etkin, Güçlü Bir Çalışma!

Zamanın darlığı, hazırlıkların her bakımdan sıkışmasını da beraberinde getirmektedir. Bu yüzden ilk adımımız Gezi İsyanına atıfla “panik yapmadan hızlıca organize olmaktır”.

Her yoldaşımız, en kısa sürede çevresindekilerle bir araya gelmeli, 24 Haziran’a dair neler yapılabileceğini konuşmalıdır. Hareketimizin seçim tavrı açıklanmış adres ve hedefler gösterilmiş durumdadır. Başka bir değişle yol haritası en genel haliyle ortay çıkmış durumdadır. Bundan sonrası faaliyet içinde yol aldıkça şekillenecektir.

Zamanın darlığından dolayı önceki yıllardaki gibi zamana yayılmış Seçim Koordinasyon toplantıları, yerellerde toplantılar vb. yapma şansı yoktur. Bu seçimde Hakların Demokratik Kongresi(HDK)- HDP ile eşgüdümlü bir şekilde çalışma kararı almıştır. Seçim Koordinasyonları, HDP, HDK ve bu iki gücün bileşeni olmayan devrimci, demokratik kurum ve kişilerden oluşacaktır. Bu bağlamda, vakit kaybetmeden en yakınımızdaki HDK-HDP seçim koordinasyonuna ulaşıp, sürece dahi olmak elzemdir.

Çalışmalarımızda gücümüz, gerçekliğimiz ölçüsünde yoldaşlarımız, örgütlü tabanımız ve kitlemizin, belli alanlara yoğunlaşması doğru olacaktır. Gücümüzü dört bir yana dağıtmadan, pilot bölgeler belirleyerek, özellikle de birebir temas, ev ziyaret ve toplantıları vb. çalışmalarda aktif bir şekilde yer almak önemlidir. Geleneğimizin, Türk ulusundan gerek-Alevi gerekse de Sünni; Kürt ulusundan gerek Alevi gerekse de Sünni-Şafi inancından halkımız açısından birleştirici bir yerde durduğu açıktır.

Bu bakımdan seçim sürecinde hareketimizin, toplumsal muhalefet açısından, 45 yıllık geleneğin ve yarattığı değerlerin etkisiyle bir kesişme noktasında durduğunu söylemek yanlış olmaz.

Sözgelimi, Karadeniz faaliyetimizle hareketimizi daha yakından tanıyan Türk Alevi ve Sünni inancından halkımızın, Dersim-Kürdistan’da 45 yılı aşan gerilla pratiğiyle Kürt-Alevi halkımızın ve özellikle de son yıllarda Rojava pratiğiyle bu bölgedeki emeğimizin Kürt-Sünni-Şafi inancından halkımızın hareketimize pozitif –olumlu bir bakışı yarattığını söylemek abartı olmaz.

Gelinen aşamada, geride kalan kısa sürede, etkin, organize olan, seçim koordinasyonlarında ter döken, ve perspektifi 25 Haziran sonrasına dair güçlü bir örgütlenme yaratmak olan bir çalışma yürütmenin olanakları mevcuttur!

OHAL karanlığını parçalamak, faşist diktatörlüğün azgın saldırılarını geriletmek ve tek adam rejimine dur demek için harekete geçelim!

Milletimiz tamam derse çekiliriz diyen R.T.Erdoğan’a yanıtımızı, ev, ev sokak, sokak, fabrikalarda ve köylerde herkes bilsin!

Ha yanıt mı elbette TAMAM!

Bir Partizan 

46069

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar