Pazartesi Mayıs 20, 2024

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Aradan tam yaklaşık 42 yıl geçti. Ve 42  yıldır Arif Alıç'ın öldürülmesi ve öldürülmesinin gerkçeleri gizlendi. Halen gizlenmeye devam ediliyor. Son olarak, olayın “faali” ve MKP'nin açıklamasıyla[1] yeniden gün yüzüne çıktı. Ancak, gerçekler yerine başka hikayeler örüldü.

Birincisi; Arif Alıç öldürüldüğünde TKP/ML neden bunu kamuoyundan, parti kamuoyundan ve devrimci kamuoyundan gizledi? Eğer, bazıların ileri sürdüğü gibi, o bir düşman “ajanı olsaydı” TKP/ML bunu gönül rahatlığı içinde üstlenir ve öldürülme gerekçesiyle birlikte kamuoyuna açıklardı. Ama TKP/ML, bu olayı resmi olarak bugüne kadar açıklamadı ve bu nedenle de, olay üzerine yapılan açıklamalar “gerçekçi” olmaktan öte gerçekleri saptıran bir duruma büründürüldü.

Demek ki, neden “ajan” meselesi değil. Tersine, parti içinde Arif'in akıbetini soranlara “kadın meselesi” olarak açıklanmıştı. Ya da sorun böyle geçiştirilmişti.

İkincisi; TKP/ML'nin kendi resmi kararı olsaydı, öncelikle sorgulama yapar ve suçuna göre ceza verirdi. TKP/ML'nin cezalandırma anlayışı nettir.  Özellikle böylesi bir olayda kamuoyuna açıklamaması sözkonusu olamaz. Ancak, Arif'in öldürülmesi TKP/ML'nin resmi kararı olmadığı için ve kendisinin böyle bir düşünce ve kararı olmamasına rağmen, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürülmüştür.

TKP/ML, bu olayı kamuoyundan gizleyerek suç işlemiştir. Bu çok açıktır. Ayrıca, olayın “faali”ne karşı da herhangi bir işlem yapmadığı anlaşılıyor. Yapılmaması gereken bir “eylem” olduğu için TKP/ML, kamuoyuna açıklayamamıştır. Ancak, bu, onun örgüt olarak bu olay özgülünde sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü, olayın esas faaili kendi üyesi. Üyesinin yaptığı işlerden parti birinci derecede sorumludur.

Üçüncüsü; Bu olayı yakından bilen ve o dönemde o bölgenin TKP/ML adına sorumlusu olanlar var. Ne yazık ki, bu konuda suskunluklarını korumaya devam ediyorlar. Acaba neden? Oysa, bazıları anılarını yazdılar. Demek ki, bu olay “anı”larda yer almayacak kadar önemsizmiş(!). Yani, bir devrimcinin öldürülmesi, anılarda yer alamıyor. Ama, nedense,  “sıradan olaylar” diyebileceğimiz bir çok konular hatırlanıp, anılarda yer verilebiliyor.

MKP'ye gelince, son zamanlarda kendilerine yönelik eleştirileri “ajan”, “düşman” saldırısı olarak algılama eğilimi belirdi. Neredeyse bir çok eleştirileri (kötü niyetli de olabilir) “doğrudan düşman yönlendirmesi” olarak niteledi. Bu yanlış bir yöntem. Kimi küçük burjuva çevre ya da bireyin düşmanla benzeşen eleştirileri de olabilir. Küçük burjuvaziden beklenen şeylerdir. Bu onların subjektif olarak “devlet ajanı” olduğunu  getirmez. Ayrıca, Arif Alıç olayı, “faail”in ağzından yazılmış gibi duruyor. Araştırma yapıp ve o dönemde parti bu olayı neden gizlediğine de yanıt vermeliydi. Ayrıca “yoldaşım” dediği “faail”in, bir çok yerde ve bu olayı soran bazı arkadaşlarına, “Arif'i öldürdüğüm için pişmanım” dediğini de biliyor olmalıdır.

MKP, bu olayla ilgili açıklamasının sonunda şunu söylüyor: “Temel yaklaşımımızda ve kavrayışımızda ciddi bir sorun yoktur. Kusursuz muyuz, asla değil. İkna olduğumuzda ya da edildiğimizde hesabını vermeyeceğimiz, samimiyetle özeleştirisini yapmayacağımız hiçbir hatamız olamaz…)” Bu olumlu bir yaklaşım. Bundan hareketle MKP, daha objektif davranmalı ve bu olayı bilen o dönemin sorumluluk yapmış kişilerine de sormalıdır. Tek yanlı bir bilgi üzerinden hareket etmek, yanlışlığa düşmeyi de her zaman içinde barındırır.

MKP'nin açıklamasının üzerinden yaklaşık 3 ay geçti. Lakin, o süreci parti olarak üstlenenlerden hiç birinden bir ses çıkmadı. Belli ki, “kapanmış bir konu, sırası mı” diye düşünülüyordur. Görüldüğü gibi kapanmamış ve o süreci kendi parti süreçleri olarak kabul eden (TKP/ML ve TKP-ML) partiler açıklama yapmakla sorumludur. Bu sıradan bir olay değil, “devrimci dahi olmasa”, bir kişinin öldürülmesi olayı sözkonusudur. Her şeyden önce bu kişi TKP/ML saflarında yer almış (sonradan ayrıldığı ileri sürülse de) ve bu kişiyi öldüren de TKP/ML üyesidir ve olaydan doğrudan örgüt sorumludur ve kamuoyuna açıklamakla da o sorumludur.  “Gerçekler devrimcidir” diye sık sık tekrarlanır. Lütfen gerçekleri açıklayın. Devrimci kamuoyunun beklentisi budur.

Arif Alıç'ın öldürülmesi olayı gizli saklı değil. Bu olayı, adı geçen bu örgütlerden özellikle de TKP/ML saflarında yakından bilenler var. Devrimci sorumluluk gereği gerçekler öncelikle devrimci kamuoyuna ve halka açıklanmalıdır. Olayın üzerini küllemeye çalışmak ve geçiştirmek devrimci sorumluluk, devrimci vicdan ve devrimci etikle bağdaşmaz.

Maalesef, “yerini bulan her vuruş acı verir.”


[1]          ttps://halkingunlugu4.org/mkp-devrimci-kivilcim-gerici-saldirilarla-sondurulemez/20. Ekim 2022

 

1559

Arif Alıç

Arif Alıç sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Arif Alıç

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar