Pazartesi Haziran 17, 2024

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.  Hâlbuki bu zamana kadar Yaptıkları iş: yaptıkların yazıp bozmaktan,  yeniden yaparken yeniden bozarak yeniden yapmaktan ibaret bir düzenlemedir. Bir bakıma halkın sırtına yapışmış keneler gibi sürekli kan emmekteler. Devalüasyon, enflasyon gibi şeylerle halkın cebini boşaltmaktalar. Bu tartışmalar eşliğinde hangi yandaşın kasasını şişirdikleri ise önümüzdeki günlerde netleşir.

En son yaptıkları yasal düzenlemelerin de yasakları kaldırmak değil yasakları genişletmek olduğu çok açık biçimde kendini göstermekte. İnternetlerin düğmesini bakanların yada Başbakanın iki dudağı arasına montajlamaktan başka bir anlama gelmeyen bir düzenlemedir. Yasaklarla birlikte yasal bir biçimde halkı ıslah etmenin adı reform olmakta! AKP hükümeti bu türden uygulamaları yapmakta bayağı uzman bir konumda!

 Aslında yeni yapacaklarda eski yaptıkları gibi topluma da dar gelecek. Yarın bu yaptıklarını yeniden değiştirmek zorunda kalacaklar. Çünkü bugüne kadar yaptıkları hiçbir eylemleri toplumun genel istemine yanıt vermedi.  Zaten vermesi de mümkün değil. Halka sorulmadan yapılan bu türden  her türlü  icraat her türlü  eylem  toplumsal ihtiyaçları karşılama yerine sistemin dökülen yanlarına yama yapmaktan ibarettir. Deyim yerinde ise yapar gibi yapıp halkı kandırmaktan ileri gitmeyen bir tutum. Bu uygulamanın esası:  halkı oyalamaya endeksli uğraşlar olarak karşımıza çıkmakta. Ortaya çıkan bu yolsuzluk dosyalarını bir biçimde halkın benliğinden silerek ayakkabı kutucuklarına doldurmak, Damat ve yandaşa açılan kasaların gerçek anlamdaki görüntüsünü görünmez hale getirmesinden başka bir anlama gelmemektedir.

 Bu boyutuyla da paralel devlet tartışmaları yeniden biçimlendirerek bir güzelleme ile devletin derinlerini şirinleştirmek gayreti olarak da sayabiliriz! AKP’li Ali Aşlık rüşvet veya benzeri işlerin tarifini çok ustaca yapmış:  Koyun sürüsünü gösteren TWİT’le birlikte” alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” demekle hedefi işaretlemiş! Suç koyunlarda değil çobanda diyerek başbakanı göstermiş. Geçmişte o  tarikat şeflerinin hazırladığı dosyalar Başbakanın elinde kesin deliller olarak sunuluyordu! Peki, Başbakan kendisinin ortaya koyduğu bu ”deliller hakkında ne diyecek? Yaptıkları suçlamalar sonucu zarar görenlerin hakları nasıl telafi ettirilecektir?

Bu soruların hepsinin karşılığında bilinmezlik olduğu gibi çıkarılacak yasada da ayrımcılıkta hâkim! Daha baştan Ergenekon tutukluları yasanın kapsamı dışında tutuluyor! Yarın,  KCK tutukluları da  bu yasanın kapsam dışında demeyeceklerinin ne gibi garantisi var? Bu iki devasa davalar da yasa geçersizse o yasa kimin için çıkarılmakta? Bu bağlamda 10 yıl tutukluluk yerine 5 yıl tutukluluk diyerek ortaya attıkları yasanın hiçbir kıymeti Harbiye’si olmadığı gibi daha baştan ölü doğan bir yasa olacak. Genel ihtiyaçları karşılamaktan hayli uzakta bir düzenleme olarak kalacak.

Ölü doğacak bir yasa için meclis enerjisi heba edilecek! Yaz boz yeniden aynı şeyi yaz türünden bir  yasal düzenlemeden kimseye yarar gelmeyecek. Bu yasal düzenlemeyle Hükümet içine düştüğü sıkıntının karabulutlarını dağıtarak herkese çalım atmakla övünecek! Yapılan işin aslı astarı kanımca bu.

Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olarak “yargı Türkiye’de her zaman tartışıldı” demekle işin içinden sıyrılıp çıkamaz. Çünkü AKP 10 yılı aşkın bir zamandır tek başına iktidardı! Arınç çıkıp “ver Allahlım ver” derken tek kadir ve muktedir, egemen güç olduklarını anlatmış oluyordu. Şimdi çıkıp da paralel devletten söz etmeleri neyin nesi oluyor?

Tahir CANAN

tahir.canan@gmail.com

100882

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Sayfalar