Pazar Haziran 16, 2024

TKP/ML TİKKO savaşçısı Mehmet;“Rojava’daki deneyim Türkiye’deki devrimi etkileyecek!”

 Rojava’da gerçekleştirilen röportajların yayımlandığı Almanca’ya çevrilerek yayınlandığı “Rojava Report” isimli dergide yer alan röportajlardan birinde konuşan TKP/ML TİKKO savaşçısı Mehmet “Bizler ülkemizde kırlardan şehirlere halk savaşını savunuyoruz. Rojava’da ise şehir savaş pratiği edindik. Bu savaş bizlere savaş taktikleri konusunda yeni fikirler sundu.  Bu pratikleri ülke devrimine kanalize ettiğimiz zaman ciddi başarılar elde edilebileceğimizi düşünüyoruz” dedi.

 

- Biraz kendinden bahseder misin? Nereden geldin ve hangi oluşumda yer alıyorsun? Seni buraya ne getirdi?

- Adım Mehmet ve emekçi bir ailenin çocuğuyum. Buraya gelmeden önce üniversite öğrencisiydim. TKP/ML’nin çağrısından sonra İstanbul’dan Kobanê’ye geldim.

Türk devleti Kürt ulusu üzerinde aşırı bir baskı uygulamakta, bu özellikle Rojava’da hissediliyor. Çok açık ki Türk devleti IŞİD’i destekledi. Desteklemesinin sadece bir nedeni var o da Kürt ulusunun özgürlük hamlesini bastırmak. Biz komünistler Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını savunuyoruz. Bu nedenle Rojava’da Kürt halkının hakları için burada da mücadele yürütüyoruz.

- Hangi siyasi ve askeri deneyimleri yaşadın burada?

- Buraya gelmeden önce sadece sokak eylemliliklerine katılmıştım. Askeri eylem olarak tanımlanabilecek havai fişek, molotof, sapan kullanma dışında bir deneyimim olmadı. Buradaki yani Rojava’daki mücadele, bana silah kullanma fırsatı verdi. Tabii ki buradaki deneyim Türkiye’deki devrimi etkileyecek. Bizim esaslı hedefimiz Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’dır.

- Peki şimdiki strateji nasıl olacak, Rojava’daki savaştan sonra?

- Rojava’daki hedef özerkliği kurmak. Suriye’de halen savaş söz konusundur. Bizler buradaki özerkliği destekliyoruz. Fakat ben eşitliğin olacağını sanmıyorum. Sonuç itibariyle halk bir referandumla kendisi karar verecek. Belki Kürtler Suriye’de birlikte yaşamak istemiyorlar. Bu sadece demokratik bir oylama sonrası ortaya çıkar. Bizler her zaman sınıf farklılıklarını kaldırmak için mücadele yürüteceğiz.

- Sen genel anlamda ve Rojava’ya ilişkin ne tür deneyimler kazandın?

- Ben Kürtleri, Rojava’yı , PYD’yi ve IŞİD çetelerini yakından tanıdım. Ben IŞİD’in katliamlarını ve Suriye devletinin Kürt ulusu üzerindeki baskısını yaşadım. IŞİD’in saldırıları öncesi Kürt halkı ambargo altında tam 4 sene yaşadı. Özgür Suriye Ordusu’nu ve El Kaide saldırılarını unutmamamız gerekiyor. Buradaki insanlar her zaman saldırı altında. Ortadoğu’daki baş mimarı emperyalistlerdir. Saldırılar emperyalistler tarafından sürdürülmekte.

- Türkiye’deki askeri ve siyasi durum nasıl değerlendiriliyor?

- TKP/ML, 45 yıldır askeri deneyimlere sahip. Biz burada IŞİD’e karşı şehirde savaştık. IŞİD burada birçok şehri fethetmişti, ilk yenilgileri Kobanê oldu. Bu savaştan sonra bizler gerçeği ve IŞİD yenilgisini gördük. Bu çok güçlü bir deneyim. Bizler ülkemizde kırlardan şehirlere halk savaşını savunuyoruz. Rojava’da ise şehir savaş pratiği edindik. Bu savaş bizlere savaş taktikleri konusunda yeni fikirler sundu.  Bu pratikleri ülke devrimine kanalize ettiğimiz zaman ciddi başarılar elde edilebileceğimizi düşünüyoruz.

- Enternasyonal devrimcilere neler iletmek istiyorsun?

- Siyasi olarak Rojava’daki savaş ''emperyalistlerin kötü çocuğunun'' çarpışmasıydı. Bu dünyadaki IŞİD barbarlığına karşı bir reaksiyondu. Bu savaş her bir ülke sınırından geçti ve her ülkeye yansıdı. Kendisini Marksist olarak tanımlayan herkesin bir şeyler hissetmesi gerekir. Emperyalizme karşı direnci yaşadığımız şehirlerde göstermek gerekiyor. Bu emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı en iyi cevap olacaktır.

40387

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar