Pazartesi Haziran 17, 2024

Türkiye Rojava'ya giremez!

  

Günlerdir Türkiye Rojava'ya ha girdi ha girecek haberleri servis ediliyor ve bu AKP medyasının PYD'yi DAİŞ'den daha tehlikeli yapma girişimleriyle de tırmandırılıyordu. Ki dünden bu yana HPG gerillalarının denetiminde Güney Kürdistan sınırları içerisinde bulunan medya savunma alanlarına Türk ordusunun ateşkesi de göz ardı ederek hala devam eden bir saldırısı söz konusu oldu. Yazının başlığında Türkiye Rojava'ya giremez, dedik. Peki öyleyse Türkiye ne yapmak istiyor!

Türk ordusunun medya savunma alanlarını bombalaması bir tahrik olmakla birlikte çok yönlü savaşın da işaretleridir.

Peki Türkiye'nin böylesi bir gücü var mı?

Açıkçası Türk Devletinin böylesi bir gücü yok; hem Rojava'ya girme hazırlığı yapacaksın hem de HPG alanlarını bombalayacaksın; mevcut Ortadoğu  konjonktürde bunun akılla izahı da yoktur. Tamam belki çok yönlü bir savaş ancak böyle başlatılabilir ama senin buna gücün yok ki!

Buradan akıllara şu soru geliyor!

Türkiye'nin tamamı yangın yerine çevrilerek ülke BOP için elverişli hale mi getirilecek? Yoksa Medya savunma alanları bombalanarak savaş Güney'de mi start alacak?
Yani bir taraftan Rojava'da DAİŞ desteklenecek ve yeni kapsamlı saldırılar gerçekleştirilecek,  diğer yandan dünyaca da afişe edilen DAİŞ desteğin Güney çıkarmasıyla tabanın nezdinde mi unutturulacak? Afedersiniz ama göründüğü kadarıyla böyle balık hafızaya sahip bir Devlet toplum gerçekliği yok da değil!
Türkiye'nin Rojava'da bir tampon bölge isteği vardı ki bu yeni olmamakla birlikte İsrail'den de bağımsız değildi. Biliniyor ki daha bir kaç yıl önce mayın temizleme ihalesi İsrail'e verildi de sonra ertelendi.

Güney Hükümeti bombardımana sessiz!

Öte yandan şuanda Güney sınırlarındaki gerilla alanları bombalanmasına rağmen Güney hükümetinin bu duruma sessiz kalması da birbirinden çok bağımsız gibi  durmuyor ve bu haliyle yoruma da muhtaçtır.
Medya savunma alanlarının dünden bu yana bombalanması Türkiye'nin mevcut durumda Rojava'ya girebilmesini mümkün kılmıyor. Tabi Türkiye'nin bu zikzak ve kafa bulandırma patiklerinde KCK yetkililerinin ve HSM komutanlığının gerekli açıklamaları yapmaları da neden olmuştur. Öyle Mustafa Suphilerin istihbaratını Türk cumhuriyetine verip Sol hareketi doğmadan Karadeniz sularında  boğdurtan... Mele Mustafa Barzani'ye olan yaklaşımı... Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan'a olan ihaneti ve Türkiyenin barındırdığı iki Çeçen komutanı infaz etmesi karşılığında  Rusya'daki bir Kürt diplomatı Türkiye'ye teslim eden bir Rusya ve Putin gerçekliği Türkiye'ye geri adım attıramaz. Türkiye'nin Rusya'nın açıklamalarıyla geri adım atacağını düşünmek de sadece naifliktir.

Özcesi biz; KCK ve HSM Komutanlığı beyni sulanan Erdoğan ve şürekası ile Devlet erkânının aklına kısmen hakikati enjekte ederek şimdilik görünmeyeni görmelerini sağlamıştır, diyebiliriz. PKK'nin bu açıklamaları sonrası MGK kararlarının bu doğrultuda olmasının başka bir izahı olamaz herhalde!

Yarın neyi gösterir bilinmez ancak şuan itibariyle görünen,  Türkiye'nin Rojava'ya girmekten vazgeçtiği ve buna zorunda kaldığı gerçeğidir.

Artık Türkiye sona gelmiştir. Kaçınılmaz olan da; Ya Kürtlerle demokratik ve güçlü bir Türkiye,  yani Özgür Özerk Kürdistan'lı bir Türkiye,  ya da çok parçalı bir Türkiye ihtimalinin önümüzde durduğu gerçeğidir.

30.06.2015 Mehmet Serhat Polatsoy

     
71600

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

30. Ölümsüzlük Yılında MANUEL DEMİR/ՄԱՆՈՒԵԼ ՏԷՄԻՐ Yaşıyor! Partizanlar yaşıyor! (1)

Manuel Demir’i 30. ölümsüzlük yılında saygıyla anıyoruz. Bu vesileyle Ermeni Fedailer adıyla başlattıkları ve hayatlarını Ermeni halkının davasına adadıkları, bugün ise Partizan hareketine dönüşerek devam eden mücadelede sayısız Ermeni devrimciler Hrantlar, Hayrabetler, Armenaklar, Yalımyanlar, Ozanyanlar ve Manueller’i de anıyor ve aradan yüz yıl geçmiş olsa da bu mücadelenin devam edeceğini belirtiyoruz.

TKP-ML OPK Üyesi Ünal Orhan: Yeni Yılda Umudu ve Özgürlüğü Güçlendirmeliyiz, Güçlendireceğiz!”

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Ortadoğu Parti Komitesi (TKP-ML OPK) üyesi Ünal Oral ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

Sayfalar