Cumartesi Haziran 15, 2024

TKP/ML-MK-SB :Yeni isyan dalgalarıyla ileri!

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi Siyasi Büro (TKP/ML MK SB)’nun açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Yeni isyan dalgalarıyla esmek ve yıkmak için ileri!

Kürt, Türk Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza,

TC tarihinin en büyük soygun ve sömürü mekanizmasını inşa eden AKP iktidarı; gözü doymaz biçimde kurulduğu yağma sofrasının, yüz milyarlarca doların döndüğü rüşvet ve peşkeş pazarının en iştahlı safhasında, sınıf mücadelesinin çarklarına takılmış, düştüğü iç çekişmenin çukurunda debelendikçe, pislikler saça saça sürünmeye başlamıştır.

Gezi İsyanı’nın indirdiği darbeyle sersemleyen, ezberi bozulan ve afallayan egemen sınıflar, iktidarı yitirme paniğiyle birbirine düşmüş, ganimet kavgası içinde kendilerini tüketen bir sürüklenme içine girmişlerdir. AKP tarafından “paralel yapı” diye kodlanan Gülen Cemaati, faşist iktidarın koçbaşlığını üstlenen suç ortağından başka bir işleve sahip değildir. 

Durum öyle bir hal almıştır ki, devletin bütün kurumları tarumar olmuş, sistem işlemez hale gelmiş, atılan, satılan, sürülen hâkim, savcı, polis ve bürokratların sayısı onbinlerle ifade edilir olmuştur. Karşılıklı hamleler gerçekleştirilmekte, her gün yeni bir görüntü ya da ses kaseti piyasaya sürülmekte, tehdit ve şantaj salvoları gırla gitmekte, “tencere dibin kara” döngüsü içinde ve itirafçılar eşliğinde aşağılık bir tablo resmedilmektedir.

Bu tablo faşizmin tablosudur. Bu tablo, sömürüyü, zulmü ve alçaklığı resmetmektedir. Bu tablo, nasıl bir düzen içerisinde yaşadığımızı, ülkenin nasıl bir yağma ve talana uğratıldığını ortaya koymaktadır.  Bu tablo, “hukuk”, “adalet” ve “demokrasi” gibi kavramların iğreti bir palavradan ibaret olduğunu göstermektedir.  Bu tablo, halk düşmanlığında sınır tanımayanların ulaştığı inanılması zor bir noktayı tarif etmektedir.

Ortada esasen bizler açısından yeni olan bir şey yoktur ama, ortalığa dökülen ve deşifre olanların pespayeliği ve pervasızlığı karşısında irkilmemek elde değildir. Kendi yasalarını, kendi koydukları kuralları dahi çiğneyen bu gözü dönmüşlük; halka küfürler yağdırmak ve alay etmekle taçlandırılan bir dip noktasıdır. Alçaklık sınırı, Berkin’in annesinin Tayyip isimli faşist katil tarafından miting kitlesince yuhalatılmasına kadar vardırılmıştır. 

Faşist diktatörlüğün AKP iktidarı iflas etmiştir. İçine düştüğü aczi ve sefilliği bertaraf etmek için nafile biçimde çırpınmakta, çırpındıkça batmaktadır. Yönetememe krizi tavan yapmış, çare daha azgın ve pervasız bir idare tarzında aranmaya başlanmıştır.

Yediği darbelerin etkisini azaltmak ve sendeleyerek girdiği seçimler döneminden iktidar ömrünü uzatacak sonuçlarla çıkmak amacıyla, faşist terör ve baskıyı tam tekmil uygulayacak bir sistem revizyonu için peş peşe yasalar çıkarılmakta, koyu bir baskı ve cendere rejimi inşa edilmektedir.

Son yolculuğuna Gezi İsyanı ile çıkan AKP iktidarı yolun sonuna gelmiştir. Startın Gezi ile verildiği isyan ve direniş dalgası yeniden yükselecek, alçaklığı, hırsızlığı ve arsızlığı ayyuka çıkan AKP iktidarı yıkılacaktır. 

Halk güçlerinin doğru bir çizgi ve önderlik etrafında güçlü bir örgütlenmeye sahip olmaması nedeniyle, yerine egemen sınıfların başka bir alternatifi koyabileceği gerçeği, AKP iktidarına son nefesini verdirmek için harekete geçilmemesini gerektirmez. Egemenlerin yıkılan her duvarı ve dağıtılan her mevzisi halk iktidarını kurma mücadelesinin bir adım ileriye doğru taşınması için basamak oluşturacaktır.

AKP iktidarı, yerel seçim sonuçları ne olursa olsun, çekilmesi için yükselecek halk muhalefeti karşısında, benzerleri tarihte sıkça görülen örneklerde olduğu gibi, faşist terörü koyulaştıran bir politikaya gaz verecek, konsolide etmek için çırpındığı kendi taraftarlarını da sokaklara sürme yoluyla “iç savaş” geliştirme hamlesine başvurabilecektir.

Son derece kritik bir evreye girilmiş, egemen sınıf güçleri eliyle emperyalist destekli her türlü müdahalenin gündemleşebileceği bir safhaya doğru yol alınmaya başlanmıştır. Durum egemenler için göründüğünden de vahimdir ve bu kaos ortamında devrim ve demokrasi mücadelesi lehine azami kazanımların sağlanması hedefiyle, halk muhalefetini etkili kılmak için güçlü bir seferberlik hattının kurulması şarttır.   

Bu hattın sağlam biçimde örülebilmesi için Gezi İsyanı sürecinde olduğu gibi en geniş ittifak cephesinin oluşturulması gerekmektedir. Gezi öncesine göre çok daha fazla teşhire uğrayan, halk düşmanı kimliği daha açık deşifre olan ve buna paralel daha da saldırganlaşan faşist diktatörlük karşısında geniş halk yığınları büyük bir öfke biriktirmektedir. “Sandığa gömme” algısı ile 30 Mart’ı bir fırsat görerek beklentiye giren ezilen kitleler, patlamanın eşiğinde gün saymaktadır. Berkin’i selamlamak ve uğurlamak için ayağa kalkan milyonların dindirilemez öfkesi, durumun özeti gibidir…

İşçiler, Kadınlar, Gençler, Her Din ve Mezhepten Emekçiler,

AKP; her türlü devlet olanağını sonuna kadar kullanma, “kutuplaştırma” politikasını var gücüyle işletme ve yıkım halinin getirdiği panik sonucu çevresindeki kümelenme sayesinde, olması gereken düzeyde bir oy düşüşüne ya da çok sayıda belediye yönetimi kaybına uğramayacak olsa da, Türkiye Kürdistanı başta olmak üzere birçok il ve bölgede kayda değer bir gerileme gösterecektir. Bu, büyük bir manipülasyon ve aldatma ile tutunduğu “milli irade/sandık” isimli son dalın kırılması ya da kırılmak üzere çatırdaması demektir.

AKP için seçimler dönemi başlamadan bitmiştir. Son derece emin ve güvenli görüntü vermeye çalışması, hiçbir şey olmamış/yokmuş gibi davranması bu tip rejimlerin doğası gereğidir; mezarlıktan geçerken ıslık çalmaktan başka şansı yoktur. Dün en büyük düşman olarak ilan ettiği “ulusalcı” faşistlerin ve karşı-devrimcilerin bir bölümünü yanına çekmek için “kumpas” manevrası ve tahliyelerine girişse, MGK üzerinden TSK’yı devreye sokan yeni denklemler kurmaya çalışsa ve Kürt kartına sıkı sıkıya sarılmaya çalışsa da kaçınılmaz sonunu uzatamayacaktır. Çırpınacak, sürünecek ve de yenilmekten kurtulamayacaktır…

Bu gerçekliğin en önemli güvencesi Gezi iradesiyle duruma gerçek manada el koyan halk muhalefetidir. Bu irade, bütün zaaf ve eksiklerine karşın yıkıcıdır; yıkım sürecinin işaret fişeği burada atılmıştır. Ezilen, sömürülen, ayrımcılığa uğrayan ve yok sayılan kitlelerin gücü politik sahneye yansımış ve taşları yerinden oynatmıştır.

Bu gücün etkinliğini koruduğu ve sahnede rol oynadığı süre zarfında üretecekleri, demokratik halk devriminin kaderi üzerinde tayin edici katkılar üreteceği içindir ki isyan dalgasının dinamikleri, devrim ve demokrasi güçlerine, bu çatışma denizine var güçleriyle atılma çağrısı yapmaktadır.

30 Mart’ı takip eden, 1 Mayıs ve Gezi’nin yıldönümünü kapsayan dönemde, AKP’nin geride bırakılacağı ve sınıf mücadelesinde yeni parametrelerin oluşacağı bir aşama için tüm gücümüzle hareket geçmememiz gerekiyor. Kürt Ulusal Hareketi’nin “tasfiye süreci”yle pratik olarak hesaplaşmasını da içerecek bu dönem, tarihe kalıcı notlar düşmenin şartlarını barındırmaktadır.

Faşist diktatörlüğe karşı mücadele hattının en sağlam mevzisini tahkim etmek için büyük önem taşıyan devrim ve demokrasi güçlerinin ittifakı pekiştirilmelidir. Bunun için 30 Mart seçimleriyle ortaya çıkacak tablo önemli veriler sunacaktır. BDP ve HDP adaylarının desteklenmesine dair politikamız bütün yerleşim birimlerinde en etkili biçimde işlerli kılınmalıdır. AKP’nin açık ya da örtülü desteğiyle geliştirilen linç kampanyaları ile HDP bina ve konvoylarına yönelik faşist saldırıların püskürtülmesinde en önde saf tutma pratiği sergilemeliyiz.

Dünya çapında tutuşan isyan yangını, krizin pençesinden kurtulamayan emperyalist karargâhları sarsmakta, dağlarda, sokaklarda ve alanlarda ezilen halk ve ulusların bayrağı dalgalanmaktadır. Sömürü ve zulüm zincirinin Türkiye halkasını parçalamak için giderek artan bir enerji ortaya çıkmaktadır. Bu potansiyeli doğru yöne ve hedefe yöneltmek sanıldığı kadar zor değildir. İşçi ve emekçiler bu yolda yene yenile kaderlerine hükmetmeyi başaracaklardır.        

MEHMET, ABDULLAH, ETHEM VE MEDENİ’NİN CESARETİYLE!

ALİ İSMAİL, AHMET VE BERKİN’İN DİRENCİYLE!

GEZİ’NİN RUHU NEWROZ’UN ATEŞİYLE!

KORKMADAN, YILMADAN, DURMADAN SAVAŞACAĞIZ!

HIRSIZLARIN, KATİLLERİN VE ZORBALARIN İKTİDARINI YIKACAĞIZ!

DEMOKRATİK HALK İKTİDARI KURACAĞIZ!

TKP/ML

  MK-SB

20 Mart 2014       

92270

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar