Pazar Mayıs 19, 2024

Rahime Karvar:Cizre, Nusaybin, Efrin: Bunun adı zafer değil acizliktir

kaypakkaya-partizan
Türkiye’nin Efrin’e yönelik saldırısı 65’inci gününde devam ediyor. Yeni Demokrat Kadın (YDK) Aktivisti Rahime Karvar, 58'inci gününde Efrin'in kent merkezine girilmesi ile verilmek istenen mesajı, hükümetin Efrin konusundaki planlarını ve Demirci Kawa heykelinin yıkılmasıyla verilmek istenen mesajı değerlendirdi.

 

Cizre, Nusaybin ve son olarak Efrin’de yapılanların Kürt halkında yarattığı kırılmaya dikkat çeken YDK aktivisti Rahime Karvar, "Efrin'in gerçek sahiplerini katleden, eşyalarını yağmalayan ve onları göç yollarına düşürerek mülteciliğe mahkum edenler, iflah olmaz yalancılardır. Bunun adı zafer değil acizliktir" dedi.

‘HALKLARA DÜŞMAN BİR TÜRK ŞOVENİZMİ VAR’

Efrin özelinde Kürt halkına yaşatılanlardan dolayı bir kırılma sürecinden bahsedilebileceğini belirten Karvar, “Bu kırılma yalnızca Kürt halkında değil, devrimci ve yurtsever güçlerde yaşanan bir kırılma. Gezi İsyanı, Demokratik Çözüm süreci, Kobanê dönemi, kent isyanları, 7 Haziran, 1 Kasım ve hatta referandumu bile sayabiliriz. Bu dönemde sokakta ortak bir hareketlilik var ve Kürt-Türk ulusları arasındaki birbirini tanıma, anlama, kaynaşma olanakları artmış durumdaydı. Ancak 7 Haziran seçimleri sonrası devletin Sri Lanka’dan ve Saddam Hüseyin’den öğrendiği yöntemleri hayata geçirerek başlattığı ‘Çöktürme Planı’ ve daha sonrasında ise 15 Temmuz darbe girişimi, OHAL dönemleri devlet ile halk arasında ciddi bir kırılma yarattı. Devlet ve Kürt halkı arasında yaşanan kırılmanın kökenlerinin daha derin olduğunu söylemek gerek. Çünkü ortada yüzyılı aşan bir Kürt düşmanlığı, durmadan beslenen ve sadece Kürt ulusuna değil Ermeni’ye, Asuri’ye, Keldani’ye, Êzidî’ye düşman bir Türk şovenizmi var” dedi. 

‘KIRILMA YAŞANMADIĞINI İDDİA ETMEK KÖRLÜKTÜR’

“Bu şovenizm ve düşmanlık, egemenler tarafından Türkiye halklarının mücadelesine bir zehir olarak enjekte ediliyor” diyen Karvar, “Bir arada ve eşit bir şekilde yaşama umutlarını kökten dinamitleyen bu zehir hem sosyal, toplumsal yaşamda hem de ekonomik alanda kendini acımasızca gösteriyor.  Geçen sene Amed Newroz’unda Kemal Kurkut’un öldürülmesi gibi sokak infazlarında, Cizre bodrumları, Efrin gibi toplu katliamlarda kendini gösteriyor. Bu kadar şey yaşanırken bunun Kürt halkında bir kırılma yaratmadığını iddia etmek en hafif deyimle körlük olur. Herkes yaşadığı tüm acılı deneyimleri, gördüğü tüm zalimlikleri biriktiriyor. Bu hemen gün yüzüne çıkmak zorunda değil, hemen somut bir tepki halini almak zorunda değil. Toplumsal gelişmeler böyledir, yavaş yavaş birikir ve bir anda yıkar. Kaldı ki Kürt ulusu yüzyıldır gördüğü ayrımcılığa karşı biriktirdiği öfkesini 30 yıldan fazla bir süredir faşizm karşısında örgütlü bir şekilde ortaya seriyor. Ancak son yıllarda yaşanan hem kendi kendini yönetme ve yönetebilme deneyimleri hem de bunun karşısında gördüğü zulüm bu kırılmayı derinleştirdi” diyerek tepki gösterdi.

‘KARDEŞLİK ADINA DAHA FAZLA BEDEL ÖDENMESİ BEKLENMESİN’

Böylesi bir durum karşısında “halkların kardeşliği” sloganının yavan ve romantik kaldığını söyleyen Karvar, “İçinden geçtiğimiz günler ne bu yavanlığı ne de romantikliği kaldırabilir. Açık olan tek bir şey var, o da kardeşlikten önce tüm uluslar için tam hak eşitliğine ihtiyacımız olduğu. Bu olmadığı, bunun mücadelesi verilmediği müddetçe kimsenin Kürtlerden kardeşlik adına daha fazla bedel ödemesini bekleme lüksü yok” dedi.

‘ZERRE İTİMADIMIZ YOK’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır batıya karşı koz olarak kullandığı mülteci meselesinin Efrin ile birlikte tekrar dillendirildiğini hatırlatan Karvar, boşaltılan Efrin’e Suriyeli mültecilerin yerleştirilmesi açıklamalarına da şu sözlerle tepki gösterdi: “Eğer gerçekten Suriyeli halkı düşünen bir devlet olsaydı burası, en başta Suriye iç savaşına benzin dökmez, TIR’larla silah taşımaz, çeteleri eğitip-donatmaz, ülkeye göç etmek zorunda kalan mültecilerin en ucuz emek olarak sömürülmesine, seks ticaretinde istismar edilmesine, düşmanca muamele görmelerine göz yummazdı. Buradan bakınca Suriyeli halkı ne için ve ne kadar sahiplendiği ortada. Buna zerre itimadımız yok. Kaldı ki söz konusu Efrin’in gerçek sahipleri işgalci güçler şehre girene kadar buradaydı zaten.”

‘AMAÇ ARAP KEMERİ KURMAK’

Asıl amacın Kürt halkının kazanımlarını ve mücadelesini baltalamak olduğunun altını çizen Karvar, “Zamanında Esad’ın, Saddam’ın yaptığını yaparak bölgeyi Kürt nüfustan arındırmak için buraya ‘Arap kemeri’ kurmak istiyor. Buranın gerçek sahibi olan Efrin halkını katleden, eşyalarını yağmalayan, onları göç yollarına düşürerek mülteciliğe mahkum edenler iflah olmaz yalancılardır. Kürt halkına, kendi yaşamını kurmaya çalışan toplumsal kesimlere karşı nefret besleyenlerdir. Buraya kimi yerleştirirse yerleştirsin, burası bir işgal merkezi olmaya devam edecektir. Çünkü artık dünya halklarının hafızalarına böyle yerleşmiştir. Bunu ne maddi ne de manevi olarak değiştirebilirler” diye ifade etti. 

‘BUNUN ADI ZAFER DEĞİL ACİZLİKTİR’

Efrin’de ilk işlerinin Türk bayrağı dikmek, ırkçı ve cinsiyetçi yazılamalar yapmak olduğunu belirten Karvar, her dönem yaşandığı gibi Kürtlere verilmek istenen mesajın ırkçı duygularla dışa yansıdığını söyledi. Karvar devamla şunları belirtti: “Onlar da işgalci ve sömürgeci güçlerin ilk adımda verdiği refleksleri vermektedir. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bu konuda oldukça deneyimlidir. Nusaybin hafızalarımızdan silinmedi henüz. Yerle bir edilen bir kent ve halkı katledilen, sürülen yaşam alanlarının hayalet haline getirilmesinin ardından binalara dikilen Türk bayrakları. Yakılan insan bedenlerinin, katledilen gençlerin hala kemiklerinin olduğu topraklar üzerinde kalan duvarlara yazılan cinsiyetçi ve ırkçı yazılamalar. Buralara TOKİ inşaatının başlatılması. Verilen mesaj açık; hala Kürt ulusu yok sayılıyor ve varlık gösterdiği her alanda faşizmin saldırılarına uğruyor. Ancak bu mesajın faşist işgalci güçlerin acizliği olarak da görmek lazım. 

Tamamen asimile edemediği, bastırarak hiçleştiremediği bir ulus, hemen sınırında bir devrim gerçekleştiriyor ve TC devleti bu devrimi, bu devletleşmeyi dünya tarafından sıkıştırıp yok edemiyor ve işgale başvurmak zorunda kalıyor. Bu bir acizliktir. Oraya Türk bayrağı dikmek, ırkçı yazılamalar yapmak bir acizliktir. Çünkü bu devlet, Efrin halkını ikna ederek Türkleştirmedi, buraları Türk toprağı yapmadı. Tam tersine Efrin’i katletti, mal varlıklarına el koydu, şimdi de  ‘zafer’ ilan ediyor. Tepelerine Türk bayrağı dikiyor. Kürdistan’da olduğu gibi işgal ettiği yerlere kayyum mantığıyla şimdi de Efrin’e vali atayacağını söylüyor. Erkek egemen bir ordu, kadına, çocuğa düşman çete artıkları ile kadınların emeğiyle kurulan bir kenti harabeye çevirerek ‘erkekliğini’ kanıtlıyor. Bunun adı zafer değil, acizliktir."

‘EFRİN HALKI DİRENENLERİN SOYUNU TEMSİL EDİYOR’

Demirci Kawa heykelinin dünya halklarının gözü önünde parçalanmasının oldukça simgesel bir mesaj içerdiğini söyleyen Karvar, bu mesajın içeriğini de, “Bu işgalci güçlerin kim olduklarını, kime ve ne kadar düşman olduklarını açıktan gösteren bir mesaj bu. O anıtı yıkanlar, kendilerinin zalim Dehak soyundan geldiklerini, ataları olan Dehak’ı yenen Demirci Kawa ve onun soyundan gelenlere ne denli düşman olduklarını gösterdiler. Ona ‘put’ dediler ama esasta putlaştırdıkları zalim Dehak’tı ve onun öcünü almaya çalışıyordu. Onlar zalimlerin soyunu, Demirci Kawa’nın anıtı diken Efrin halkı ise zalimlere karşı direnenlerin soyunu temsil ediyor. Bunu daha net ve berrak anlatan başka bir örnek olamazdı” sözleriyle açıkladı.

‘MESAJ YERİNİ BULDU’

“Egemenlerin hiçbir zaman halklara, işçilere, kadınlara, LGBTİ+’lara, inançlara özgürlük tanımayacağını, hak bahşetmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz” diyen Karvar, “Bunu biz alabiliriz. Bu Newroz’la birlikte Demirci Kawa’nın isyancı ruhunun sadece anıtlarda değil alanlarda yaşatıldığını gördük. Mesaj yerini buldu. Kürt kadınları da Arin’in, Avesta’nın, Barin’in isyancı ruhunun canlılığını gösterdi. Asıl olan bizce budur” diye konuştu. 

MA / Necla Demir 

1389

Son Haberler