Pazar Haziran 16, 2024

TKP/ML MK SB-KİMSE KUSURA BAKMASIN; GEBERİŞİNİZ NE “GÜZEL” NE DE “TATLI” OLACAK!

Faşist diktatörlük halka karşı en korkunç suçları işlemeye devam ediyor. Sömürü ve zulmün ölüm makinesi yüzlerce canımıza daha kıydı. Acımız ve öfkemiz büyük, yasta değil isyandayız…

Sarsıldıkça, darbe aldıkça, saltanatlarını koruma kaygısı büyüdükçe zalimleşen, en aşağılık yöntemlere başvuran, kitlelerin direniş ve isyanına kudurmuş biçimde saldıranlar, kanlı çarklarını döndürmek için var güçleriyle yükleniyorlar.

Ortaçağın karanlık dünyasına rahmet okutan zorbalığın günümüzdeki temsilcileri, barbarlık ve kölelik düzenini ayakta tutmak için zulmün ve sömürünün en şiddetli biçimlerini uygulamaktan geri durmuyorlar.

Bu yüzden Roboski’de, Reyhanlı’da, Soma’da yüzlerce köylüyü, emekçi ve işçiyi acımasızca katlediyor, bu yüzden nerede savaşan, direnen, karşı duran varsa kurşunlamaya, bombalamaya, yok etmeye çalışıyorlar.

Kemalist-faşist dikta rejimini işletmede bugünün görevlileri olarak işbaşına getirilen AKP’li katiller ve soyguncular çetesi, yeminli bir halk düşmanı Tayyip Erdoğan önderliğinde, kudurmuş bir açgözlülük ve saldırganlık sergiliyorlar.

Suçlarını Allahlarına havale etmeye çalıştıkları bir katliamı, “kader” ve “fıtrat” ambalajına sarmalayıp yutturma derdindeler. Tutmayınca kuduruyor, protesto, tepki ve direniş karşısında çıldırıyorlar. Salyalı katiller sürüsünün destan yazan köpekleri yetmiyor ki bizzat kendileri saldırıyorlar. Halka savurdukları her tekme ve attıkları her tokat, beyinlerinde patlayacak bir öfkeyi büyütüyor.

Kaçınılmaz sonlarıyla bir an önce yüzleşme telaşıyla hareket ediyorlar. Ölüme mahkum olmanın çaresizliğiyle çırpınıyorlar. Yaptıklarını akıl dışılık, hastalık, anlamsızlık diye niteleyenler kendini fazla yormasın, ortada ne yeni yaşanan bir şey, ne de anlaşılmaz bir durum vardır.

Patronlarının açık itirafıydı; kömürün tonunu 140 dolardan 24 dolara indirmenin bir bedeli vardı; “sihirli formülleri”, işçi güvenliğinin hiçe sayıldığı şartlarda, azgın ve vahşi bir kölelik düzeni inşa etmeyi tarif ediyordu.  Bir avuç kömür için yüzlerce ömür çekilip alındı…

Gözü dönmüş bir kar hırsı, özelleştirme peşkeşinin yarattığı zemin, esnek çalışma ve taşeron sistemiyle açılan yol sayesinde işçi güvenliğinin hiçe sayıldığı koşullarda, işçi-emekçi katliamında dünya çapında önde gelen bir yer edinmek hiç de zor olmamıştır.

Bu emsali az bulunan şöhretin eli kanlı sahipleri, Soma’daki son katliamlarını “doğallık”la, “güzel”likle meşrulaştırmaya, arlanmaz bir pişkinlikle neredeyse “sabotaj” diyerek aklamaya çalışmaktadır. Alçaklığın en üst mertebesinde zulmün tadını çıkaranlar, keyiflerini bozmak isteyenler üzerinde estirdikleri faşist terör sayesinde bu vartayı da atlatma çabasındalar.

Geri döndürülemez bir yola girilmiştir. Gezi İsyanı’yla yeni bir döneme evrilen sınıf mücadelesinin isyan ve direniş dinamikleri, süreklilik kazanan bir çizgide sistemin kalelerini sarsmakta, bütün kurumlarını dövmekte ve yıkıcı bir tarzda ilerleme kaydetmektedir.

Yeni çıkarılan yasalarla daha vahşi ve azılı bir düzen için tahkimata girişilmiş, bütün muhalif unsurları ve direniş merkezlerini yok etmeye yönelik bir rejim inşa edilmiştir. Savaş şiddetlenmekte, çatışma bütün toplumu içine alan bir biçimde genişlemektedir. 

Sistemde açılan gediklerin kapanması, yeni atılan dikişlerin tutması, rıza ve biat zehrinin bütün topluma yayılmasını umanlar, bu düşten uyanmamak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar.

Soma’daki işçi katliamını protesto için, adalet için, hesap sormak için sokakları ve alanları zapt eden işçileri, emekçileri, gençleri durduramayacaklar! Soygun ve kıyım erkinin duvarlarını kuşatmak için seferber olanlar yenilmeyecek!

Çocukları katledenler, 10 yaşındaki çocuklara işkence edip gözaltına almaya çalışanlar şimdiden kaybetmiştir. Her yeri OHAL koşullarına çeviren, ilan edilmemiş bir sıkıyönetim rejimiyle ülkeyi yönetmeye çalışanlar çaresizdir. Her vesileyle biber gazı ve TOMA’ların arkasına sığınanlar tükenmiştir. Patronu, “Hiçbir ihmalimiz yoktur” diyenler bitiktir. Valisi, “Madende aklını kullananlar hayatını kurtarmıştır” diyenler bataktadır. Başbakanı, “Yuh çekersen tokadı yersin” diyenler acze düşmüştür…

Katliamcılıkta Suriye’de halka karşı sarin gazı kullandıracak denli sınır tanımaz bir alçaklık seviyesine ulaşanlar, hırsızlık ve soygunculukta efendilerini dahi hayrete düşürecek bir arsızlık mertebesine erişenler, Soma katliamını “doğal” gösterecek düzeyde gözü dönmüş bir zalimlik sergileyenler, Gezi’den beri çırpınmakta, çırpındıkça batmaktadır.

Bütün ölümsüzlerinin ruhuyla yıkanan halk kitlelerinin, sel gibi boşanan öfkesi karşısında duramayacak, yenilecek, yıkılacak ve def olup gidecekler…

 

SOMA’DA DİRİ DİRİ GÖMÜLEN BİZİZ,  FAŞİZMİ TARİHE GÖMEN DE BİZ OLACAĞIZ!

HALK DÜŞMANI FAŞİST KATİLLERDEN MUTLAKA HESAP SORACAĞIZ!

KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK!

YAŞASIN DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

 

TKP/ML MK SB

18 Mayıs 2014

94925

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar