Salı Nisan 29, 2025

TKP/ML TİKKO: “Kobanê Direnişi, Direnişimizdir”

TKP/ML TİKKO savaşçısı Agit Cem, İbrahim Kaypakkaya'nın ardılları olarak üstlerine düşeni,Kobanê'de yerine getirdiklerini ifade etti. Cem, "Önümüzde duran enternasyonal bir görev olarak hem Türkiyeli devrimcilere hem de diğer uluslardan demokratik çevrelere, Kobanê direnişinde yerlerini alma çağrısında bulunuyoruz. Artık 'Kürt halkının mücadelesini destekliyoruz' demek yetmez. Gün halkların ortak mücadelesi için pratik adım atma günüdür" dedi.


Kobanê direnişi, hemen hemen her halktan insanları direniş saflarında birleştirdi. Kobanê sokaklarında gezdiğiniz de Yunanistan'dan Arjantin'e kadar birçok ülkeden gelerek, halkların kardeşliği ve Kobanê'nin özgürlüğü için DAİŞ çetecilerine karşı savaşan insanları görüyorsunuz. Dünyanın birçok halkından insanların yanı sıra Türkiye'deki devrimci ve sosyalist örgütler de Kobanê'de direniş mevzilerinde yer alarak, DAİŞ çetecilerinin saldırılarına karşı Kobanê halkıyla omuz omuza mücadele yürütüyor. Türkiye'den gelerek Kobanê'de DAİŞ çetecilerine karşı savaşanlar içerisinde Türkiye Komünist Partisi - Marksist Leninist (TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) savaşçıları da yer alıyor. TKP/ML TİKKO savaşçılarının neden Kobanê'de olduklarını, Kobanê direnişinin ne anlama geldiğini ve Kobanê için yapılması gerekenlere ilişkin TKP/ML TİKKO savaşçısı Agit Cem, değerlendirmelerde bulundu.


'İbrahim'in ardılları olarak…'
Irak, Türkiye, İran ve Suriye rejimi tarafından Rojava'da Kürt halkına yönelik uygulanan yüzyıllık zulmün Suriye'de yaşanan iç savaşla birlikte farklı bir noktaya taşındığına dikkat çeken Agit Cem, "Nerede zulüm, baskı ve sömürü varsa orada ezilen halkın ayaklanması ve mücadele etmesi kaçınılmaz ve meşru bir tutumdur. Kürt ulusu yüz yıldır devam eden rejim ve iktidarların baskılarına karşı başkaldırdı ve kendi yaşam modelini inşa etme kararı aldı. Sonuçta bizim partimizin İbrahim Kaypakkaya'lardan devraldığı ideolojik politik bir hattı var. 70 yıllarda kimse Kürt ulusunun varlığından söz etmezken, İbrahim yoldaş Kürt ulusunun bağımsızlık hakkının olması gerektiğini söyleyerek, hem düşmana hem de Kürt ulusunun varlığını çarpıtan reformist, revizyonist parti ve oluşumlara olması gerekeni söylemiştir. Bizde İbrahim ve yoldaşlarının ardılları olarak bugün üstümüze düşen sorumluluğu Kobanê'de savaşarak, yerine getiriyoruz" dedi.


images'Vicdanen bile kabul edilebilir bir durum değil'Partilerinin yaptığı tartışmalar sonucu aldıkları karar doğrultusunda Kobanê'ye gelerek mücadele içerisinde yerini aldıklarını ifade eden Agit Cem, şu değerlendirmede bulundu: "Sonuçta bu katliam ve vahşete karşı mücadele etmemek; bırakalım devrimciliği, vicdanen bile kabul edilebilir bir durum değil. Dünyanın birçok farklı ulusundan insanlar yönünü Kobanê'ye çevirip, DAİŞ vahşetine karşı savaşırken, kendisine sosyalist, devrimci ve komünist diyenlerin burada olup biteni izlemesi, üç maymunu oynamaktan başka bir şey değildir. İşte bunun içinKobanê direnişi direnişimizdir, deyip Kobanê'ye geldik ve mücadele mevzilerindeki yerimizi aldık."


'Anlatılması güç bir zafer umudu gördük'Kobanê'ye ilk geldikleri günden bu yana gördükleri her YPG ve YPJ'li savaşçıda müthiş bir mücadele ruhu ve anlatılması güç bir zafer umudu gördüklerine dikkat çeken Agit Cem, tanıklıklarına ilişkin şunları dile getirdi: "Musul ve Rakka gibi yerleri iki günde teslim alan DAİŞ çetelerinin en ağır silahları kullandığı vahşi saldırılarda, lojistik sıkıntılarına rağmen savaşçıların yüksek moralli oluşu ve savaşı kazanmaya yönelik inancı dikkatimizi çeken en önemli noktaydı.Konuştuğumuz herkesin sözlerinden direniş dökülüyor, gözlerinden zafer sevinci okunuyordu. Çeteler Kobanê'nin de önceki şehirler gibi kısa sürede teslim alınacağı umuduyla var güçlerini kullandı ama savaşçılar kahramansı bir direniş sergileyerek, DAİŞ'in hevesini kursağında bıraktı. Nitekim intihar saldırıları da bu çerçevede ele alınabilir."


'Yalnızca buraya savaşçı göndermekle yetinmeyip'
İnsani ve örgütsel bir sorumluluk olarak Kobanê'de savaşma kararı aldık ama tek başına bunun yetmeyeceğinin altını çizen Agit Cem, "Çünkü bizim mücadelemizin esas alanını, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ı oluşturuyor. Dolayısıyla yalnızca buraya savaşçı göndermekle yetinmeyip,Kobanê ve Rojava devrimini gündemleştirmek için de harekete geçeceğiz. Çünkü Türkiye'de 90 yıldır Kürt ulusunun en temel hakları tanınmadığı gibi uluslararası kirli ittifaklarla tüm ulusal değerleri ve kazanımları hedef seçiliyor, en temel hakları pazarlık konusu ediliyor. 90 yılda Türkiye'de iktidarlar değişti, söylem değişti ama değişmeyen tek şey Kürt halkının inkarıve katliamdan geçirilmesi oldu" diye konuştu.


'Gün halkların ortak mücadele günüdür'
Rojava'da çoğulculuğu esas alan bir özerk sistemin inşasının emperyalist güçler ve Türkiye'nin çıkarlarına ters olduğu için kimi güçlerin gizli ama özellikle Türkiye'nin açıkça DAİŞ çetelerine destek vererek, Rojava devrimi ve ortaya çıkardığı alternatif yaşam modelini boğmak istediğini vurgulayan Agit Cem, şunları ifade etti: "Türkiye yanı başında inşa edilen demokratik bir yönetimin doğrudan kendi sınırları içerisinde yaşayan ve yıllardır zulme maruz kalmış halkları ve Ortadoğu halklarını doğrudan etkileyebileceğini çok iyi biliyor. YPG kendi içerisinde ulusal bir silahlı güç olmayı aşmış durumda. İçerisinde birçok farklı ulustan devrimciyi barındıran, demokratik öz savunmayı esas alan model bir güç olmaya başlamıştır. İşte bu nedenle önümüzde duran enternasyonal bir görev olarak hem Türkiyeli devrimcilere hem de diğer uluslardan demokratik çevrelere,Kobanê direnişinde yerlerini alma çağrısında bulunuyoruz. Artık 'Kürt halkının mücadelesini destekliyoruz' demek yetmez. Gün halkların ortak mücadelesi için pratik adım atma günüdür."

77748

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar